Bayram deyince çocukluk akla gelir nedense; geçmiş özlenir, naif hatıralara dalınır! “Nerde o eski bayramlar” denir hayıflanılır.
Öyle demiş şair;
“O çocuk yüzlü bayramlar şimdi nerdeler/ Hani nerde o ışıklar çocuksu sevgiler
Gitti mi yoksa yine gelir mi o günler / Nerde kaldı masallar sevgiler günler”
Kalan ne giden ne? Balonun ömrü ne kadardır? Yitirilen saadet; sadelik ve masumiyet!
Büyüdükçe kibirleniyor kirleniyoruz; büyüyen sadece balonlar, ardı ardına patlasa da yeni balonlar peşindeyiz. Mutsuz koşuşturmacalarda çok şey sahibi oluyoruz fakat masumiyet gücümüzü kaybediyoruz.
Z kuşağına balonlar mutlu etmiyor, masallar da kandırmıyor! Ne ki bu kuşak? Nerde yetişti, kimin arasından cıvdı da çıktı? Uzaydan mı geldiler, başka ülkelerden mi göç ettiler?
Şair İbrahim Sesigüzel'i dinlemeye devam edelim
“Söylenen bütün masalları inanırdık / Onlar mı bizi kandırdı biz mi inandık
Bayramları bekler bayramları yaşardık / Bayramlar mı eskidi biz yaşlandık”
Ne beklemesi anlık yaşıyor o kuşak, masal dinleyecek vakti de de yok. Uçurtma bilmez, çelik çomak bilmez!
Masumiyet zırhı edep yoksa sokaklar tarumardır, zihinler delik deşik, kalpler harabe!
Evler büyük, arabalar büyük, caddeler geniş; insan nerede? Masal büyük; çoğunun havsalası almayacağı kadar büyük!
Zırhsız nasıl yaşarız bu topraklarda; edep kalkanını kaybederseknasıl kalkınır da var oluruz bu diyarda?
Sanal balonlar sanal masallar... Suç sadece Z kuşağında değil, bu bağın bostanı onlar!
Masal değil yaşadıklarımız uyurgezerliğin gerçekliği; yoksa o kıyafetlerle nasıl çıkılır sokağa?
Masumiyet katline seyirci mi kalacağız, yangına karınca misali su mu taşıyacağız?
Ne diye yaşıyoruz ki!
Sadelik masumiyetini önce kalp evinde inşa edeceğiz, sonra evimizde mahallimizde ülkemizde dünyada! Hikmet yüklü meseller anlatacağız birbirimize, kibri yıkacak tevazuubüyüteceğiz, böylelikle yüceleceğiz bu diyarda!
İşte o zaman büyüğünden küçüğüne herkese bayram, her gün bayram!
Masal değil balon değil; tersi olursa o zaman masallar elimizde patlayacak.