Osmanlı imparatorluğunda Sultan 3.Murad devrinde halk arasında özellikle varlıklı kesimde maymun besleme modası yaygınlaşmıştı.
Mağrib'in (kuzey Afrika toprakları) Osmanlı hakimiyetine girmesi ile birlikte bu yörelerden İstanbul'a süs hayvanı olarak kullanılmak üzere büyük miktarlarda maymun ve papağan getirilir olmuştu.
Aslında Osmanlı devletinde 2. Bayezid devrinden beri donanmada gözcü olarak maymunlardan faydalanılıyordu.
Gelibolu ve İstanbul tersanelerinde eğitilip terbiye edilen maymunlar harp gemilerinin seren direklerine oturtularak dürbün gibi kullanılıyordu.
Görme yeteneği çok gelişmiş olan bu hayvanlar ufukta bir gemi gördüklerinde çığlık atarak hemen aşağıya haber veriyorlardı.
Halk arasında maymun nefreti yüzünden "Maymunkeş İmam" olarak anılan Abdülkerim efendi Rumeli Kazaskeri olmadan önce sultan 3.Murad'ın imamıydı.
Yahudi maşatlığına (mezarlık) bir gecede camii yapmak, Takiyüddin'in rasathanesini "Melekleri gözetliyorlar" suçlaması ile yıktırmak gibi marifetleri olan Abdülkerim efendi, tarihimizde maymun idamları ile yerini almıştır.
Tarihçiler Hicri 999 yılında İstanbul meydanlarındaki büyük ağaçları, dallarında salkım saçak asılı maymunlara bakarak meyvesini maymun olarak vermiş ağaçlara benzetmişler.
İri maymunlar için özel idam sehpaları kurularak cesetleri halka teşhir ediliyormuş.
Abdulkerim efendi, semt semt dolaşarak, idam edilecek maymunların iplerini kendi eliyle çeker ve bundan zevk alırmış.
Reşat Ekrem Koçu "Tarihimizde Garip Vakalar" adlı eserinde bu olayı şöyle anlatır;
"Eski yelken ve kürek devri gemiciliğinde, her gemide birkaç tane talimli maymun bulunurdu. Bunlar, açık denizde gemilerin direklerinin ta tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yaparlar, ufukta bir gemi gördükleri zaman bağırarak haber verirlerdi. İstanbul'un bütün gemi teçhizat ve levazımının satıldığı yer, Galata'da, iki köprü başı arasındaki sahaydı. Azapkapısı Camii civarında da bir sıra maymuncu dükkânları vardı; tersane gemileri ve diğer tüccar gemileri için talimli maymunlar burada satılırdı. 3.Murad'ın hocası Abdülkerim efendi gayet mutaassıp, asabî, her aklına geleni yapan, padişah üzerindeki nüfuzuna dayanarak hiç kimseden korkmayan bir adamdı. Güzel konuşur, camilerde vaaz ettiği zaman dinleyicileri kendisine bağlardı. Bir gün, hoca efendi bir kitapta "Maymun fuhşa alet olur" diye bir yazı okumuş, asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan toplayarak Azapkapısı çarşısına gitmiş, maymuncu dükkânlarını basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti."
Abdülkerim efendi öldüğü zaman cenazesine İstanbul'un bütün maymun tacirleri ve maymun terbiyecileri katılmış Galata meyhanelerinde sarhoş olup bir hafta süren şenlikler yapmışlar.