Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Arkası yarın; Son akşam yemeği

Yazının Giriş Tarihi: 09.08.2025 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.08.2025 13:37

Duygu, Duygu...

Melike, sen misin? diyerek balkondan bakar Duygu.

Benim, ben... Sesiniz çıkmıyor hiç, ben pazara gidiyorum, gelecek misiniz? Akşam için alışveriş yapmam lazım. Yemeğe siz de gelseydiniz ne güzel olurdu.

Arkası yarın; Son akşam yemeği-Bursa Hayat Gazetesi-2

Sabah erken çıktık, sahildeydik, şimdi geldik. Ayşe uyuyamamış; bütün gece rüyasında antik kent görmüş, kabus gibi bir geceydi dedi. Şimdi biraz uyuyor sanırım. Biz tatlılara yetişiriz. Artık tatlı mı yeriz yoksa acılı ezme mi, orasını göreceğiz akşam.

Neyse, o zaman ben tatlıları yapayım ya da yapamadığımı kabul edip alayım.

Birbirini iyi tanıyan iki arkadaş gülüşür; biri ne yaptığını bilir, biri de ne yapamadığını... Yavaşça uzaklaşır Melike.

Duygu bir kahve yapar kendine ve oturur balkona. İç geçirerek bakar etrafa; biraz hüzünlü, hafif bir tebessümle ağaçların yapraklarına odaklanır. Rüzgarla dans edişlerine, “20 yıldır ne çok hikâye duydunuz benden.” diye içinden geçirir. “Benim bu hafta teslim etmem gereken projelerim vardı. Şu an annemleyim, yüksek lisans yapmaya karar verdim. Bir rüzgar yetiyor dengelerin değişmesine sanırım. Part-time bir iş bulsam... Bir müdür vardı, asistana ihtiyaçları var mı acaba? Ayşe uyansın, ona sorayım.” İstemsizce içi kıpır kıpır olmaya başlamıştı Duygu’nun. Epeydir aklında olan ama fırsat bulamadığı için ertelediği yüksek lisansı yapacak olmanın huzuru içini kaplamıştı.

Arkası yarın; Son akşam yemeği-Bursa Hayat Gazetesi-3

Duygu biraz daha kalır balkonda sessiz ve sakince. Merdivenlerden terlik sesi duyar; Ayşe uyanmıştır. Balkona gelerek, “Ben de bir kahve yapayım da yanına geleyim, uyuyakalmışım.” der. İki arkadaş balkonda oturup “Akşam yemeğinden önce biraz sahilde gezelim mi?” diye aynı anda birbirlerine teklifte bulunurlar. Akşam yemeği için hazırlanıp çıkarlar sahile. O sırada iskelede Mehmet’in babasıyla konuştuğunu görürler. Mehmet biraz mahcup duruyordur; babası da sürekli bir şeyler söylüyordur. Mehmet bizi fark edince el sallayıp bize doğru yürümeye başladı.

Nasılsın, der Duygu.

Akşam yemeğe Melikelere gideceğimizi haber verdim, sonrasında üniversiteye geri dönüyorum dedim ama bölüm değişikliği yapacağımı söylemedim. Şu an bile “Boşuna geçti 2 yıl.” diye söyleniyor. Akşam gerçekleri öğrenince ne yapar, bilinmez. Yani keyifsiz bir gün işte. Siz nereye böyle?

Biz yemeğe gideceğiz ama öncesinde yürüyüş yapmayı düşündük. Tatlılara yetişiriz.

Akşam görüşürüz o zaman.

Görüşürüz.

Melike ve annesi yemekleri hazırlamışlar, balkonda biraz dinlenmek için oturmuşlardı. Melike’nin annesi ve babası, kurumsal bir firmada üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra kendilerine bir danışmanlık merkezi açmışlardır. Firmaların misyonlarına göre onlara ilerleme tablosu hazırlayıp gelişme ve büyüme için rapor hazırlıyorlardı. Melike’nin tiyatroya ilgisini hep desteklemişler, iş tercihi yaparken üzerinde hiç baskı yapmamışlardı. Mehmet ise ne istediğine sonradan karar verenlerden; mecburi yol değişikliği yapacak. Melike dinlenirken uzun uzun daldı, annesinin sesini bile duymadı. Mehmet’i düşünüyordu; kendini de düşündü sonra... Arkadaşının yanında durması gerektiğinin farkındaydı ama tedirgin ve huzursuzdu. Melike, annesinin sesini hâlâ duymuyordu; kafasındaki karmaşıklığı çözmeye çabalıyordu. “En güzel yemek tabaklarımızı çıkarayım; kızların dediği gibi son akşam yemeği olursa bir de...” Bunlar üzerinde düşünürken tabakları, bardakları masaya taşımaya başladı.

Ayşe ve Duygu sahilde yürüyüş yapmış, ardından yemek yiyecekleri mekâna gelmişlerdi. Bütün masalar denize bakıyordu. Çok güzel bir ortam; sanki denizin içinde gibi hissetti Ayşe kendini. Balıklara ekmek atıyordu diğer masadakiler. “Nasıl da güzel bir ortam.” diye içinden geçirdi. Ne güzel yerler görmüştü geldiğinden beri; samimi dostluklar, içten muhabbetler... İkisi de oturdular ve manzaranın güzelliğine daldılar garson gelene dek.

Arkası yarın; Son akşam yemeği-Bursa Hayat Gazetesi-4

Hoş geldiniz, dedi garson.

Ayşe, Duygu’ya seslenerek:

Sana bırakıyorum ben seçimi, seçimine güveniyorum, dedi.

Duygu, Ayşe’nin bilmediği birkaç salata çeşidi söyledi; iki lafından biri de “Buranın meşhur bir ezmesi var, bir de şu var, bu var.” diye sürekli ardı ardına ekleme yapıyordu. Masaya tek tek Duygu’nun söylediği çeşitler geliyordu.

Diğer tarafta Melike de masayı hazırlamış, salata çeşitlerini de mutfakta bırakmıştı; “Geldiklerinde hemen masaya koyarım.” diye düşündü. İçecekler, peçeteler... “Babam buraya oturur. Balıklar fırında pişiyor.” Son kontrollerini yaptı Melike.

Anne, babam nerede kaldı?

10 dk’ya gelir.

Geç kalmasa bari... Balkona çıkıp masadan bir sandalye çekti; kendi hazırladığı masaya bakıyordu biraz uzaktan. Gözleri yola doğru kaydı; birden Ahmet Amca ve babası konuşa konuşa geliyordu. Arkalarından Mehmet ve annesini gördü. Beklenen misafirler gelmişti. Onları gördüğünde sanki yazıp oynayacağı tiyatronun ilk sahnesine çıkmış kadar heyecanlandı. Aklından sadece “Çok güzel geçsin bu akşam.” diyebildi. Ardına kadar açık olan kapıya yöneldi. Gülümseyerek karşıladı.

Herkes balkona geçti. Masanın etrafına oturdular. Melike, sorulan sorulara nazikçe, kısa kısa cevaplar verip salataları masaya koymaya başladı. Balıklar da hazır sayılır. Dört büyükler hemen koyu muhabbete daldılar. “Önceden ne balıklar çıkardı, nerede o eski günler...” diyerek sohbet devam ediyordu. 6 kişilik masada Mehmet’le yan yana oturdu Melike.

Balıkların fırından çıkmasını bekliyorum, servis yapmak için, dedi Melike, Mehmet’e.

Melike, fırının bitiş sesini duyduğu gibi ayağa kalktı:

Servise geçebilirim, herkes hazır mı? diye seslendi.

Garson yavaşça Duygu ve Ayşe’nin yanına yaklaşarak yemek servisine başlayacağını söyledi. Her iki tarafta da yemeğe oturulmuş; yemekler aynı anda servis edilmişti. Bir taraf ne kadar gergin ve tedirginse diğer tarafta o kadar rahat ve sakindi. Ayşe, Duygu’ya:

Ne kadar sakin bir yermiş burası, istemsizce huzur doluyor insan, dedi.

Mehmet ise Melike’ye yavaşça yakınlaşıp, alçak bir sesle:

Çok gerginim, dedi.

Ayşe, Duygu’ya:

Ne güzel karar aldın, ne iyi yaptın; yüksek lisans için başvuru yapacaksın. Son yaşadıklarından sonra bu şekilde karar almana o kadar çok sevindim ki Duygucum... Ne üzerine yapacaksın, hangi alanda, bunu belirledin mi kafanda?

Melike’nin babası Mehmet’e dönerek:

Oğlum, üniversiteye ara vermiştin, bu yıl dönecek misin? diye sordu.

Duygu denize bakarak:

Kariyerime hiç tahmin etmediğim şekilde devam etmeye karar verdim. Yüksek lisans yaparken asistanlık yapacağım bir iş arayacağım. Bölüm olarak hocalarımla da görüşüp, alışılagelmişin dışında yerleri tercih edeceğim. Ters köşe bir yerler düşünüyorum. İlk aklıma gelen; arkeologlarla çalışabilirim. Ya da restore edilen yerlerde, müzelerde olabilir.

Arkası yarın; Son akşam yemeği-Bursa Hayat Gazetesi-5

Mehmet, kısık bir ses tonuyla:

İki yıl ara verdim. Üniversiteyle görüşmem gerekli, farklı bir bölüme geçmek istiyorum, demesiyle Mehmet’in babası sert bir tavırla söze girer:

Ne işine yarayacak o diploma? Okuduğun bölümün nesi var? İşlerimiz ortada; başkasına mı minnet edelim Mehmet? Bizim daha iyi yerlere gelmemiz için senin o diplomayı alman lazım.

Melike’nin babasına bakarak:

Bak, bu işin profesörü burada, sen ondan daha iyi bileceksin. Ona soralım, soralım bakalım kararına ne diyecek.

Melike’nin babası şaşırmış bir halde sadece bakar Mehmet’e:

Oğlum, sen bir bireysin; kendi kararlarını verip nasıl bir iş hayatı düşünüyorsan bu şekilde devam etmelisin, der. Mehmet’in babasına bakarak:

Gençler kendi çizgilerini belirlemeliler, bizler de onları desteklemeliyiz.

Mehmet’in babası, kendi fikrinden farklı olan bir düşünceyi, alternatif bir yolun varlığını kabul etmez. Kendi doğrularının üzerinden geçer; sürekli kendi hedeflediği işleri yapmak için bir araç ister, aslında karşısındakinin bir insan olduğunu, çocuğu olduğunu, istekleri, hayalleri olduğunu unutarak. Mehmet, Melike’ye yakınlaşarak:

Gelmeseydik keşke, der.

Ayşe de Duygu’ya:

Ne kadar iyi bir ortam; iyi ki geldik, der.

Son bir haftadır yanımda olduğun için, benimle paylaştıkların için sana ne kadar teşekkür etsem azdır, der Duygu.

Mehmet, babasına:

Ben kararımı verdim baba. Benim yanımda olmasan da kendi tercih ettiğim bölümü okuyacağım. Bu zamana kadar desteğin için teşekkür ederim; gerekirse tek başıma devam edeceğim, der Mehmet.

İki yemek masasında uzun bir sessizlik olur. Birinde gülümseme, içtenlik, samimiyet hâkim olurken, diğerinde gerginlik; baskıcı anlayıştan yoksun, işgal edilmeye meyilli bir ortam vardır.

Tatlılara geçecekler elbette ama ortam yeteri kadar tatlı olacak mı, yarın hep birlikte göreceğiz. Yarın onlar için bir başlangıç olurken hepimiz için bir son olacak. Yarın son bölümle kaldığım yerden devam ediyor olacağım. Keyifli günler dilerim.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.