Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

24 Temmuz: Basın özgürlüğü için mücadele günü

Yazının Giriş Tarihi: 24.07.2025 18:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.07.2025 18:56

Bugün, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü olarak kutlanıyor. 24 Temmuz 1908 tarihinde Türk basınında sansürün kaldırılması nedeniyle bu tarih uzun yıllar boyunca basın için bir bayram olarak kabul edildi. Ancak bugün gelinen noktada basının durumu ne yazık ki yürek burkuyor.

Türkiye’de bir dönem dört kuvvet vardı: yasama, yürütme, yargı ve basın. Bir zamanlar insanlar gazetecileri gördüklerinde çekinirlerdi. “Ne soracak?”, “Bu bilgiyi nereden öğrenmiş?” gibi pek çok soru zihni meşgul ederdi. Çünkü gazetecinin halkın temsilcisi olduğuna inanılırdı. Kamuoyunun sormak istediklerini dile getiren, merak edilenleri araştıran kişiydi gazeteci.

Ancak bugün meslek adeta ayaklar altında. 7’den 70’e birçok kişi, mesleğin ilkelerini ya unutmuş ya da hiç bilmiyor. Elbette hepsi için geçerli değil ama bu da ayrı bir konu. Ben Bursa’da mesleğe yeni başlamış bir muhabirim. Fakat basın toplantılarında karşılaştığım o “aç” insanlar, mesleğimi sorgulamama sebep oluyor.

Yerel medyanın güçlü olduğu Bursa’da gazetecilik yapıyorum ve bu nedenle gözlemlerimi bu şehir üzerinden paylaşmak istiyorum. “Aç basın” diye bir kavram var, kulaktan kulağa yayılıyor. Belli bir grup var ki kendini “kıdemli” olarak tanımlıyor ama gazeteciliğe dair en ufak bir bilgiye dahi sahip değiller. Kentin yerel yöneticileri de bu kesime saygı duymuyor. Haklılar mı? Evet, belki haklılar. Ama çözüm, onlara saygı duymamak değil; onları artık gazeteci olarak kabul etmekten vazgeçmek olmalı. Aksi halde gazetecilerin adı kirlenmeye devam edecek.

Gerçekten “aç”; yalnızca kahvaltı ve yemekli programlara gelen, tabiri caizse “beleş yemek” peşinde koşan bir güruh var. Genç bir gazeteci olarak bu tabirin basın için kullanılmasından rahatsızlık duyarken, bu kişilerin hiçbir utanma duygusu taşımadığını görmek içler acısı.

Bir yandan da şunu anlamıyorum: Eğer bu kişileri “aç basın” olarak değerlendiriyorsanız neden sürekli yemekli ve kahvaltılı programlar düzenliyorsunuz?

Şimdi Basın Bayramı olarak kabul edilen bu günde, anlamı olmayan süslü kelimelerle mesajlar yayınlanıyor. Kimisi basını temsil ediyor, kimisi kamuoyunun sesi olduğunu iddia ediyor. Oysa biz, süslü cümlelerle bayram kutlamaları istemiyoruz.

Biz, bizi bir-iki saat bekletmeyen, program saatine riayet eden yöneticiler istiyoruz. Kendi kentindeki çalışmaları takip etmemiz için gönderdiği basın davetinde belirtilen saate gelen yöneticiler görmek istiyoruz. Ve biz, kıdemli büyüklerimizin bize gerçekten yol göstermesini istiyoruz.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.