Dinlemek mi, konuşmak mı; yazmak mı, okumak mı sorularına cevabı artık “yapay zekâ” verecek.
Bir şey mi aklınıza takıldı, bir şeyi öğrenmek mi istiyorsunuz, ne yapmak emelinizdesiniz; sevinin, dijital asistanınız var!
Koltuğa oturun, keyfinize bakın, çayınızı kahvenizi için! Asistanınız sizin için düşünür, ne yapacağınıza karar verir, işe hangi yoldan gideceğinizi söyler, nerede ne yenir, gezilecek yerleri söyler, yatırımlarınızı yönlendirir, hatta kopya çeken öğrencilere bile yardım eder!
Zulme bile ortak olur bu zekâ! Gazze’de savunmasız insanlara saldırıda kullanılıyor bu nevzuhur zekâ.
Zekâ zulüm üzere çalışırsa yaptığı da o yönde olur; bıçak misali, iyiye de kullanılır, kötüye de. Suç kimin, bıçağın mı, onu kullananın mı?
Televizyon ilk çıktığında biri demiş: “Bu çok vakit öldürüyor, tutmaz.” Öyle bir tuttu ki hâlâ bırakmıyor, dizi esaretinde nice nesiller telef oldu, oluyor…
Dijital kanallar dipsiz kuyuya dönüştü, “sosyal medya” asosyal yaptı!
İş zekâya geldi! Zaten az kelime kullanılıyor, düşünme ameliyesi iyice zayıfladı. Bilhassa gençler, okuduklarını anlamakta, yorum yapmakta zorlanıyor…
Ne olacak bu gençlik, bu millet, bu ülke, bu dünya; gidiş nereye, nasıl bir sonuca yaklaşıyoruz? Sosyal medyadaki akış ne ise o yöne; sokaklarda seyreden hâl ne ise o hâle; zekâ neyin izinde ise o izde; kalp neye kapılmışsa o kapılmışlıkta; nefis neyin esiri ise onun esaretinde…
“Yapay zekâ” ne der bütün bunlara? Orhan Gencebay gibi “Batsın bu dünya” der mi? Zalimlerin zulüm dağları büyüdükçe büyüyor, bir yandan da “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun aşılacak bir yolu vardır” umudu da büyüyor… Gazze düşmedi, düşmeyecek inşallah!
Sadece zekâ demiyor, gönül de öyle söylüyor, tarih öyle şahitlik ediyor. Nice azlar, nice çokları mağlup ettiği tarihçe malum; bu malum tekrar ilam edilecek umudu yeşeriyor. 600 günlük direnç, şanla tarihe geçti bile…
Bu tekerleğin bu tümsekte kalmaması, verilecek maddî ve manevî desteğe bağlı. Hiçbir şeyi küçük görmeden, himmet ve gayretten kopmamak; sürekliliği sağlamak; kar taneleri çığa dönüşünceye kadar çağlamak…
İşte o zaman dünya ayaklarımızın altında, vesselam.