Her gün haberlerde görüyoruz: deprem, sel, yangın, trafik kazaları… Hepsi bizden çok uzakmış gibi geliyor, değil mi? Ta ki bir gün kapımızı çalana kadar. O gün geldiğinde, “keşke…” ile başlayan cümleler kurmak yerine önceden önlem almak aslında o kadar da zor değil. Ama nedense toplum olarak sigortaya hâlâ mesafeli duruyoruz.
Bunun nedenlerinden biri bence kültürel bir mesele. Biz biraz kaderci bir toplumuz. “Bana bir şey olmaz” diye düşünüyoruz, başımıza gelince de “kaderimiz buymuş” deyip geçiyoruz. Oysa sigorta, başımıza gelecekleri engellemez belki ama en azından yaraları daha kolay sarmamızı sağlar.
Bir diğer sebep ise doğru bilgiye ulaşamamamız. Hâlâ sigortayı bir “masraf” olarak gören çok insan var. Oysa sigorta bir masraf değil, tam tersine büyük bir mali kaybın önüne geçen bir güvence. Mesela aracımız için binlerce lira verip kasko yaptırmıyoruz ama küçük bir kazada cebimizden çok daha fazlasını harcıyoruz.
Bir de ne yazık ki sektördeki bazı olumsuz örnekler insanlarda güvensizlik yaratıyor. Yanlış yönlendirmeler, eksik anlatılan teminatlar yüzünden insanlar sigortaya küsebiliyor. Oysa güvenilir bir acenteyle çalıştığınızda, ihtiyacınıza uygun poliçeyi bulmak ve gerçekten korunmak mümkün.
Son olarak, eğitim sistemimizde de sigorta bilinci yeterince yer bulmuyor. Çocuklara paranın değeri öğretiliyor ama risk yönetimi, gelecek planlama ve sigortanın önemi anlatılmıyor.
Oysa sigorta, sadece kendimizi değil, sevdiklerimizi ve geleceğimizi de korumanın en kolay yollarından biri. Hepimiz için bir “keşke” hikâyesi olmaması için bugün küçük adımlar atabiliriz. Poliçenizi yaptırın, teminatlarınızı öğrenin ve en önemlisi sigortayı bir masraf değil, bir yatırım olarak görün. Çünkü başımıza gelince değil, gelmeden önce önlem almak en büyük akıllılıktır.
Unutmayın; hayat sürprizlerle dolu. Ama sürprizlere hazırlıklı olmak da bizim elimizde.