Küçük işletmeler için sigorta kalkanı

Türkiye ekonomisinin görünmez kahramanları, küçük işletmeler ve esnaflardır. Mahalledeki bakkaldan, sanayideki ustaya, kıraathaneden kuaföre kadar milyonlarca insan bu işletmeler sayesinde hem evine ekmek götürüyor hem de çevresine istihdam sağlıyor. Ancak işin en kritik kısmı çoğu zaman ihmal ediliyor: Risklere karşı hazırlıklı olmak.

Son yıllarda yaşadığımız sel felaketleri, yangınlar ve depremler, riskin kapımızda olduğunu bize defalarca hatırlattı. Pandemi döneminde kepenk kapatan küçük işletmelerin yaşadığı sıkıntılar da hâlâ hafızalarda. Bir dükkânın birkaç gün kapalı kalması bile ciddi bir gelir kaybı yaratırken, daha büyük bir felaketin sonuçlarını tahmin etmek zor değil. İşte tam bu noktada sigorta, küçük işletmeler için adeta görünmez bir kalkan görevi görüyor.

Ne yazık ki pek çok esnaf, sigortayı hâlâ gereksiz bir gider olarak görüyor. “Bize bir şey olmaz” anlayışıyla hareket etmek, riskleri ortadan kaldırmıyor. Tam tersine, yaşanacak bir olumsuzlukta işletmeyi tamamen kapanma noktasına getirebiliyor. Oysa küçük primlerle yapılacak bir poliçe, yangından sele, hırsızlıktan iş durmasına kadar birçok tehlikeye karşı güvence sağlayabiliyor.

Sigorta, sadece maddi kayıpları karşılamaz; aynı zamanda işletme sahibinin moralini, çalışanların iş güvencesini ve müşterilerin güvenini de korur. Çünkü bir felaket sonrası ayakta kalabilmek, esnafın tekrar işine devam edebilmesi, o mahallede ticaretin sürmesi demektir. Bu da zincirleme şekilde ekonominin can damarlarını ayakta tutar.

Bugün gelişmiş ülkelerde küçük işletmelerin sigortasız çalışması neredeyse imkânsızdır. Çünkü herkes bilir ki, risk her an kapıyı çalabilir. Bizim de bu bilince ulaşmamız gerekiyor. Sigortayı sadece bir poliçe değil, geleceğe atılmış bir yatırım olarak görmeliyiz.

Unutmayalım: İş kurmak cesaret ister, ama onu yaşatmak bilinç ve tedbir gerektirir. Küçük işletmelerin ayakta kalabilmesi için en güçlü tedbir, sigorta kalkanını yanına almaktır.