Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Drakula

Yazının Giriş Tarihi: 31.05.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.05.2025 09:57

Gördüğümüz kabusların sorumlusu sen değilsin ve ayrıca korkunçta değilsin; Drakula. Hep birini aradık tutunacak, bizi kurtaracak, yaptıklarımızın sorumluluğunu almayıp suçlayacak. Hep işaret edecek birilerini bulduk.

Biz mi? Sen bu kadar karanlık ve soğukken neden yürüyelim karanlığa o soğuk şatonun duvarlarına niye dokunalım. Bu sefer kartlar yeniden dağıtıldı ve sahneye madalyonun diğer yüzü yansıdı. Vampirler, insanlar ve otomatlar dokundu o karanlığa soğuk şatonun kemerli sütunları şahit oldu entrikalara. Drakula bu sefer gerçek bir ısırık bıraktı bize, biraz canımızı sıkan, acıtan, yaralarımızı kanatan… Neredeyse 500 yıldır yaşayan ölmek isteyen Drakula hepimize bir soru sordu; “İnsan mısın, vampir mi yoksa zombileştin mi?”

Bu kısacık ömründe hızın mı yoksa hazın mı kurbanı oldun. Şöhret mi büyüledi seni yoksa makam mı kör etti gözlerini. Ya peki ölümsüz olmak neydi? Nasıl ölümsüz olur insan. Aradığın bir iksir mi yoksa farklı bir gezegen mi? Kaçtı Drakula her şeyden ve herkesten ama kendinden kaçamadı. Yoksa kendimizden kaçamayan bize mi ayna oluyordu.

Yazan, yöneten ve başrolünü oynayan; Okan Bayülgen, Richard’dan sonra Drakula ile karşımıza çıktı. Bayülgen’in tarihteki farklı karakterleri bir araya toplayıp hikayeyi anlatma tarzıyla şahsına münhasır özgünlüğünü bir kez daha görmüş olduk. Tasarımcı olarak şunu diyebilirim ki, orkestraya sahnede ustaca yer vermesi, şato kapısının güzelliği ve kemerli sütunların şatoyu andırması olağanın üzerinde güzel bir sahne dekoruydu. Kostümlerin tasarımı, kullanılan kumaşlar, renkler, dokular, objeler hepsi ayrı ayrı konuşulup ele alınacak kadar zengin.

Richard’ı izlediğimde temmuz ayının esmeyen gecesinde dekor ışıklarının bize ve sahneye vurmasıyla oyunu olağandan yüksek derece sıcakla izlemiştik. Oyuncuları kostümleriyle izlerken bir kez daha bu işin zorluğunu gördüm. Bu sefer bize mayıs ayının ısınmayan havası eşlik etti. Şatonun buz gibi havasını hepimiz hissettik. Dönen entrikaların soğukluğu, adalet diye diye bütün oyun direnenlerin buz gibi sözleri karanlıkla baş ederken nasıl karanlığa dönüştüklerini gördük. Bedenimiz soğuğu hissederken zihnimizde sanki buz kesti ve aklıma gelen bir repliği hemen eklemek istiyorum; “ Canavarla dövüşen her kahraman, canavara dönüşür.”

Ya peki “Helsing” gerçek bir kahraman mı? Kahraman diye gördüklerimiz kendi çıkarları devreye girince neyi seçiyorlar. Hayko Cepkin , “Van Helsing” karakteriyle karşımıza çıkıyor. Daha önce sahne performansıyla izlediğim Cepkin’i özellikle tiyatroda da görmek istedim. Karaktere katkısını ve yansımasını merak ediyordum. Helsing oyundaki bütün karakterlerle iletişim kuruyor ve iletişim kurduklarıyla diyalogları ilgi çekici. En etkilendiğim sahne ise Drakula ile birlikte satranç oynarken karşılıklı diyaloglarıydı.

Girişte verilen kartlarda ve dergi şeklindeki mini kitapçıkta karakterlerin bilgileri, objelerin, kıyafetlerin, kullanılan dekorların açıklamaları var. Edindiğim bilgiler ve oyunu izledikten sonraki analizlerimle kendimi tiyatro atölyesinde gibi hissettim. Herkese tuval vermişti sanki Bayülgen ve aynı renkleri dağıtmıştı ama yorumu bize bırakmıştı. Kendimi tablo yapacak gibi hissettim. Hikayesini benim kurduğum renkleri istediğim kadar kullandığım bir resim yapacaktım.

Senin hikayen ne?

Ne çizeceksin o tuvale,

İnsan mı

Vampir mi

Yoksa zombi mi?

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.