Eskiler "yarım kasap maldan, yarım hekim candan eder" derler... Çok da doğrudur bu atasözü.
Son yıllarda artan kanser vakaları ve büyüyen sağlık ekonomisi nedeniyle görüyoruz ki bilgi kirliliği had safhaya çıkıyor.. Yanlış bilgi bizi kanserden daha çok tehdit ediyor aslında...
Bu bilgi kirliliğinin ana nedeni ise internet yolu ile sağlık bilgisine ulaşarak kanser uzmanı olmuş mesleği hekimlik olmayan komşular, arkadaşlar, akrabalar, hatta sağlıkçılar...
Kanserin önlenebilir hastalık olduğunu ve "erken tanının hayat kurtardığını" unutmayın...
Kanser; önlenebilir hastalık olarak kabul edildiğinden öncelikle bir şikâyetiniz varsa öncelikle hekime başvurun ve kendinizi önemseyin.
Rahim ağzı, meme, bağırsak, prostat gibi sıklıkla görülen kanserlerde olduğu gibi kanser türlerinin hemen hemen hepsinde düzenli takip, sağlıklı kalmak için en doğru yol...
Halk arasındaki yanlış söylemleri dikkate almayın..
Kanserin evresi mümkünse cerrahi olarak ameliyat edilmesinin doğru yol olduğunu ve kanser şüphesinde biyopsi alınması ve hücre tipine bakılması ile size en uygun tedavi şeklinin belirlenebileceğini unutmayın...
Çünkü kemoterapi ile hastayı tamamen hastalıktan kurtarmak, cerrahi uygulanmış olan hastada tümörün tekrar etmesini engellemek, kanserli hastanın ömrünü uzatmak ve şikayetlerini azaltmak için güncel bir tıbbi çözümdür.
Bitkisel takviye, kür ve tedavileri hekimlere danışmadan kullanarak tedavinizi etkisiz hale getirmeyin, sağlığınızı bozmayın...
İçimizden birinin ya da bir yakınımızın kansere yakalanması tabi ki bizleri üzüyor, tabi ki onlara daha çok yardım etmek istiyoruz ama kaş yaparken gözü çıkarmamak lazım.
Bitkisel deyince ülkemizde her şey duruyor, bitki kökenli her ürünün/gıdanın sağlığımızı koruduğunu düşünüp hemen kullanmaya başlıyoruz. Oysa tütün ve esrar da birer bitki değil mi?
Bitkisel tedaviler ile ilgili konunu uzmanlarının görüşlerine önem verin.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Karabulut yaptığı bir açıklamasında "Kemoterapi esnasında doktora danışmadan bu bitki kürlerini kullanmak tehlikelidir çünkü bu bitkiler ilaçlarla etkileşerek ilaçların etkisini azaltabilir veya ilaçların etkisini vücuda zarar verecek oranda artırabilir. Bu yüzden kanser tedavisinde mutlaka onkoloji uzmanlarının uygun gördüğü tedavi ve öneriler dikkate alınmalıdır." Demekte..
Yine bu hususta; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Taner Demirer, "Kanser hastalarının yaklaşık yüzde 40'ının, kemoterapi tedavisine ilaveten doktorlarının bilgisi dahilinde ya da habersiz alternatif tıp ürünlerini de kullandıklarını belirterek, "Alternatif tıp ürünleri çoğu zaman karaciğer fonksiyonlarını bozuyor, kemoterapi ilaçlarının vücuttan daha çabuk atılmasına neden oluyor ve böylece ilaçların tedavi edici etkisi azalıyor. Bunun sonucunda da kanser tedavisi başarısız oluyor ve hastalar daha erken kaybediliyor" diyor...
Ayrıca Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta CNN Türk kanalında katıldığı bir programda "Bütün kaliteli, bozulmamış, işlenmemiş yiyeceklerin hepsi süper gıdadır. Tek başına hiçbir gıda süper değildir. Bu modadır, tamamen ticari, bir liralık ürünü 10 liraya satmak için çıkarılan slogandır. Bütün mesele gıdaların bozulmamış olmasında. Gıdalar işlendiği ve bir takım kimyasal maddeler eklendiği zaman o yiyecek, yiyecek olmaktan çıkıyor, bizi hasta eden bir ürün haline geliyor" diyerek önemli bir noktanın altını çiziyor...
Gelinen noktada Sağlık Bakanlığına çok iş düşmekte. Medya ve internette, yalan yanlış yayınlanan bitkisel ürün reklam ve satışlarının engellenmesi amacıyla acilen yasal mevzuat düzenlemesi ihtiyacı her geçen gün artıyor.
Şunu bilin ki Kanser; bu alandaki hekimler tarafından, bilimin ışığında ve güncel tedavilerin doğru hastaya doğru şekilde uygulandığı bir sistemle kontrol altına alınabilir ve tedavi edilebilir.
Saygılarımla...