İnsanoğlu için hayat bir yolculuk serüveninden ibarettir. Her birimiz hayatın birer yolcusu olarak yola çıkmış veömrün nihayetine doğruseyirhalinde,her geçen gün mesafeyibir adım daha kısaltarak yol almaktayız. Yolumuz da öyle sanıldığı, zannedildiği kadar uzun değil. Ancak bizler yol bitmeyecek hissi ve duygusuyla hareket ediyor ve hayatı bu düşünceyle anlamlandırmaya çalışıyoruz. Yollar hayatın vaz geçilmezidir bizler için. Görünen yollar dışında, sosyal hayatın üzerine kurulanbir de görünmez yollar vardır, gönülden gönüle, kalpten kalbe giden. Dostluklar kurulur kesiştikleri anlarda ve yerlerde. Hayatına dokunduklarımız ve hayatımıza dokunanlar olur sayesinde yolların...
Ancak bunlardan da öte, insan için gelip geçici olan bu hayatı gerçek manada anlamlandıracak olan ise, kişinin kendi iç dünyasına yapacağı yolculuktur. Yunus’un “Bir ben vardır, benden içeri” ifadesiylebelirtilmek istenenin, insanın kendi iç dünyasına yapacağı yolculuğun, öncelik teşkil etmesi gerektiği hususudur. Zira bu sayede varlığın ve varoluşun hikmetini sorgulayacak, düşünecek, tefekkür edecektir. İnsan hayatla buluştuğu ilk andan itibaren, bir dizi olay ve duygunun etkisine maruz kalır. Bütün bu olaylar, kişinin kendisini, çevresini ve kısacası hayatı anlamlandırma sürecini doğrudan etkiler.
Kendisine götüren bir yolsa hayat, o halde bizi bu yolculuğa sevkeden, sebeplerin ne olduğunu düşünmemiz ve bu amaç istikametinde sorumluluk üstlenmemiz gerekecektir.Aklını kullanan insan için anlamsız bir hayat düşünülemez. Dünya hayatının içinde neden var olduğumuzun bir anlamı olmalı. Hayat bizler için ne ifade ediyor, hayat bir araç mı? Yoksa bir amaç mıdır? İnsanoğlu, bu safhada aklı ve iradesiyle başbaşadır. Ya hayatı bir araç olarak,ya da onu bir amaçolarak görecek ve tercihine göre hayatını şekillendirip, biçimlendirerek inşa edecektir. Bu minvalde sosyal, siyasi ve ekonomik faaliyetlerini düzenleyecek, buna göre hayatı anlamlandıracak ve buna dayalı değerler, kıstaslar ihdas edecek, görüş ve düşüncelerini bu temel üzerine oturtacaktır.
Bu konuda çoğu insan gel gitler yaşar ve hayatın anlamını idrakte zorlanır. İdrak etmiş olsa bile bunu icraate dökmekte pek başarılı olamaz. İnandığı gibi hayatı düzenleyerek yaşamayı beceremez. Yaşadığı gibi inanmaya başlar ve bu şekilde hareket eder. Üstadın ifadesiyle kafa karışıklığına bir cevap bulmaya çaba sarfeder.
“Kafdağınıı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!”.
İnsan olup biteni ve hayatı idrak etme hususunda mütemadiyen düşünmeye, akletmeye davet edilir. Yaratan tarafından. Yaratan,hayatın amacına götüren yolun, dosdoğru yol, hakikate götüren hak yol, mutedil yol olduğunu hatırlatır insana.
Emrolunduğu gibi dosdoğru olun çağrısıyla “Sırât-ı Müstakîm “ üzere olunması ve bu yola yönelmesi istenir insandan.
Bir diğer ilahi buyrukta da “İşte bu, benim dosdoğru yolum, artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip, O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti” buyrularak yönelmemiz gereken yolun bu olduğu bizlere gösterilmiş olmaktadır.
Sırât-ı Müstakîm üzere olmak ahlaklı olmaya götürür insanı ve bununda vazgeçilmezi iyi,doğru ve güzel olan herumdeye riayet etmek.Kötü, yanlış ve çirkin olanlardanda uzak durmaktır.
İyiye, doğruya ve güzele riayet, çaba göstermeyi, gayretve fedakarlık etmeyi gerektirir. Egoistlik ve bencillik çoğu zaman buna engel teşkil eder. Bundandır ki bugün insanlık kendisi ile tezat teşkil eden ve Fıtratıyla ters düşenbir hayat yaşamaktadır. Hayata anlam kazandıran değerlerden uzaktır dolayısıyla çelişkilerden, tezatlardan kurtulamamaktadır.
Nereden ve niçin geldiğimizi anlayabilirsek, nereye gideceğimizi de anlar ve gereğini yapma gayreti içerisinde oluruz.
Mevlana Hazretlerinin;“Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirine zarar vermeden de yol alabilmenin mümkün olduğunu”şeklindeki veciz ifadesinde belirttiği gibi, insanlık sadecekar tanelerine bakıp, ibret alabilse ve birbirinin hak ve hukukuna saygı göstererek hayatı idame ettirmenin, mümkün olabileceğini keşke kavrayabilse. İnsan,içerisinde bulunduğumuz şu alemde ibret alınacak sayısızca hadisenin vuku bulmakta olduğunu görebilse ve bunlardan ders alıp iyiye, güzele, doğruya yol alabilse.
Beşeri münasebetleri ve içtimai hayatı kıymetlendirecek ve onu namütenahi hale getirecek ve insani vasıfların en başta geleni olan vefa, muhabbet, uhuvvet değerlerini ihya ederek dostlukları ebedileştirebilecektir.
Dünyevi menfaatlere, beklentilere ve ihtiraslara dayalı ilişkilerden, sözde arkadaşlık ve dostluklar dansöz edilmiş olmayacak ve emanet layık olana teslim edilmiş olacaktır.
Zannetmesüre uzun, yollar bitmezçok ırak!
Baktın kisona geldin, işte artık, son durak.
Nasıl geçtibildin mi? Bunca mekân, onca an.
Sorsan onapek masum,fani olan bu cihan!
Hayat denen bir sır değil,bilinendeveran,
Makbul insan,arkasında hoş seda bırakan.
Dün geçti,yarın meçhul, bir an olanbu ömür.
Sonundalazım olan, geçer akçe bir mühür!
Adalet devletin ve düzenin temelidir. Adaletin olduğu yerde adâvet olmaz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Devletsiz düzen olmaz. Ancak devlet tek başına kutsal değildir. Devlet insan için vardır ve insana hizmet etmekle yükümlüdür. Adalet; Hak ve hukuka uygunluk, hak ve hukuku gözetme ve yerine get
İnsanlık var olduğundan beri zulüm ve zalim hiç eksik olmadı. Dolayısıyla zalimin zulmü, mazlumun da mücadelesi hep var olacaktır. Ancak Ekim ayından beri Siyonistlerin Filistin’de ve Gazze’de yaptığı zulüm tarihin hiç bir döneminde olmamıştır. Hitler’in Yahudilere yaptığının bin beterini yapmaktadı
Demokrasilerde ülke yönetiminin siyasi erk eliyle olması esastır. iktidar ve iktidara alternatif muhalefet, söz konusu siyasi arenanın aktörleri olarak görevler ve sorumluluklar üstlenirler. Dolayısıyla gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin farklı olmakla beraber her iki tarafın da önemli ve ihmal
Gündemde olan olaylararifesinde, kamuoyunu etkilemek, algı oluşturmak vebireylerin düşüncelerini etkilemek ve yönlendirmek maksatlı senaryolar kurgulanıp,sahnelenerek vizyona konmuştur hemen her zamanülkemizde. Öyle ki bu senaryolara çoğu zaman pek çok devlet kurumu alet edilmiş ve bunlar eliyle ne
Tahrif edilen kavramlar ve mensubu cuhela! Covid sonrası atasözlerimiz kaybolur endişesi taşımıştık. Şükür ki hala yerlerinde duruyorlar ve iyi ki varlar. Atasözlerimiz, tecrübe edilmiş yaşanmışlıkların sonucu ifade edilmiş veciz sözlerdir. Öğüt verirler, yol gösterirler. Söyleyeceklerimize yine re
Son bir asır içerisinde vuku bulan hadiseler. Birilerinin çocukları eliyle her on yılda bir başarılan darbeler. Seksen öncesi gençlik olayları. Siyasi istikrarsızlıklar. Yarım asra yaklaşan terörle mücadelemiz. Bugün olmamız gereken yerden neden bu kadar uzaklarda kaldığımıza işaret etmektedir. Zan