Demokrasilerde ülke yönetiminin siyasi erk eliyle olması esastır. iktidar ve iktidara alternatif muhalefet, söz konusu siyasi arenanın aktörleri olarak görevler ve sorumluluklar üstlenirler. Dolayısıyla gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin farklı olmakla beraber her iki tarafın da önemli ve ihmal edilemeyecek görev ve sorumlulukları vardır. Görev ve sorumluluğun söz konusu olduğu yerde ise aranacak en önemli husus liyakat ve güvenilirliktir. Seçimle milletten yetki alarak iktidar olan siyasi partiler ülkenin kalkınması, gelişmesi, milletin huzur ve refahını temin etmek ve taleplerini karşılamaya yönelik programlar, projeler ve planlar yapar ve uygularlar. Muhalefet de millet adına iktidarı denetler. Gerektiğinde iktidarın, ülke ve milletin yararına olan icraatlarında iktidara destek olur, aksi durumda ise iktidarı uyarır, yanlışların önlenmesi için gereken girişimlerde bulunarak gereğini yapar. Muhalefetteki partiler ayrıca, iktidar olabilmek için hazırlıklar yapar, sosyal ve ekonomik politikalar, plan ve projeler geliştirerek her an iktidara gelecekmiş gibi hazır olmaya çalışır.
Bu perspektiften bakarak ülkemizdeki siyasi tabloyu ele alacak olursak, nasıl bir panorama karşımıza çıkmaktadır. “Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur.” veciz ifadeden hareketle şöyle bir teşbih yapalım, toplum deniz, dil de siyasi aktörler ve arena ise. Denizde ne varsa kıyıya o vuracaktır. Toplumun eğitim düzeyi, sosyal, kültürel, ahlaki ve güvenilirlik seviyesi, sosyal dayanışma anlayışı, nitelikli iş güçü ve diğer değerler konusunda ülke ve toplumdaki nitelik, nicelik ve seviye ne ise, siyasetin, siyasi aktörlerin seviyesi de o olacaktır. İstisnalar olmak kaydıyla genel olarak bu meseleye böyle bakılması icap eder.
Ülkede siyasi istikrarın olması oldukça önemlidir, bununla birlikte iktidarların alternatifsiz kalması, yönetimleri keyfi uygulamalara yöneltebilir ve toplumun siyasete olan güveni ve itibarı kaybolabilir. Bundan dolayı iktidarlar kadar muhalefetin de güçlü olması ve güven veren politikalar geliştirmesi gerekir.
Çok partili döneme geçildiği tarih itibariyle ülkemizde uzun yıllar siyasi istikrarsızlıklar yaşanmış, nitelikli ve kifayetli muhalefet de söz konusu olamamıştır.
Son çeyrek asırda ise çok daha farklı bir durum söz konusudur. Muhalefet öteden beri milletin iradesine itibar etme yerine, iktidara gelebilmenin yolunu çeşitli vesayet odaklarının desteğinde aramıştır. Dolayısıyla bu tutum ve tavır vesayet heveslilerine cesaret vermiştir. İktidarları alaşağı etmenin aracı ve aparatı olmuştur.
Son dönemlerde vesayet eliyle muhalif partilerin yönetimlerinin ele geçirilmesine yönelik operasyonlar yapıldı ve de yönlendirildi.
Muhalefet partileri ülke ve millet yararına olabilecek pek çok işe engel olmaya çalıştı.
Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör devletine yönelik yapılan harekatlara destek olmadı. Dağlık Karabağ’ın işgalden kurtarılmasına yönelik Türkiye’nin Azerbaycan’a yaptığı destekle ilgili uluslararası alanla ülkeyi zora sokacak asılsız ve tamamen yalan olan iftiralar yapıldı. Hatırlanacak olursa ana muhalefet partisinin dış politika başdanışmanı “ Maalesef gelen haberlerde, Türkiye’den Azerbaycan’a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan’a gönderildiği ifade ediliyor” şeklinde açıklamalar yapıyordu.
Bir başka gün Mavi Vatan proğramına karşı çıkarak, Mavi Vatan siyasetinin saldırgan ve yayılmacı bir anlayış olduğunu savunuyordu.
Diğer bir milletvekili “Devletin Ordusu Katar’a satıldı” ifadelerini tv canlı yayında kullanıyordu.
Genel başkan yardımcılığı yapmış milletvekillerinden biri de, terörle mücadelede silahlı kuvvetlerimize büyük katkı sağlayan İHA ve SİHA’larla “ insanlık suçu işleniyor” iddialarında bulunuyordu.
Ekim ayından beri İsrail’in Gazze’de yapmış olduğu soykırıma sessiz kalan, bu insanlık suçuna karşı vicdani bir tavır dahi ortaya koyamayan, bir muhalif zihniyet mensubu muhalefet söz konusudur.
Bu ve daha saymakla bitmeyecek pek çok beyanlar, tutum ve tavırlar gösteriyor ki, Milletimizin ve Ülkemizin hak ve menfaatlerine muhalif bir muhalefet anlayışı sürdürülmek isteniyor.
Hülasa, ülke siyasetinde nitelikli ve kifayetli bir muhalefete ve muhalefet partilerine ihtiyaç olduğu gerçeği gün gibi aşikar ve elzem bir durumdur. Ayrıca terörle iltisaklı ve bölücü bir partinin TBMM’nde bulunması da vahim bir durumdur. Siyasetin ve devletimizin bu durumu bir an önce çözüme kavuşturması gerekmektedir.