Ebeveynlerimiz bizim insanlarla iletişim şeklimizi belirleyip, iletişimin temel taşlarını döşeyenlerdir. İlk temastan sonra “ilişki” başlar ve hikâyemiz devam eder. Tertemiz bir kâğıt gibi düşünmüştüm ben oğlumla ilişki kurduğumda gözlerimin içine bakan, her şeyi benden öğrenip not eden bir defter gibi gelmişti. İstemsiz kendi kağıdıma bakma gereği duydum. Bende neler öğrenmiştim; ailemden, bana bakım verenlerden, akrabalarımdan, temasta bulunduklarımdan.
Bu öğrendiklerimizi pratik ettiğimiz yer hayatın ta kendisi, uygulama yapıp inşa ettiğimiz yada edemediğimiz de hep diğer insanlar. Bildiklerimizi öğrendiklerimizi farkında olmadan aktarırız. Aktarmak; mizacımız ve yaratılış şeklimizin amacıdır. Bazen sormadan sorgulamadan otomatik olarak verdiğimiz davranış kalıplarının esiri oluruz. Hepimizin iletişim şeklinde odak noktaları vardır. Davranışlarımızı, diğerinin duyguları üzerinden belirleriz.
İletişim şeklini düşündürücü birkaç soru ile devam edelim, ne dersin?
-İstemediğin ne varsa kırılmasın üzülmesin diye yaptığın oluyor mu?
-Sorumluluğun olmadığı halde, kendini sorumluymuş gibi hissettiğin oldu mu?
-Başkalarının ihtiyaçlarına gereksiz odaklandın mı?
- Yardım etme konusunda kendini mecbur hissettiğin anlar çoğunlukta mı?
-Başkalarının huzuru seninkinden kıymetli mi?
Bu soruları ikili ilişkide, arkadaşlıkta, ailemizde ve iş hayatında kendimize yönelttiğimizde kendimiz ile ilgili ip uçlarını yakalamış olacağız. Sosyolojik açıdan baktığımızda aileler toplumun kalıplarına uygun yaşamayı seçer. En çok görülen ise evde huzursuzluk çıkmasın, ebeveynler kırılmasın diye çocuktan hep bir fedakârlık yapması beklenir. Sonrasında, sevilmek için fedakârlık gösterilen ilişkiler ya da korkudan beslenen, kimse üzülmesin diye bağımlılık üzerine kurulan birliktelikler. Aynı döngüden bunalan bunu aşmaya çalışan modern insanlar topluluğu; bizler. Hepimiz kıyısından köşesinden bu tarz durumlarla karşı karşıyayız. Öteki odaklı ilişkilerden kendimiz odaklı ilişkiye geçiş yapmaya adım attığımızda, kendi halimizi yaşamayı keşfetmiş olacağız. Bahsettiğim ben merkezli bencilce bir ilişki değil. Kendimizi yitirmeden, ne istediğimizi ifade eden gerektiğinde hayır diyen, karşımdakini de yok saymadığımız ikisini de denge de tuttuğumuz bir iletişim şekli.
Bende bu döngüden bunalanlardan biriyim. Değişimi sağlayacak olan da benim aynı zamanda. Tükenmiş hissettiğim, yorulduğum üzerime gereksiz sorumluluk aldıklarım epey fazla, yüzleşmek ve değişmesi için adım atmak, itiraf etmeliyim ki keyifli bir süreç değil. Hissettiklerimizi taleplerimizi bilen sadece kendimiz olduğumuza göre, eyleme geçen her adım kendimiz olmaya bizi yakınlaştıracak. Feraha çıkan her eylem hep seninle olsun. Sevgiyle...