İnsanlık var olduğundan beri zulüm ve zalim hiç eksik olmadı. Dolayısıyla zalimin zulmü, mazlumun da mücadelesi hep var olacaktır. Ancak Ekim ayından beri Siyonistlerin Filistin’de ve Gazze’de yaptığı zulüm tarihin hiç bir döneminde olmamıştır. Hitler’in Yahudilere yaptığının bin beterini yapmaktadırlar. Hitler’e rahmet okutuyorlar. Haçlılar tarihte de hep birlikte hareket etmiş ve zulmün yanında yer almışlardı. Ancak bugün İsrail’in zulmüne taraf oldukları kadar taraf olmadılar. İnsanlık da bu kadar çaresiz kalmadı. Çok vahim bir durum söz konusudur Filistin’de ve Gazze’de. Tarifi mümkün olmayan bir vahşet yaşanıyor. Soykırım yapılıyor. Sömürgeci güçler, soyguncu çeteler de bu suçun ortakları. Siyonisttin zulmüne dur diyecek bir güç de ortalıkta gözükmüyor.
Hayat hepimiz için gelip geçici olduğuna ve bir asır sonra şu anda hayatta olan Dünya nüfusunun tamamı hayatta olmayacağına göre. O halde vicdansız bu varlık müsveddeleri, çocukları, kadınları, masumları hayattan kopararak, insanları açlığa mahkum ederek ne elde edecekler.
“Yeryüzünde ne varsa hepsi, hatta bir o kadarı daha zulmedenlerin olsa, kıyâmet günü o korkunç azaptan kendilerini kurtarmak için hiç şüphesiz bunların hepsini fedâ ederlerdi. Çünkü o gün daha önce hiç hesaba katmadıkları kötü şeyler Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.”
İnsanın, inancı, rengi, ırkı, milliyeti ne olursa olsun her insanın anne karnında vücut bulduğu andan itibaren hak sahibi olduğu haklar kutsal ve dokunulmazdır. Hayat hakkı, inanç hakkı, fikir ve düşünce hakkı, mülkiyet hakkı, neslini koruma hakkı.
İslam dininin, insanı bütün mahlukattan üstün tutması, Allah’ın insana verdiği değeri gösterir. İnsanın dinini, aklını, canını, malını ve neslini korumak İslâm dininin temel hedefidir. İnsan ve toplum açısından birinci dereceden sorumluluk alanına giren bu haklar, ihlal edildiği zaman insanlığın hem güvenliği hem de toplumsal huzuru tehdit altına girmiş demektir.
İsrail ve Filistin arasındaki hadiseler 20. Yüzyılın ortalarına dayanır. Bu durumun baş aktörü, ikinci Dünya savaşının başladığı tarihe kadar, topraklarında güneşin batmadığı ve Dünyanın en sinsi ve o tarihe kadar en büyük gangsteri, Ortadoğu’nun problemlerinin müsebbibi İngilizlerdir. İkinci Dünya savaşından sonra bu görevi ABD üstlendi.
1947 yılında Filistin’deki dram başladı. BM Özel Komitesi, Filistin topraklarının yüzde 55’ini nüfusu yüzde 35 olan Yahudi devletine verdi. Bundan sonra Siyonist rejim adım adım toprakları işgal etmeye başladı.
1967 yılında, İsrail ve Araplar arasındaki Üçüncü Arap-İsrail Savaşı ya da Altı Gün Savaşı, Orta Doğu haritasının büyük ölçüde yeniden çizilmesine yol açtı. İsrail Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü, Gazze Şeridi’ni, Sina Yarımadası’nı ve Golan Tepeleri’ni ele geçirdi.
Bugün Filistin topraklarının yüzde 85’i Siyonist rejim tarafından işgal edilmiş durumda Filistinliler ise ancak yüzde 15’ini kullanabiliyor.
Verilere göre, Batı Şeria'da 2014 yılı sonunda İsrail askeri kamplarının sayısı 409'a, yerleşim yerlerindeki Yahudi sayısı ise 580.801'e ulaştı.
İsrail’in Batı Şeria’da işgal ettiği toprakları, özellikle de C bölgesini (İsrail’in kontrolüne verilen bölge) ekonomik sömürüye açık alan olarak kullandığı vurgulandı.
Filistinliler doğal kaynaklar açısından çok önemli olan C bölgesinden İsrail’in engellemeleri nedeniyle yararlanamıyor. İsrail bu bölgeye Yahudi yerleşimcileri yerleştiriyor, askeri karargahlar kuruyor, Ayrım Duvarı inşa ediyor.
Filistin-İsrail sorunu, 1947’den günümüze kadar hem Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun hem de Güvenlik Konseyi’nin gündeminin en üst sıralarında yer almıştır.
Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin birincil sorumluluğu olan Güvenlik Konseyi’nin, Filistin İsrail sorununa dahil olması, küresel barış ve güvenliğin tesis edilmesi açısından merkezi konumunun bir yansıması niteliğinde olmuştur.
Filistin-İsrail sorunu özelinde, 1946-2022 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi’nde altmış iki karar kabul edilmiş fakat İsrail bu kararların hiç birini dikkate almamıştır.
Elbette İsrail’in bu denli cüretkâr oluşunda ABD ve batı ülkelerinin sürekli yanında ve Dünyayı beşten küçük hale getiren beş daimi üyenin kararlarının tek geçer karar olması, uzun süre Filistinlilerin birlikte hareket edemeyişi, Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas arasındaki ihtilaflar. İslam ülkelerinin dağınıklığı.
2007 yılından beri Gazze, İsrail tarafından abluka altında tutuluyor ve en temel ihtiyaçların Gazze’ye sokulmasına ve yapılan yardımların yerine ulaşmasına engel oluyor.
7 Ekimden 1 Şubat tarihine kadar katledilen Filistinliler 27 bin 18’e, yaralı sayısı 66 bin 139’a yükseldi. Katledilenlerin büyük çoğunluğu çocuk ve kadın. İkinci dünya savaşında ölen gazeteciden fazla gazeteci öldürüldü.
Bu vahşet ve zulüm nereye kadar devam edecek ve buna kim dur diyecek? İlanihaye bu böyle devam etmeyecek ve bir gün zalim Siyonisti sıygaya çekecek bir Molla Kasım gelecektir. Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur.