Geçtiğimiz ay Balıkesir Üniversitesi’nin meslek tanıtım günlerinde öğrencilerle buluşma fırsatım oldu. Yaklaşık 80 ülkeye ihracat yapan firmada AR-GE ekibinde çalışıyorum. Ürün geliştirme bölümünde, araştırmacı olmanın çok yönlülüğünü aktarmaya çalıştım. Ürün geliştirmenin yanında her bölümle iletişimde olma zorunluluğum hayat yolculuğuma da farklı bir yön verdi. Akademik kariyerim ve ilgi alanlarım yön değiştirerek araştırmalarım, insanı anlamak üzerine oldu. İnsanın tanımını bütün alanlarda inceledim. İletişimde olduğum insanlarla ilişkilerimi dengelemeye çalışıp farklı ülkelerdeki insanların isteklerini ihtiyaçlarını anlamaya çalıştım. Her ülkenin rengi, dokusu, motifi kendine özgü. Bir çiçek motifinin bir ülkede doğumu sembolize ederken diğer ülkede ölümü çağrıştırıyor olması, çok yönlü bakıp yargılamadan dinlemeyi, görüşlere saygı göstermeyi beraberinde getiriyor. Zamanla bunları da hayatıma katarak edindiğim bu tecrübelerle ilerledim.
Üretim olan yerde tüketimin de alt yapısını oluşturup tüketiciyi kendinize çekmeniz gerekiyor. Modaya yön verip insanların dikkatini ürüne yöneltmeye başarmalısınız. Yaptığınız ürün ne olursa olsun her iş kendi matematiğini içinde barındırıyor. Renkler, motifler de işin içine giriyorsa sanatçı kimliğiniz devreye girip her ürünün kendine özgü hikayesi ortaya çıkıyor. Kullandığınız malzemelerin fiziki yapısını ve kimyasını bilmeniz gerekli. Üretimde aksaklık yaşamamak için makinelerinize uygun olanı aktarmalısınız. Vücudun çalışma sistemi gibi düşünebilirsiniz. Takım çalışmasına uygun olup akışı sağlamalısınız. Her bölümün yaptığı iş farklı olsa da hepsi kana karışıp kalpten geçiyor ve sistem hep çalışıyor. Zihin olarakta hep ileride olmayı gerektiren bir tarafı var. Geçmişi göz önünde bulundurarak bir sene sonraki ürünlerin tasarımlarına ekip olarak odaklanıyoruz.
Sürekli gelişimi ve devamlılığı desteklemek gerekiyor. İnsanın evreleri gibi gelişim hep devam ediyor. Hem fiziki olarak bedenin ihtiyaçlarına kulak vermemiz gerekli hem de ruhen iyi gelen yerlerde sakinliğimizi koruyup içsel huzurumuzu dengelemeliyiz. Bize iyi gelen yerleri tam keşfetmişken, yakınlarımızın yaşadıkları hadiseler, dengelerin değişimi ya da kollektif olarak hissettiklerimiz her an farklı yanımızın gelişimini desteklemiş oluyor. Ruhen gelişim hep devam ediyor. Kişisel tarihimizde yolculuk yaptığımızda seçtiğimiz meslek, tercihlerimiz bizim belirli bir yönde ilerlememize aracı oluyor. Mesleğimiz kendi içinde gelişirken, hep aynı düşüncelerden bahsetmemiz ya da bizi geliştiren yerlere yönelmeyişimiz zihinsel olarak tıkanık yaşadığımızın habercisidir. Hangi meslekten bahsedersek bahsedelim kendini geliştiren ve yeteneklerini mesleğinde kullananlar kaçınılmaz bir başarıya imza atmış olur.
Gençlere en son şu sözleri söyledim. “Sevdiğimiz her ne varsa peşinden zaten gideriz. Yaptıklarınızı, yaptığınız işi bulunduğunuz ortamı sevmeyi öğrenin.” Vazgeçmek, şikayet etmek en kolayı. Asıl devrim mücadele edip kendi fikirlerinizi yaşamak. Fikirlerinizi yaşarken kimseye dikenlerinizi batırmadan ve yoluna taş koymadan ilerleyebilme becerisi geliştirmek. Albert Camus şöyle der; “Hayat sonsuz bir çaba ile devam eder. Milyarlarca yıllık bu dünyada hayatta kalan bu kadar insan olduğuna göre bir neden de olmalı. Bu şüphesiz isyandır. Hayata başkaldırmak tüm bu absürtlüğe inat yaşamayı sürdürebilmek.”
Absürt olaylar yaşayacağız ya da size normal gelen muhatabınıza absürt gelebilir. Takılıp kalmayı seçmektense yol almayı seçin. Mükemmel olmaktansa, yeterince iyi olmayı deneyin. Meslek tanıtım günlerinde birbirinden kıymetli genç arkadaşlarla göz göze gelmek karşılıklı olarak iyi geldi. Onların heyecanını, merakını, tedirginliğini anladığımı düşünüyorum. Benzer duyguları bizler de yaşadık. Mesleğimin ilk yıllarında tanıştığım ve Balıkesir Üniversitesi’nde bana eşlik eden Saide hanımla haftaya kaldığım yerden devam edeceğim. Keyifli hafta sonları dilerim.