Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Arkası yarın; Arnavut kaldırımlar

Yazının Giriş Tarihi: 04.08.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.08.2025 10:01

-Bavullarımızı alalım mı?

-Birazdan alırız, tatlım. Buranın manzarası güzel duralım, kahvesi iyi içelim derken akşam yemeğine anca yetiştik. Annem akşam yemeğini hazırlamış baksana, bizi bekliyor.

-Ne kadar güler yüzlü bir annen var tanışmak için sabırsızlanıyorum.

Duygu ve Ayşe, zeytin ağaçlarının altına park ettikleri araçlarından yavaşça Duyguların evine doğru yönelirler. Yemek kokuları her tarafı sarmıştır. Acıktıklarının farkına varırlar.

-Annem akşam yemeğinden sonra bizi lafa tutmazsa sahile götüreceğim seni, bu gece dolunay var. Deniz muhteşem olur. Kayalıklara gidelim, 20 yıldır hep aynı duran değişmeyen kayalıklara... Bir şeyler de aynı kalsın hayatımda Ayşe.

Yüzünü biraz asarak bakar Ayşe’ye. Eve doğru ilerlerken karşılıklı ortancalarla dolu doğal taştan yapılmış yoldan devam ederler. Duygunun annesi balkondan bakarak hemen masaya davet eder, kızını ve arkadaşını.

-Kızlarım gelmiş benim, sefalar getirmiş. Hoş geldiniz, diyerek içeriye buyur eder. Ayşecim ne iyi yaptın gelmekle, der ve sarılır.

Ayşe beklediğinden daha samimi karşılanınca, istemsizce annesi ile karşılaştırır. Ayşe hiç bir arkadaşını evlerine davet etmediğini, edemediğini anımsar ve cevap verir.

- Hoş bulduk Teyzecim. Hep anıyorum sizi Duyguyla gönderdiğiniz kurabiyelerin tadı hala damağımda...

-Selamlarını hep aldım Ayşecim, Duyguya eşlik edip geldiğin için çok teşekkür ederim sana. Ne iyi yaptın gelmekle.

Duygu aniden söze girerek,

-Bu akşam iş mevzusunu konuşup keyfimizi kaçırmıyoruz. Anne mücver yaptın mı sen onu söyle.

-Yaptım kızım yaptım...

-Karpuzu getiriyorum, hemen geçin masaya...

O sırada yan balkondan sesler duyar Duygu merakla, mutfağa giden annesine seslenerek,

-Anneeee

-Fatma teyze geldi mi bu yaz?

-Geldi geldi…

-Fatma teyze gelmeden hemen kaçalım, bitmeyen soru yağmuruna tutuluruz sonra, dolunay bizi bekler, Ayşe.

Keyifle geçen akşam yemeğinin ardından sahile gitmek için hazırlanır Duygu ve Ayşe. Yemekte Duygunun işten ayrılmasından hiç bahsedilmemiştir. Annesi konuyu açmak istese de Duygu kibar bir dille annesini her seferinde uyarır. Olaylar o kadar ani gelişmiştir ki bu erken vedayı kendisi bile kabul edememiştir. Biraz zamana sakinliğe ihtiyacı vardır. Çocukluğundan beri keyifsiz olduğunda gittiği yere gitmek ister Duygu. Sadece kendi kendine kaldığı konuşsa da cevap alamadığı kayalıklara.

-Ayşe hırkanı arabadan al canım, serin olabilir sahil.

İki arkadaş geçirdikleri günü ve iş yerindeki yaşanılanları değerlendirme yaparak sahile doğru ilerler. Ayşe ilk defa gördüğü sahili incelemek isterken, Duygu anlattıklarının duygusuna kapılıp, hiç bir detayı fark etmez. Her zaman gittikleri gece yarılarına kadar oturdukları çay bahçesi artık yoktur. İçeride çoğunlukla 20 yaş altı erkek çocukları, oyun konsolları, tek kişilik koltuklar ve ekranlar gözüküyordur. Hepsinin kulağında kocaman kulaklık kimse birbiriyle iletişim kurmuyor, dışarıdan gelen sesleri de duymuyorlardır. Ayşe’ye ballandıra ballandıra anlattığı yerin önünden fark etmeden ilerlemişlerdir. Ayşe ise yürürken Arnavut kaldırımların bütün sahil boyunca devam ettiğini görür. Ne kadar doğal bir yol ve orijinal duruyor diye düşünür. Duygu hissettiklerinden çıkamamış ağlamaklı bir sesle Ayşe’ye seslenir. Ayşe ise sanki kulaklarını Duyguya kapamış sadece duymak istediklerine kulak veriyordur. Denizin kumsala hafifçe dokunup çıkardığı o muazzam sese ve balkonlardan gelen çatal bıçak seslerine. Ayşe sadece bu seslere duymaya izin vermiştir kendine.

-Ayşe duyuyor musun sen beni? Ayşe, Ayşe

Görülmediği ve duyulmadığını düşünen Duygu, Ayşe’nin bu tavrına biraz alınır. Ayşe sadece bir anlığına etrafın güzelliğine hayran kalıp etrafına bakıyordur. Duygu bir daha seslenmez Ayşe’ye. Ayşe ise birden:

-Bütün sahil boyunca arnavut kaldırımımı var?

-Ayşe bir soru sordum sana duymadın beni.

-Etrafımdakilere odaklandım bir an’da. Çok otantik geldi bana burası. Zor bir dönemin içindesin, sesinden anlaşılıyor tatlım. İşin düzenin bir anda değişti. Sen bir karar verdin, kendin için doğru bir karar. Aylin’le yaşadıkların kolay değil az çok anlayabiliyorum. Farklı departmanda olsam da yaşanılan gerginlik bütün ofisi sarstı hepimiz etkilendik, kim bilir senin içinde ne fırtınalar kopuyordur. Anlayabilirim ama ne hissettiğini bilemem Duygu. Üzgün olduğunu biliyorum, haklı olduğunu da. Gerçek bir durum var ki sen Aylin’le takım arkadaşı olamazsın. Aylin ekip çalışmasına uygun biri değil ve Erdal Bey’de bunu yaşayıp öğrenecek.

Ayşe'nin söylediklerinden sonra uzunca bir sessizlik olur aralarında. Duygu kendine yapılan haksızlığı kabul etmekte zorluk çekiyordur. Erdal Bey sadece Aylin’i dinlemiştir. Duygu’ya söz hakkı tanımamıştır. Neden bu şekilde davranıyorsunuz diye bir de hesap sormuştur, Duygu’dan. İçsel döngüsünde dönüp durur, Duygu. Arnavut kaldırımlı yol bitmiştir. Kumsaldan devam ederler ve etrafta artık ışıklar da yoktur. Epey bir sakindir. Bir anda etraf karanlık olmuştur. Sessizlik hakimdir. Kayalıklar tam karşılarındadır. Dikkatlice ilerleyip denizin iç kısmına doğru geçerler. Baktıkları yer denizin içindedir iki arkadaş ışıkların denize yansımalarına ve kayalara vuran denizin sesine dalarlar.

İç dünyalarına kapı aralarlar ikisi de kendi zihinlerinde çocukluk hallerini hatırlarlar. Ikiside aynı mekândadırlar ama farklı zamanda yolculuk yapıyorlardır. Ayşe çocukluğunu yaşadıklarına odaklanır. Ailesi tarafından görülmeyen bir çocukluk geçirmiştir ailesinin önceliği hep diğerleridir. Ailesiyle bir kere bile denize gelmemişlerdir. Hep yoğundurlar, arkadaşları, dernek toplantıları, annesinin bitmeyen akrabaları ve onları mutlu etme çabaları. Duygu’ya bakar bir anda Ayşe ne kadar farklı bir çocukluk geçirmiş olmalı. Duygu yazları bütün gününü deniz ve kumda geçiren minik bir kız çocuğu olduğunu hayal eder. Neşeli, hareketli cesur bir kız. Kendine bakar sonra, sönük neşesiz bir evde, camdan dışarı bakan, arabaları sayan, geceleri yıldızları seyreden küçük bir kız çocuğunu görür.

-Sence kalıp mücadele mi etmeliydim?

-Ne karar verirsen ver, diğer yol hep aklına düşecek. Kimse kimsenin yaşadıklarını bilemez. Yol senin yolun, kendi doğrun ve bunu seçtin.

Bir saate yakın otururlar sahilde, esinti bir an’da fazlalaşır.

-Tatlım hadi kalkalım der, Duygu.

Uzaktan gelen tekne sesi duyarlar. Arkalarından gelen yavaşça yaklaşan bir ses. Yavaş yavaş arnavut kaldırımların oraya kadar gelirler. Duygu bir anda yaklaşan tekneye bakarak.

-Mehmet kaptan bu, yarın balığa çıkacaklar iskeleye yanaşmaya gidiyor. Seni de tanıştırmak istiyorum, hatta uygun olursa balığa da çıkarız.

Ayşe duyduklarından sonra uzak durmak ister, tanımadığı bir insan, bilmediği bir yer biraz gergin bir halde,

-Tanışalım, senin çocukluk arkadaşın değil mi?

-Evet.

Duygu, Mehmet kaptanın teknesi gördüğünden itibaren heyecanı neşesi yerine gelir. Ayşe ise tam tersi daha durgun düşünceli bir halde eve doğru ilerlerler. Bavullarını alıp eve geçerken, Annesinin balkonlardan diğer balkona bir şeyler anlattığını fark ederler. İki arkadaş yavaşça eve girerken konuşmalara kulak misafiri olur.

-Kızlar geldi pasta yaptım, Fatma. Bir yandan pazarlıkları yerleştirirken unutmuşum muhallebiyi. Dibi tutmuş tencerenin, neye üzüleyim tencereye mi, yanmış muhallebiye mi?

- İçine su koy tencerenin sabah yıkarsın. Hemen çıkmaz.

-Kolay mı çıkar öyle?

-Uğraşma gece gece… Sabah hem yıkarsın hem yaparsın muhallebiyi.

-Bak komşuya annene ne dedi.

-Ne dedi Ayşe?

-Bekle dedi, Duygucum. Sende bekle elbet senin yanan yerin kabuk bağlayacak. Hissettiğin sıcaklık biz zaman sonra feraha dönüşecek.

Birbirlerine gülümseyerek içeri girerler. Duygu annesine seslenerek,

-Duyduk duyduk. Muhallebi çöp olmuş. Ayşe çok güzel yapar muhallebiyi o yapsın.

-Kızım misafire iş yaptırılır mi hiç? Bakma sen ona Ayşe siz gezin kızım gezin ben yaparım.

Ayşe içten olmayan ve zoraki bir gülümseme takar yüzüne. Yine dalar kendine. Annesine ve annesinin yaptıklarına ya da yapamadıklarına. İçten içe kabul etmiyordur Ayşe ama bi o kadar da olgun davranmak zorundadır. Annesiyle yüz yüze hiç konuşmamışlardı. Bir gün konuşur muydu acaba? Duygularını hislerini annesine anlatabilir miydi? Kendisine ayrılan odaya girer Ayşe. Karanlıktır oda, içeri süzülen bir ışık da yoktur. Camlar açık, sesler geliyordur. Cırcır böcekleri ve ara ara kurbağa sesleri, yıldızlar ne kadar da güzel ışıl ışıl diye iç geçirir.

Annesinin onu evde bırakıp gittiği yalnız günleri hatırlar Ayşe. Pasta yapmayı öğrenmek zorunda kaldığı günü...

Şu an sadece gecenin zifiri karanlığıyla birlikte bir başka ışıldayan yıldızlar eşlik ediyordur ona...

Sabah iki arkadaş erkenden kalkıp Mehmet kaptana yetişebilecekler mi?

Acaba muhallebiyi kim yapacak?

Yarın kaldığım yerden devam ediyor olacağım keyifli günler dilerim.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.