“Lisan-ı hâl”i şimdilerde beden dili diyorlar; iyi mi ediyorlar, ne ediyorlar belli değil; dilimizi yitirdik, hafızamızı yitirdik; ekseriyet itibarıyla görüntümüz böyle! İstiklal Marşı’nı anlamakta zorluk çeken bir nesil neyi anlar, nasıl anlar, ne yapar sorusunu sokaklar cevap veriyor... Böyle giyinir, böyle davranır, böyle yer içer, böyle konuşur, böyle düşünür! Düşünür mü ki? Kendi diline “eski” demek nasıl bir eskimişlik, yırtılmışlık, kopuş, savruluş! Kökten kaçış, varlık damarlarından kesiliş... Heyhat ki heyhat! Bu sizin eseriniz, sizin esiriniz; sevinin!
“Maziyi muhafaza, fakat ayıklayarak. Yeniyi kabul, ama seçerek.” Değişim olacak elbet, zaten oluyor; akışa direnmek mümkün değil. Yeniyi klasik besliyor, âtiye maziyle ulaşılıyor; çekirdekten meyveli ağaca dönüşüm iyi okunuyorsa, kim ne diyebilir, ne diye itiraz eder? Hakikat mihverinden kopunca dengeyi, iyiyi, güzeli, doğruyu bulmak çok zor olduğu “çok açık” görülüyor; o açıklığı, o acıyı defalarca yaşadık, yaşıyoruz. Artık yaşamayalım, buna bir dur diyelim, önce kendimizden başlayalım!
Gazze yanıyorken gönlümüz ne kadar yanıyor? Fiiliyata dönük ne yapıyoruz? Boykot yetmez; gâvur mallarından ne kadar istiğna ediyor, ne kadar iktisat içindeyiz? Bunun için ne kadar ilme çalışıyor, muadil mallar üretiyor, hatta dışarı satıyoruz? Düşmanın can damarını kesmek, düşmandan emin kılar; beka meselesini hafifletir. “Canımız sıkılıyor, bir şey yapamıyoruz” değil; yapabilecek bir şeyler bulmak ve yapmak... Gün olur, damlalar sel olur, zalim pislikleri yeryüzünden siler, temizler.
Önce yürek temizliği ve adanmışlık...
Cemil Meriç’in yukarıdaki sözünü iyi anlamak; köprüleri onarmak, yeni köprüler kurmak, kalp ile akıl arasındaki ulaşımı, iletişimi sağlamak...
Ne gam! Devran hep böyle gidecek değil; gün döner, hesap döner. Umudu hep taze, hep diri tutabilirsek!
Dili temizlemek, gönül dilini arındırmak, hadiseleri iyi okumak, günü iyi anlamak, yarına güzel hazırlık yapmak... Bunun için Cemil Meriç ve emsallerini takip etmek, rehberler bulmak, rehber olmak... Omzumuzdaki “emanet” boş durmamayı söylüyor, çok şeyler yapmayı söylüyor, kâinatın hakikat
dilini çözmeyi, o dille yaşamayı söylüyor...
Okullar kapandı!
200 yıldır kapanan ne, ne diye açılmaz? Her ne kadar kapılar aralansa da henüz açılmadı; açacak
Fatihleri bekliyor vesselâm.