Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Gazze olayları ve dökülen batı medeniyetinin rujları (2)

Yazının Giriş Tarihi: 01.12.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.11.2023 16:58

Bir önceki makalemizde; yüzyılları aşkındır bir “zihin hipnozuna”, yoğun bir propagandaya tabi tutulduğumuzu söyleyerek, Akif’in bu husustaki bir-iki tarihî tespitlerini aktarmıştık. Ve Batılıların en büyük silahının “yoğun algı operasyonu” olduğunu ve bütün dünyayı özellikle genç nesilleri bu yalan/algı hikâyeleriylezihinleri iğdiş ettiklerini bir-iki örnekle ispat etmeye çalışmıştık. Nitekim tespitimizde, iddiamızda haklı olduğumuzu; İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım ve buna (şu-bu nedenle) destek veren Münafıkların yani batı medeniyetinin (!), bu vahşetin yanında yer almasıyla ispatlanmıştır. İstikbalde batı medeniyetinin bu iki yüzlü tavrı,  tarihlerde yerini alacaktır.

Bugünkü yazımızı da Kur’an’ın Münafıklar hakkındaki teşhis ve tespitlerineayırmak istiyorum. Bakara suresinin 8. ayetten itibaren, on üç ayet münafıkların özelliklerini sayıyor.

Bu hususta Bediüzzaman’ın (İ.İ. Tefsirinden) tespitlerine bakalım:

(Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Dikkat edin,asıl bozguncular onlardır;fakat farkında değildirler. Bakara 11-12)

“Bir insan tehlikeli bir yola sülük ettiği zaman en evvel, “Senin bu yolun seni felakete götürüyor. Bu yoldan vazgeç”diye nasihat ederler. O insan vazgeçmediği takdirde şiddetle zecr ve nehyedilir (yasaklanır). Ve “Aynı zamanda umum halkın (insanların) nefret ve kahrına uğrarsın” diye tehdit edildiği gibi, “Ebna-i cinsine (hemcinsleri) zulmetmiş olursun” diye şefkat-i cinsine davet edilir. Eğer o insan sarhoşlar gibi inatçı ve kafasız ise, kendisine yapılan nasihat ve zecr ve nehiyleri müdafaa etmekle mukabele eder ve “Benim mesleğim haktır; ne senin ittiraz hakkın var ve ne de benim senin nasihatlerine ihtiyacım var” diye serkeşliğe (dikbaşlılık) başlar. Eğer o insan ikiyüzlü ise, bir cihetten nasihat edenleri kandırır ve ilzama çalışır, diğer cihetten de “Ben ıslah edici bir insanım” diye mesleğini (gittiği yolu) hak göstermeye devam eder. Ve aynı zamanda, “Islah benim hakiki bir sıfatım olup, bilahere hâsıl olmuş bir sıfat değildir” diye davasını tekid ve teyid eder. Bundan sonra, eğer o insan mesleğinde ısrar ile nasihatleri kabul etmezse, anlaşılır ki, onun ıslahına hiçbir çare ve hiçbir deva (ilaç) yoktur. Yalnız onun fesadı halka sirayet (bulaşma) etmemek için, mesleğinin muzır ve fena olduğunu ilan etmek lazımdır ki, herkes ondan tahaffuz (korunmak) etsin. Zira o insan aklını çalıştırmıyor, şuurunu istihdam etmiyor ki, böyle zahir (açık) olan bir şeyi his edebilsin.”

Daha sonra, Üstad, Yukarıdaki ayetin herbir cümlesinin kelimeleri arasındaki bağlantı yönlerini biraz daha açarak bu “münafıkların zihniyetini” gözlerin önüne şöyle seriyor:

“ (ayette geçen fi’l arz- arz) kelimesi lisan-ı haliyle, “Sizin bu fesadınız, nev-i beşere (yeryüzündeki bütün insanlara) sirayet eder. Nev-i beşerin, bilhassa fakirlerin ve masumların sizlere kötülüğü nedir ki, onlara karşı böyle fenalıkta bulunuyorsunuz? Şefkat-i cinsiyeniz (diğer insanlara şefkat ve merhamet duygusu) yok mudur? Niçin merhamet etmiyorsunuz? Evet, teslim ettik ki, sizin şefkat-i cinsiyeniz yoktur. Hiç olmazsa nefret-i umumiyeden korkunuz? diye onları ikaz ediyor.

Sual: Onların maksatları umum insanlar değildir. Niçin onların fesadı bütün insanlara sirayet etsin?

(Bu soruyu şöyle de sormak mümkün: mesela bugünkü İsraillilerin Filistin olaylarındaki maksadı umum insanlar değil; sadeceGazzelilerdir, Niçin onların zulüm, fitne ve fesadı diğer bütün insanlara bulaşsın?) 

Elcevap: Evet, siyah bir gözlüğü takan adam her şeyi siyah ve çirkin görür. Kezalik, basiret gözü de nifak ile perdelenirse ve kalp küfür ile peçelenirse bütün eşya çirkin ve kötü görünür ve bütün insanlara, belki kâinata karşı bir buğz (kin) ve bir adavete (düşmanlık) sebep olur. Hem de, küçük bir dişlinin kırılmasıyla büyük bir makine müteessir olduğu gibi, bir şahsın nifakıyla heyet-i beşeriyenin (tüm insanların) intizamı müteessir olur. Zira adalet intizam ve İslamiyet ve itaatle olur. Maalesef onların serptikleri zehirler tabakadan tabakaya intikal ede ede bu zillet ve sefaleti ismar etmiştir (doğurmuştur).

Üstat diğer kelime bağlantılarına geçtikçe münafıkların zehirlerini nasıl topluma akıttıklarını, hangi habisane tuzakları kurduklarını ve insanlık âlemini kan ve gözyaşına nasıl düşürdüklerini kendine has bir üslupla açıklıyor. Daha geniş bilgi için; R.N’danİşarat-ülİ’caz’ın ilgili kısmına bakılmasını tavsiye ediyorum.

Son sözü A. Izzetbegoviç’in şu tespitiyle noktalayalım:

"Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hayat Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.