Hava Durumu

Acilen normal hayata dönmeliyiz!

Yazının Giriş Tarihi: 02.06.2023 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.06.2023 17:14

Uzun bir zamandır hayatın her safhasına “siyasi mücadeleyi” taşıdık ve insanlarımız şiddetli bir gerilim ve kamplaşma içinde yaşamlarını sürdürdüler. Nihayet seçim yarışı bitti. Bu koşuşturma ve toz duman ortamında, birbirinin en yakınları, yılların arkadaşları, akrabalar ve  dostların arasında inanılmaz küslükler, kırgınlıklar ve hatta düşmanlıklar oluştu.

Hadi bunun bir mücadelenin, siyasi ve fikri bir seçim yarışının tabii neticesi olduğunu kabul edelim. Lakin aklı başında her kesin mutabık kaldığı şey; ülkenin acilen yaşamın normal seyrine dönmesidir.Zira hiç bir millet, hiç bir devlet bu yüksek gerilimli yaşamı sürdüremez. İçimizde biriken “grizü gazları”, Allah korusun, toplumda olumsuz patlamalara, şiddetli tepkilere ve dışarıdan “tahrik ve kaşımaya” müsaitmarazî ve ruhsal problemlere ve kitlesel tepkilere, hadiselere yol açması muhtemeldir.

Fakat gördüğüm kadarıyla, bırakın “tansiyonun düşürülmesini” sanki bilerek ve planlı bir şekilde bu yüksek gerilimin sürdürülmesini ısrarla isteyen bazı grupların olduğunu görüyoruz. Halbuki bu durum ülkemizin hayrına değildir; nitekim biz bunu 80 (bin dokuzyüzseksen’li yıllar) öncesinden biliyoruz ve insanımıza, toplumumuza verdiği inanılmaz “acıları ve zararları” bizatihi hissettik, yaşadık.

Binaenaleyh hayatın normal seyrine geçişte, hepimize düşen görevler ve sorumluluklar vardır. Bence en birinci sorumluluk; “Hükümetindir”. Çünkü direksiyonun başında o vardır. Sonra “Medyanındır”.

Medyatik yayınlara baktığımızda; her akşam, ekran silahşörlerinin “Tekxasvari” rolleri oynadıklarını, halkı adeta meydan düelosuna davet eder tarzda “tahrik edici, kin ve düşmanlık pompalayan bir dil kullandıklarını” görüyoruz.  Ancak ne yazık ki, bu dile cevap vereceğim diye, laf yetiştirmeye çabalayan, o ekran senin, bu ekran benim diye koşturan bir kısım (güya iyi niyetli) “gazeteci yazar ve çizerlerin” olduğunu görüyoruz.

Sonuç itibarıyla; olan bu ülkeye ve vatandaşına oluyor. Yüksek gerilimli bir yaşama maruz kalıyor.

İşte bu durum ve bu hal, bu ülkeye yapılan en büyük bir kötülüktür. Bu kadar bir birine karşı yabanileşen bir halk, bir toplum, gittikçe örf ve adetlerinden, kültüründen kopar ve kopuyor. Zira, bizi içte ve dışta övenler; toplumun birbirine olan yardımlaşma ve dayanışma duygusuna ve  elindekini paylaşma hasletine hep vurgu yapıyorlardı. Sanki birileri bu duygularımızı köreltmek, bu insani değerlerimizi yok etmek, bizleri de avrupa’nın hissiz, bencil yalnız kendini düşünen, egoist durumuna döndürmek istiyor gibi bende bir intiba uyandı.  Elbette benim gördüklerimi, hissettiklerimi devletimizin de akl-ı selimi görüyordur ve çözüm yolunda müsbet adımlar da atacaktır.

Aslında dikkat çekmek istediğim şey; iktidarı ele geçiren kesimin, bilmeden o karıştırıcı güruhun üzerine  (ateşe) körükle gitmesidir. İşte bu hal; düşmanın (dış mihraklar) ekmeğine yağ sürmektir. Artık laf ve sözlere, fiilen müsbet icraatlarla, hak ve adaletin  şaşmaz tavrıyla, terazisiyle konuşmak zamanıdır.

Bir tane “sıdk bir harman yalanları” yakar. Muhalefetin iddialarını ve endişelerini ortadan kaldıracak şey; hükümetin doğru/tarafsız yönetimidir, atamada ve uygulamada “işi ehliyetlisine” vermektir. Sadece bu adaletli duruş muhalefetin haklı endişelerini dindirmeye kafidir.

Son sözüm hükümetedir; her akşam ekranlarda ona buna söz yetiştireceğinize; dinimizin her cuma hutbede duyurulan şu düsturuna uyunuz yeter diyorum:

“ Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi buyurmaktadır.” Nisa 58) 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.