Hava Durumu

Vergi, israf ve ekonomi ilişkisi

Yazının Giriş Tarihi: 14.07.2023 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.07.2023 15:25

Ülke olarak ciddi bir parasal genişleme sonrası yüksek enflasyon ve yüksek maliyetlerle karşı karşıyayız. Enflasyonu da hızlıca yükselten parasal genişleme, COVİD sonrası artan transfer harcamaları ve deprem felaketinin maliyetleri ile yüzleşmeye başladık. Daha önce de belirtiğim gibi bu artık bizim bedel ödeme zamanımızın gelip çattığı dönem. Son dönemde yapılan vergi artışları, KDV ve ÖTV vergilerine yönelik düzenlemeler aslında bu dönemin bir başlangıcı.  Bunlar çok bilindik ve tabiri caizse kolay tedbirler. Peki ya unuttuğumuz daha basit tedbirleri almadan bunlara yüklenmek toplumdaki adalet duygusundakikırılmaları daha da artırır mı bekleyip göreceğiz.

Şahsi kanaatim bu tür toplumun geneline yaygın vergi uygulamalarından önce 3 temel aksiyonu devletin çok net bir şekilde alması gerekir. İlki ödenmeyen vergi ve cezaların tahsili.

Hazine ve Maliye bakanlığının öncelikle kendi tahsilat oranlarına odaklanması ve tahakkukeden vergi ile tahsil edilen vergi arasındaki farkı azaltması gerekir. Öyle vahim bir tablo var ki bakanlık kestiği cezaların bile çok düşük miktarını tahsil edebiliyor.Bakanlık acaba buradaki süreç ve kabiliyetlerini gözden geçirdi mi?

Ekonomi gazetesinin haberine göre cezaların tahsil edilme oranı %5’ler civarında. Çok vahim bir durum var burada.

İkinci önemli olan, dolaysız vergilerdeki hacmi artırmadan KDV gibi dolaylı vergileri artırmak ise yine kolaycı bir yaklaşımdır. Bu çokça da dillendirilen zenginlerden gelir ve servet vergisi almadan daha çok alt ve orta gelir seviyesindekilerin etkilendiği harcamalar üzerinden vergi almaktır. Burada sadece kurumlar vergi oranını artırmaktan bahsetmiyorum. Mesela bugün çok yüksek gelir elde eden kayıt dışı çalışan bir sürü meslek erbabı bulunmakta, bu toplumsal olarak da adalet duygusunu zedeleyici yönü bulunan bir durumdur. Buna ilişkin tedbirleri almadan özellikle temel ihtiyaç malzemelerinde dolaylı vergileri (KDV) artırmak gelir dağılımını da olumsuz etkileyen bir durumdur.

Devletin özellikle gelir ve servet üzerinden aldığı vergiyi toplama davranışını etkileyen en önemli olgu da maalesef sık sık uygulamaya geçen vergi aflarıdır. Bu aslında son yıldaki vergi gelir düşüşünün de en önemli açıklayıcısıdır. Burada siyaset mekanizmasının hem muhalefet hem iktidar tarafının çok sorumlu davranması gerekmektedir.

Üçüncü önemli konuda tasarruf veya israf konusudur. Bu yazıda dinimizce de hoş karşılanmayan israf konusunu ekonomik ve birazda sosyal boyutuyla ele almaya çalışacağım.

İsraf, kaynakların gereksiz yere tüketimi veya verimsiz kullanımı olarak tanımlanabilir. Ekonomi ise ülkelerin kaynakların üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini yönetmek için kullandığı sistemdir. İsraf ve ekonomi arasındaki ilişki, ekonomik büyüme, sürdürülebilirlik ve toplumsal refah gibi önemli konuları etkileyebilmektedir.

Toplumun vergilerle bedel ödemesini istemeden önce kamunun tasarruf tedbirlerini ve hatta uygulamalarını açıklaması gerekir. Nasıl ki vergileri bir gecede hayata geçirebiliyorsak tasarrufları da bir gecede hayata geçirmemiz lazım. Kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada, israf ekonomik büyümeyi ve refahı olumsuz etkileyerek kaynakların verimsiz kullanımına neden olur. Bu nedenle, israfın azaltılması ve kaynakların doğru ve etkili bir şekilde kullanılması ekonomik başarı için önemlidir.

İsraf, ekonomik büyüme, sürdürülebilirlik ve maliyetler üzerinde çeşitli etkilere sahiptir.  İsraf, ekonomide etkisiz bir kaynak tahsisi ve verimsiz üretim süreçleri yaratırken, maliyet artışlarına ve çevresel sorunlara da yol açar. Ayrıca, israfın sosyal etkileri de mevcuttur. İsrafın azaltılmasıyla, kaynaklar daha verimli bir şekilde kullanılır ve ekonomik büyüme, sürdürülebilirlik ve sosyal refah iyileştirilebilir.

İsraf ve ekonomi ilişkisi, kaynakların verimli kullanımı, ekonomik büyüme, sürdürülebilirlik ve toplumsal refah gibi önemli konuları etkilemektedir. İsrafın azaltılması ekonomik başarı için önemlidir. Politika tedbirleri, yenilikçi üretim süreçleri ve teknolojilerin kullanımı gibi önlemlerle israfın azaltılması mümkündür.

Memleketimizin en önemli israf konularından birisi de insan israfıdır. İnsan yeryüzünün en kıymetli varlığı iken çok kolay israf edilebilir bir detaya dönüşebiliyor. Bir dilim ekmeğe gösterdiğimiz hassasiyeti bazen bir insanın boşa giden hayatına gösteremiyoruz. Yerini bulamamış her insan veya yanlış yerde olan her insan kaynakların etkin kullanımda daha büyük sorunlara ve verimsizliğe özetle çok büyük israflara yol açabiliyor. 

Devlet kamu kurumlarının yapacağı harcamalarda, istihdam ve cari harcamalarda önemli tasarruflar yapılabilir. Öncelikli yatırım alanlarının doğru belirlenmesi ve teşviklerin doğru yönlendirilmesi de bu konuda tasarruf sağlamaya önemli katkı sağlayabilecektir.  Bunun miktar açısından bir önemi olduğu gibisosyal adalet ve toplumsal dayanışma açısından da önemi büyüktür.

Tabi bu tür dönemlerde her şeyi devletten beklememek gerekir. Bireylerin, özel sektörün ve STK’larınüzerine düşen sorumluluklar da vardır. Mutlaka tasarruf yapmayı teşvik etmemiz gerekir. Bu anlamda Türkiye’nin kendine has bir model olarak geliştirdiği şimdilerde Tasarruf Finansman Şirketi olarak bilinen şirketlerin teşvik edilmesi gerekir.  Burada sunulan finansman sistemi, bireylere finansal kapasiteleri ölçüsünde tasarruf imkânı sağladığı için çok önemli bir sistemdir. Yakın zamanda da ciddi regülasyonlara tabi tutulduğu içingüvenilirliğini de kanıtlamıştır.

Sözlerimi hem kamuya hem bireye ışık tutacak Benjamin Franklin’e ait kaynakları etkin kullanmama üzerine çok yalın bir sözle bitirmek isterim:

"Kendine lüzumlu olmayan şeyleri satın alırsan, çok geçmeden muhtaç olduğun lüzumlu şeyleri satarsın."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.