Günümüz çocukları bir önceki nesillere göre daha fazla zorlukla karşı karşıya. Her çocuğun eğitim şartları her ailenin öncelikleri kendi belirledikleri doğrultusunda. İlk tohumlar ailede atılsa da öğretmenlerin de etkisi azımsanmayacak kadar fazla. Öğretmenliğinin yanında öğrenciliğini de her daim devam ettirip hem öğrencilerine hem de yetiştirdiği iki çocuğuna aktaran bir anne. Eğitimin bitmediğini, güncellendiğini her fırsatta yaşayan ve yaşatan bir öğretmen;
- Begüm hanım hoş geldiniz. Kendinizden bahseder misiniz?
- Hoş bulduk. 21 yıllık biyoloji öğretmenliği yapıyorum. 2018 yılında öğretmenliğime yeni bir yön kazandırmak ve öğrencilerimin ilgisini çekip başarılı olmalarına aracı olmak adına zihin haritası eğitmenliği aldım. Zamanla bu yöntemlerin yeni nesil öğrenciler için yetersiz kaldığını fark ettim. Farklı bir yolun gerekli olduğunu düşündüm. Yeni nesile daha farklı şekilde ulaşabilmek için koçluk eğitimleri almaya karar verdim. Koçluk ve öğretmenliğimi birleştirerek kendi sistemimi oluşturdum öğrencilerime bu şekilde ulaşıyorum. LGS ve YKS öğrencilerine sınav koçluğu yapıyorum.

Pandemi dönemini eğitim alarak geçirdim. Koçluk oyun araçları eğitimine katıldım. Hem öğrencilerime hemde oğluma koçluk felsefesiyle farklı çalışmalar yapabilirim diye düşündüm. 5-12 yaş aralığındaki çocuklara koçluk oyun araçlarıyla ulaşmaya çalışıyorum.
MYK (Mesleki yeterlilik kurumu) devletin onay verdiği koçluk belgesini aldım. Geçerliliği olan belgemle emin adımlarla koçluk çalışmalarıma daha da yöneldim. Öğretmenlik ana kumaşım olunca ilgim ve merakım hep öğrenci ve veli üzerine oldu.
- Sizce çocukların hangi disipline ihtiyacı var?
- Öz düzenleme olduğunu düşünüyorum. Pandemi de en çok dikkatimi çeken şey çocukların eğitiminin verimsiz geçtiğini online eğitimin yetersizliğinden bahsedildi. Asıl sorunun online olmadığına kanaat getirdim. Asıl sorun kendini yönetememekti. Öğrencinin ders çalışması gereken zamanda dersini çalışması mola vereceği zamanlarda zaman yönetimini iyi ayarlaması gerekliydi. Çoğu öğrenci bunu yönetmekte zorlandı. Bu sorundan yola çıkarak çocuklarda en çok neyi çalışırsam daha verimli olur diye düşündüm ve öz düzenleme üzerinde yoğunlaştım.
- Öz düzenlemeden biraz bahseder misiniz?
- Öz düzenleme; duygu, düşünce, davranışlarımızı belirli yollarla izleme ve yönetme becerisidir.
“Öz düzenleme araba sürerken belirli bir hızda sabit kalmak gibidir. Eğer sürekli 75km/s hızda hareket etmek istiyorsak yol şartlarını ve rüzgarı da hesaba katmamız gerekecektir. Araç sürmek trafikteki ve hız sınırlarındaki anlık değişimlere uymayı gerektirir. Gaza basmayı, fren yapmayı ve vites değiştirmeyi öğrenme pratik ve zaman gerektirir. Bu süreç çocukların öz düzenleme beceri gelişimine çok benzer. Bazısı gaza çok fazla basarken diğerleri vites arası atlamalar yapar. Bazısı çok yavaş hızlanır. Çocuklar kendi optimum hızlarını bulmak ve sürdürebilmek için becerilerini geliştirirken zamana ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Bu süreçte stres kaynakları ve uyaranlarla baş etmeleri gerekir.” Dr. Stuart Shander
Öz düzenlemeyi sağlayan çocuklar öğrenme, ilgi, dürtü kontrolü ve sosyal ilişkilerini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirirler.
- Öz düzenleme neden gerekli?
- Sosyal yaşamından akademik kariyerine duygu yönetimine hayatının bütün alanlarında gerekli. Üzüldüğünde bu durumun nasıl üstesinden gelebilirim cevabını kendisi bulacak. Öfkelendiğinde kendini sakinleştirmeyi bilecek. Ders çalışırken hangi derste nasıl not alması gerektiğini kendi belirleyecek. Mesela; matematiği yapamıyorum demek yerine şu konularda iyi değilim demek daha anlaşılır ve çözüm odaklı sorununun kaynağını bulmaya öğrenmiş olacak. Parçalara ayırmayı sorununu kendi keşfedip adım adım çözmesi öğrencinin öz düzenleme konusunda ilerlediğini göstermiş olacak.
Sosyal yaşantıda baktığımızda arkadaşlarıyla arasında problem yaşadığında nasıl çözebilirim diye kendine sorması. Çocuğun kendi elinde olan ve olmayan nedenleri görebilmesi. Örneğin oyuna alınmak istemesini ifade edebilmesi “bende oyuna dahil olabilir miyim” diyebilmesi. Oyuna alınmadığında başka arkadaş seçmek ya da bireysel yapabilecek bir şeyler bulmak, alternatiflerinin kendi kontrolünde olduğunu fark etmesi. Durmaktan ziyade devam etmeyi öğrenmesi. Yağmurun yağması benim kontrolüm de değil ama şemsiye almak ıslanmamak benim kontrolümde diyebilmesi. Öz düzenleme de edindiği bilgilerle stres kaygı ve üzüntüyü yönetmeyi öğrenecek.
Rutinler çocukların hayatında çok önemli her gün yaptığımızı bir süre sonra beyin otomatik yapar. Alışkanlık kazanmak istiyorsak her gün aynı saatte yapmaya dikkat etmek gerekli. Her çocuk öz düzenlemeyi öğrenir. Sadece bazı çocukların biraz daha desteğe ihtiyacı vardır.

- Duygu yönetimi hakkında neler söylersiniz?
- Çocukların olduğu kadar biz yetişkinlerinde duygu yönetimine ihtiyacı var. Özellikle öfke yönetimi üzerinde bilinçli olarak çalışmamız gerekiyor. “Geçen gün kızımla öfke kuşları diye bir kitap okuduk. Kitapta Aliş karakteri dondurmasını yere düşürüyor, bağırıp çağırmaya başlayınca kafasında bir sürü kuş beliriyor hepsi farklı farklı ve uyumsuz sesler çıkarıyor, sakinleştikçe o kuşların yavaş yavaş gittiğini fark ediyor. Aliş herkeste öfke kuşlarının olduğunu görüyor. Öfke kuşları gidince annesine “anne tekrar gelirlerse ne yaparım” diye sorduğunda annesi de, “tekrar gelebilir biraz patırtı kütürdü çıkarabilirler ama artık sen onları yönetmeyi biliyorsun” diye cevaplar. Çocuklarda her yaptığımız çalışma onları yavaş yavaş besler. Ben bambu ağacına benzetiyorum. Sanki hiç bir büyüme ya da değişim olmuyor gibi ama belirli bir zaman sonra yaptıklarımız emeklerimiz meyvesini vermiş olacak.
- Ajandan çıkarma fikri nasıl gelişti?
- Kardeşimin bana yönelttiği bir soruyla başladı, öz düzenleme için fiziksel bir ürün ne olabilir diye düşünmeme neden oldu. İçerisinde etkinliklerin yer aldığı, öz düzenlemeden, zaman yönetimine kadar, kavramların ne demek olduğunu örneklemeler yaparak, düşünüp yazabileceği ve sakinleşmeyle ilgili ipuçlarının olduğu bir çocuk ajandası. Test kitabı gibi çözülecek bir şey değil. Hedeflerini belirlediği hedefleri uğruna neler yaptığını yazdığı ve sonucunu ulaşıp ulaşmadığını gördüğü bir ajanda. Çocuk bir yıl önceki ya da ortaokula geçtiğinde ilkokuldaki kendinde nelerin değiştiğini fark edecek bir veri olacak elinde.
Özellikle veli çocuk etkinliği de yapılabilir. Veliler kaliteli zaman geçirmek için materyal arıyorsa ajanda iyi bir araç olabilir. Karşılıklı soruların sorulduğu üzerinde düşünülüp zamana yayılan bir etkinlik. Aile çocuklarının güçlü yönlerini keşfetmek istiyorlarsa ajanda da bulunan soru cevap şeklindeki koçluk diyaloglarıyla yol alabilirler. Dijital çağda yaşadığımız için bazı ailelere ajandaya yazma fikri sıcak gelmeyebilir. O yüzden ajandanın dijital haliyle de satışı mevcut. İlkokul ve ortaokul çocuklarına hitap ediyor. Özellikle belirtmek istediğim 5 ve 6 sınıf öğrencileri bu ajandayla kendilerini tanımış fark etmiş olacaklar. Sınav senesini geldiğinde öz düzenleme adına birçok şey denemiş başarmış ya da başaramadığı yerlerde alternatif denemiş olacaktır. Sınava hazırlanmak başlı başına bir disiplin öncesinden kullanmak daha avantajlı olur diye düşünüyorum.
Son olarak belirtmek istediğim bir konu daha var. Ajandayı yazma aşamasında 8 yaşındaki oğlumdan yardım aldım. Ondan bir editör gibi davranmasını istedim ve belirli bir süre içinde kullanarak bana geri bildirim vermesini rica ettim. O kadar ciddiyetle yaklaştı ki… Neleri beğendiğini, hangi bölümlerin geliştirilmesi gerektiğini tek tek anlattı. Bu süreçte onun sorumluluk bilincini ve benimle olan iş birliğini görmek beni çok etkiledi. Hem ürüne değer kattı hem de birlikte üretmenin ne kadar keyifli olduğunu gösterdi.
- Ebeveynlere bir mesajınız var mı?
Çocuklarımızın başarısı sadece akademik notlarla ölçülmez. Onlara duygularını tanımayı, hedef belirlemeyi ve hatalarından öğrenmeyi öğretirsek, sadece okulda değil hayatta da başarılı olurlar.
Bir çocuğa verebilecek en güzel miras öz düzenleme. Kendimizi tanıyamamaktan hayıflandık çoğumuz. Geç mi kaldık kendimize diye kaygımızı korkularımızı aktardığımızın farkında bile değiliz. Geçenlerde gittiğim bir söyleşi de moderatör bir vakadan bahsetti; mühendis bir babanın çocuğuna ve ailesine tek söylediği söz “yaşanmaz bu ülkede” olduğunu iletti. Çocukları senelerce bu cümlenin türevlerini işitmiş. Sonuç mu? Diş hekimi olan kızları iki yıldır depresyonda evden çıkmadığını söyledi, dediği tek şey “yaşamak istemiyorum bu ülkeden gitmek istiyorum”.
Bir yanda karamsarlıkla hayattan umutsuzca bahseden mühendis bir baba. Diğer tarafta sorunun farkında olup çözmeye yöntem geliştirmeye çalışan öğretmen bir anne. Hepimiz her an umut dolu coşkulu değiliz ama çocuklarımıza ektiğimiz tohumların farkında olmak bile bir aşama. Öz düzenlemenin kendimizden taşıp etrafımızı etkilediğini düşünürsek her hareketimizle bir diğerine aktardığımızı anlarsak hayatta ne kadar etken bir rol aldığımızı anlarız. Keyifli sohbeti ve bize aktardığı bilgiler için Begüm hanıma teşekkür ederim ve size de keyifli hafta sonları dilerim.