Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Konut sorununa yeni finasman modeli: Tasarruf finansman şirketleri (1)

Yazının Giriş Tarihi: 24.11.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.11.2023 15:51

Tasarruflar ile ilişkili ekonomideki temel çıkmazlarımız

Türkiye ekonomik olarak temel bazı sorunlarını çözmekte zorlanan gelişmekte olan ülkeler liginden bir üst lige çıkma arzusunu da sürekli erteleyen bir ülke konumundadır. Orta gelir tuzağı denilen aralıkta bekleyen ülke belirli peridolarla da ekonomik krizlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunların temelinde güçlü ve sürdürülebilir bir finansal yapının olmayışı yatmaktadır.

Faizsiz ekosistem diğer bir deyişle toplam katılım bankacılığının bankacılık sistemi içindeki payı %8 civarında kalmakta ve konvansiyonel ürünlerin hâkim olduğu alanda faizsiz sistem ise büyüyememektedir. Faizsiz bir bankacılık sistemi faizsiz bir finansman sisteminin büyümesi ile mümkün olacaktır. Finansal tabanını ve toplumsal katılımı oluşturamadığımız bir sistemde katılım bankacılığının gelişmesi çok mümkün olmayacaktır. Dünyada bankacılık ekosisteminin gelişimi sigorta sisteminin gelişimi ile mümkün olabilmiştir.

Tasarruf Finansman Şirketleri temel yapısal sorunlarımıza ilişkin önemli bir cevap olma potansiyeli bulunan şirketlerdir. Tasarruf Finansman Şirketlerinin (TFŞ) hacminin büyütülmesi durumunda bir çok yönüyle bir çok soruna cevap veren noktaları vardır. Ne yazık ki sistemin bu yönünün  gerek geçmiş ekonomi yönetimleri gerek faizsiz eko sistem isteyenlerinde kavrayamadığı ama her gün büyüyen güçlü bir yapı oluşmaktadır. 

Dünyada örnekleri bulunan sistemin Türkiye’de büyüme potansiyeli çok yüksektir. Örneğin Almanya’da 21 adet Bausparkasse (YTSYapı Tasarruf Sandığı) bulunmakta ve 876 Milyar Euro bir aktif büyüklüğe ulaşmıştır.  Türkiye’de Haziran 2023 döneminde toplam 433 adet şube ve 4,130 adet istihdam büyüklüğüne ulaşan sektörün müşteri sayısı 337 bin kişidir. Tasarruf ve finansman dönemine ait sözleşme tutar toplamı ise Haziran 2023 tarihi itibariyle 106 milyar TL’ye yükselmiştir.

Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in ve ekibinin yeni bir finansal ürün olarak, derinlemesine incelemesinin ve hatta gelişimine yönelik bakış açıları sunmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu giriş bilgileri  ışığında genel ekonomik çıkmazlarımızı değerlendirirsek;

1. Tasarruf Düzeyi Yetersizliği

Yatırımların finansmanı tasarruflar ile sağlandığından ekonomik kalkınma için ekonomilerde tasarruf düzeyi büyük önem arz etmektedir. Özellikle sermaye piyasalarının yeterince gelişmediği ülkelerde yatırım ve kalkınma projelerinin gerçekleştirilmesi ulusal tasarruf düzeyine bağlıdır. Dışa açık küçük ekonomilerde uluslararası sermaye piyasalarıyla yeterli bütünleşme sağlanamadığından ulusal tasarruf ve yatırımlar birbiriyle oldukça ilişkilidir. Yüksek tasarruf açığı sorunu, yatırımların büyük bir kısmının dış tasarruflar ile finanse edilmesini zorunlu kılmakta ve cari işlemler açığını arttırmaktadır.

Tasarruf, gelirin harcanmayan bölümü, yatırım ise tasarrufun, ileride gelir getirecek üretim kapasitelerine aktarılması demektir. Bir ülkede tasarruflar yatırımlardan fazla ya da yatırımlara eşitse o ülkede dış borçlanmaya gerek kalmaz. Eğer tasarruflar yatırımlardan düşükse o zaman dışarıdan tasarruf ithali gerekir.

Bir ülkenin tasarrufları yatırımlarına eşitse tasarruf yatırım denkliği söz konusu demektir. 

Tasarruf açığının finansmanı için genel ekonomik kuram 2 yol tanımlarlar; (1) Yabancı sermayeyi çekerek, (2) Dış borçlanma yoluyla. Türkiye, yeterince yabancı sermaye çekemediği için ağırlıklı olarak dış borçlanmayla tasarruf açığını kapatmaktadır. Ancak bir üçüncü yol daha vardır o da tasarruf düzeyini artırmak.

2. Kur, Enflasyon, Faiz Sarmalı

Ekonomi biliminde üçlü açmaz (trilemma) diye bilinen bir kavram vardır. Üçlü açmaz hipotezine göre; sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız para politikası uygulaması aynı anda var olamaz.

Basit bir anlatımla Enflasyon; mal ve hizmetlerin fiyat seviyelerini, faiz oranı; finansal piyasalarda ulusal paranın bulundurma değerini, döviz kurları ise yabancı paraların alım ve satım değerini göstermektedir. Bu göstergelerin uyumlu bir şekilde hareket etmesi, ekonomide üretim ve tüketimde dengenin sağlandığını da göstermektedir.

Türkiye sık sık kur atakları ani fiyat yükselişleri son dönemde de faizle ilgili belirsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum bireysel tasarruf sahiplerinin uzan vadeli TL yatırımları yapmamasına yol açmaktadır.

Son dönemde çıkarılan KKM ürünü bile TL dışı araçlara özellikle dövize olan talebin nedenli yüksek olduğunu göstermektedir. Bugün itibariyle 3 Trilyon TL nin üzerine çıkmış bir KKM bilançosu bulunmaktadır. KKM nin ilk çıktığındaki Dövize olan etkisi de zamana yayıldıkça kalmamıştır. Burada da temel sebep KKM ye olan talebin farklı ürünler yoluyla azaltılamamasıdır.

3. Küçük Tasarruf Sahiplerinin Alternatifsizliği

Büyük yatırımlar yapamayan, kredi imkanları kısıtlı ancak tasarruf etme kapasiteleri olan bireyler için kültürümüze uygun yatırım ve menkul araçların olmaması Dövizin yatırım aracı olarak görülmesi ve kaynakların dövize yönlenmesine neden olmaktadır.

Diğer bir geleneksel tasarruf aracı ise Altın olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu iki araçta TL cinsinden birikim yapılmamasına neden olduğu gibi bu birikimlerin finansal veya reel sektöre ulaşmamasına başka bir ifade ile Yastık Altına gitmesine neden olmaktadır.

Bu alternatifsizliğin yol açtığı sorunlara en çarpıcı örnek Kripto piyasasındaki durumumuzdur.  Türk yatırımcıların 1 Milyar dolar yatırdığı kripto para piyasasınatahminlere göre 4 milyon kişi kripto para yatırımı yapmış ve ciddi bir finansal okur yazarlık isteyen piyasada önemli kayıplarda yaşamışlardır.

4. Faiz Hassasiyeti olanların Alternatifsizliği

Özellikle kredi kullanmaya ve mevduat faizine karşı hassasiyeti olan bireyler bu araçlar yerine birikim yapmayı ve birikim sonucunda yapmayı planladıkları yatırımı gerçekleştirmeyi hedeflemektedirler. Tabi enflasyonun ve ekonomideki kırılganlıkların neticesinde yine alternatifsizliğin etkisi ile Döviz ve Altına yönelmektedirler.

Bu durumun sonuçlarından biri de yastık altına giden birikimlerdir. Yastık altı kavramı ile bu ifade edilen bireylerin gelirlerinin harcamalardan sonraki kısmını resmi finansal sistem dışında ve genellikle verimsiz yöntemlerle saklamaları ifade edilmektedir.

Dünya Altın Konseyi verilerine göre Türkiye'de yastık altında 3 bin 500 ton altın bulunuyor.Bu rakamın İstanbul Altın Rafinerisine göre ise yaklaşık 5 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor.  Yani 320 Milyar USDcivarında bir kaynak hiçbir şekilde eko sistemin içinde yer almıyor. Bugün Türkiye’nin son dönemde yaşadığı finansal sıkıntıyı çözmek için beklediği dış finansmanın üstünde bir kaynak atıl bir şekilde duruyor.

5. Kredi Daralmasında Alternatif Çözümlerin Eksikliği

Enflasyonla mücadele dönemlerinde ilk akla gelen yaklaşım parasal genişlemenin sonlandırılması olmaktadır. Para politikası enstrümanı olarak kredilerde daralma bu bağlamda ilk uygulanan çözüm olmaktadır. Bu ise reel sektörün kredi imkanlarını azalttığı gibi aynı zamanda bireysel kredileri de kısıtlamaktadır.

Kredi daralmasından En çok etkilenen sektörlerin başında İnşaat sektörü gelmektedir. Sektör ekonomimizin dinamo sektörü olduğundan ilgili tüm sektörleri de olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Özellikle son dönemde arz sıkıntısı yaşanan konut sektöründe bu daralma bireylerin konuta ulaşamamasına neden olmakta fiyatların yükselmesine ve enflasyonun artmasına da etki etmektedir.

Devamı gelecek...

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hayat Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.