Hava Durumu

#Tarım

Bursa Hayat Gazetesi - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Seralarda bu rengi kullanmak  bitki verimini artırıyor Haber

Seralarda bu rengi kullanmak bitki verimini artırıyor

Kastamonu'da bulunan Abdurrahmanpaşa Lisesi öğrencileri tarafından, TÜBİTAK 4006 projesi çerçevesinde geliştirilen proje ile seralardaki verimin naylon rengine göre değiştiği tespit edildi. Öğretmenleri Cahide Yöntem danışmanlığında, öğrenciler tarafından geliştirilen “Işığın Tayfından Naylon Brandaya Kimyasaldan Doğala” proje çerçevesinde beyaz ışığın bitkilerin gelişimindeki rolü incelendi. Bu çerçevede öğrenciler tarafından 14 adet saksıya domates fidesi dikildi. Saksılara dikilen fidelerin gelişimi farklı renklerdeki sera brandaları kullanılarak incelendi.1 aydan fazla süren deney neticesinde öğrenciler, deneyin ilk haftasında hayvansal gübrede yetiştirilen bitkilerin daha hızlı büyüdüğünü tespit etti. Deneyin ikinci haftasında kompost ve hayvansal gübre toprağında bitki yapraklarının daha fazla oranda arttığı görülürken, seralarda kullanılan mor renkte naylon brandanın da hem verime hem de fidenin daha hızlı gelişmesine katkı sağladığı belirlendi. “SERALARIMIZDA MOR, KIRMIZI VE YEŞİL IŞIKTI ÖZELLİKLE FOTOSENTEZ GELİŞİMİNİN ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ İNCELEMEYE ÇALIŞTIK” Proje ile ilgili bilgi veren Abdurrahmanpaşa Lisesi Biyoloji Öğretmeni Cahide Yöntem, “11. sınıf öğrencilerimizle birlikte ışığın tayfını inceleyerek naylon branda ve çeşitli toprakları kullanarak fotosentezin etkisini incelemeye çalıştık. Burada Engelmann’ın yapmış olduğu alg ve bakteriler üzerindeki yaptığı çalışmayı bizler kendimiz seralar üzerinde yaparak değerlendirmelerde bulunduk. Çalışmamızda Engelmann isimli bilim adamının deneylerinden yararlandık. Yapılan çalışmada ipliksi algler kullanılmıştı ve bakterilerin özellikle sıcak alanlarda toplandıkları için bizler seralarımızda mor, kırmızı ve yeşil ışığın fotosentez gelişiminin üzerindeki etkisini incelemeye çalıştık. Yapılan çalışmada bitkilere uyarlandığında hem naylon branda kullanımında nelere dikkat edilmesini gerektiğini hem de çiftçilerimize yardımcı olmak ve burada değişik toprak türlerini de kullanarak kompost toprak, gübreli toprak ve normal toprakları kullanarak bitki üzerindeki gelişimini incelemeye çalıştık. Bu çalışmamızda bilim adamı Engelmann’dan esinlendiğimiz için çalışmamızda özellikle mor renk ile kırmızı ve mavi ışıktaki fotosentez kalitesinin yüksek olduğunu, yeşil ışıkta ise daha düşük kalitede olduğunu gördük” dedi. “MOR RENKTEKİ BRANDANIN KULLANILMASINI DAHA UYGUN” Abdurrahmanpaşa Lisesi 11. sınıf öğrencisi Defne Söyler ise, “Arkadaşım Didem ile birlikte renklerin fotosentez gelişimine etkilerini inceledik. Deneyimizde de eski bir deney türü olan Engelmann deneyini kullandık. Engelmann kendi deneyinde fotosenteze etki eden farklı renklerin ve boyutların olduğunu incelemiştir. Bizler de 7 farklı renkli gökkuşağı rengini kullandık. Engelmann, ışığın farklı dalga boylarının fotosentez üzerindeki etkisini araştırmak için farklı algler ve bakteriler kullanmıştır ve ışığı prizmanın üzerinden geçirerek alglerin üzerine yansıtmıştır. Deneyin sonucunda ise oksijenli yerlerde yaşayan bakterilerin mor, mavi ve kırmızı renkteki yerlerde alglerin daha fazla toplandığını ve daha fazla fotosentezin bulunduğunu tespit etmiştir. Deneyimizin sonucuna göre aslında sera kurulurken sarı ya da beyaz renk branda yerine mor, kırmızı ya da mavi renkteki özellikle de mor renkteki brandanın kullanılmasını daha uygun ve daha verimli olacağını, daha kısa sürede daha fazla ürün elde edebileceklerini ortaya koyduk deneyimizle” diye konuştu. “BEYAZ RENKTE BRANDA ÖRTTÜĞÜMÜZDE SERADAKİ BİTKİLERİN DAHA KÜÇÜK VE AZ GELİŞTİKLERİNİ GÖRDÜK” Deneye katkı sağlayan 11. sınıf öğrencisi Didem Çavaç ise, “Burada farklı renkli brandaların bitkinin gelişimine ve fotosenteze nasıl sonuçlar vereceğini araştırmaya çalıştık. Sonuç olarak yaptığımız deneylerde mor, mavi ve kırmızı renklerde bitkilerin daha fazla geliştiklerini ve daha da hızlı uzadıklarını, daha verimli bir bitki oluşturduklarını gözlemledik. Ayrıca toprak çeşitlerini de inceledik. Gübreli toprak ile normal toprak arasındaki farkları inceledik. Gübreli toprakta bitkinin daha da büyüdüğünü ve geliştiğini gözlemledik, normal toprakta ise bitkimiz daha küçük ve cılız kaldı. Biz bu deneyleri yaparken iki farklı saksıya aynı bitkiden diktik. Saksının birisinde normal toprak diğerinde de gübreli toprağı kullandık. Farklı renklerdeki brandalarla da saksılarımızı kapatarak bir sera etkisi oluşturarak saksıya diktiğimiz fidelerin gelişimini incelemeye çalıştık. 1 aydan fazladır bu deney için çalışıyoruz. Deneyimizin sonucunda seracılarımız, kendilerine sera oluştururken mor, mavi ve kırmızı renkteki brandaları kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü beyaz renkli branda örttüğümüzde seradaki bitkilerin daha küçük ve az geliştiklerini gördük. Fakat mor, kırmızı ya da mavide renkteki branda da bu bitkilerin daha fazla geliştiklerini ve büyüdüklerini gördük. Bu sayede de fidemiz ne kadar fazla büyürse bize de o kadar fazla domates verecektik ve verim daha fazla olacaktır” şeklinde konuştu. Öğrencilerin yaptığı deney, açılan sergide katılımcılara sunuldu. Katılımcılar öğrencilerin yaptığı deneyle ilgili bilgi aldı.

Kendi imkanlarıyla kurduğu serada çalıştıracak işçi bulamıyor Haber

Kendi imkanlarıyla kurduğu serada çalıştıracak işçi bulamıyor

Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde marketler, sebze ihtiyacını 65 kilometre uzaklıktaki Elazığ’dan toptancılar vasıtasıyla sağlanıyor. Amasya, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde emekli olan 58 yaşındaki Recep Yıldırım, memleketi Tunceli’nin Çemişgezek ilçesine yerleşerek, kamu desteği almadan sera kurarak sebze üretimine başladı. Yurdun farklı illerinden tedarik ettiği fideleri kendi emeğiyle oluşturduğu serasında yetiştirmeye başlayan Yıldırım, profesyonel bir sistemle kurduğu serasında çalıştıracak eleman problemi yaşıyor. İyi tarım uygulamaları standardına uygun, ilaç kalıntısı olmadan, insanlara daha sağlıklı ve taze ürün tüketme imkanı sağlamak isteyen Yıldırım, üretim yapmak isteyenlere de gönüllü danışmanlık yapmak istiyor. Üretimin ülke ekonomisine katkısını düşünerek, hem vatandaşlara daha ucuz sebze yetiştirebilmek hem de üretimi özendirici yapmak amacıyla başlattığı çalışmayla, büyük bir emekle diktiği fideler ilk meyvelerini vermeye başladı. ''ÖRNEK OLSUN DİYE ÜRETİME BAŞLADIM’’ Çemişgezek ilçe merkezinde sera kuran 3 çocuk babası Recep Yıldırım, çalışacak işçi bulamamasına rağmen, kendi imkanlarıyla meşakkatli çalışmalarını sürdürüyor. Kendi emekleriyle oluşturduğu serada, ürettikleri ürünlerle ilçe ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkıda bulunmaya devam edeceklerini aktaran Recep Yıldırım, "58 yaşındayım. Amasya Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden emekli oldum. Emekli olduktan sonra memleketim olan Çemişgezek'e gelerek buraya yerleştim. Çevreme üretimle ilgili örnek olsun diye sera işine başladım. Demir ustalığı, işçiliği de dahil olmak üzere, tamamıyla kendi imkanlarımla yapmış olduğum bir sera kurdum. Türkiye'nin farklı vilayetlerinden Antalya, Amasya, Tokat'tan domates ve salatalık fideleri getirerek diktim. Üretimimiz devam ediyor. Salatalıklarımızı toplamaya başladık. Kısmet olursa domateslerimiz de 40 - 45 gün içinde kızarmaya başlayıp yetişecek. Bu işe başlamamın bir sebebi de yöre halkımızın domates ve sebze teminini Elazığ'dan temin etmesidir. Üretimin burada olabileceğini de göstermek istedim. Üretimin tamamen yerli imkanlarla ve organik şartlarda yapılabileceğini de göstermek istedim. Bundan dolayı bir eğitimim var. İnşallah insanlarımız bir şeyleri görür, bir şeyleri öğrenir. Bir şeyleri yetiştirme peşine düşer diye düşündüm. İnşallah insanımız emekli olduktan sonra evinde koltuk üstünde oturmaz, kahve köşelerinde gezmez’’ dedi. ''İŞÇİ SIKINTIMIZ VAR'' Memlekette işçi sıkıntısı olduğunu kaydeden Yıldırım, ''Yani işçi bulamıyoruz. Üç çocuğum var, eşim de dahil. Ailemdeki beş kişi, hepimiz üniversite mezunuyuz. Kendim endüstriyel elektronik ve kamu yönetimi mezunuyum. Ankara Ulus Makine 1984 Makine Teknik Lisesi mezunuyum. Ailemde herkes kendi işinde. Ama işsiz insanların da bir işler yapması, bir kazanç sağlaması için bu işe giriştik. Vatandaş gelsin üretileni yerinden alsın. Yani bizden on liraya alınan mal, yirmi, yirmi beş liraya piyasalarda satılıyor. Gelsin vatandaş on liraya buradan alsın. En azından halka bir hizmetimiz olsun. Yani ucuz fiyata, ucuz mahsul, organik mahsul tüketsinler. Bu işe gönül vermek isteyen, bu işten, üretimden para kazanmak isteyenlere de gönüllü danışmanlık da yapabilirim. Çünkü ekonomimizin düzelmesi, halkın kendi üretimini kendi yapması, kendi ihtiyaçlarını ucuza karşılamasından geçer. İnsanlar üretime destek olsun. Bizim işimiz inşallah insanlara iyi örnek olur’’ diye konuştu. Çemişgezek ilçe merkezinde dalından satışa sunulmayı bekleyen ürünler, vatandaşların da ilgisini çekiyor. 

300 milyon yıllık böceklerle Bursa'da biyolojik mücadele Haber

300 milyon yıllık böceklerle Bursa'da biyolojik mücadele

Türkiye’nin önemli amut üreticisi olan Gürsu ilçesinde, armut ağaçlarındaki armut psillidi, yaprak biti, kırmızı örümcek, iç kurdu gibi birçok zararlı böcek, üretim verimliliğini düşürmesinin yanı sıra ürün kalitesini de ciddi anlamda etkiliyor. Zararlı böceklere karşı ucuz ve kolay uygulanabilir bir yöntem olan kimyasal tarım ilaçlarının çevreye ve insan sağlığına zarar veriyor. Ayca tarımsal ilaç kullanılması ile birlikte bitkiler bağışıklık geliştirip direnç göstermesi ile her yıl bir önceki yıldan daha fazla kimyasal ilaca ihtiyaç duyuluyor. Tarımsal ilaçların yurt dışından temin edilmesi ile birlikte son yıllarda artan maliyeti de çiftçiyi düşündürürken zararlı böceklerle biyolojik mücadeleye geçilmesi için önemli bir adım atıldı. Doğada 300 milyon yıldır var olan faydalı böcekler, kimyasal ilaçların kullanılması ile birlikte azalarak etkisini yitirdi. Faydalı böceklerin tekrardan çoğaltılarak doğaya salınmasıyla, kimyasal tarım ilaçlarının kullanımının yarı yarıya azaltılması hedefleniyor. Belirli metrekare alana bırakılan böcek yumurtaları, 2 gün içerisinde yumurtadan çıkarak, zararlı böcekleri imha ediyor. Tarımsal ilaçlarla aynı maliyeti olan faydalı böceklerin kullanılmasıyla birlikte çevre ve insan sağlığına zararın azaltılmasının yanı sıra, tarımsal ilaçlama için kullanılan su israfının önüne geçiliyor ve yerli üretim olan böceklerle milli servet içeride kalıyor. Bir buçuk yıllık bir deneme süresi olan biyolojik mücadelenin başarılı olması halinde kimyasal tarım ilaçlarının kullanımı yarı yarıya azaltılması bekleniyor. “TARIMSAL İLAÇ KULLANIMINI YARI YARIYA DÜŞÜRECEĞİZ” Tarımsal ilaç kullanmanın faydalarının yanında birçok zararı da beraberinde getirdiğini söyleyen Gürsu Ziraat Odası Başkanı Kamil Dönmez, “Buradaki amacımız tarım ilacı kullanımını azaltmak. Biz üretici olarak şu an kimyasal ilaç kullanmak zorundayız. Tarım ilacının insan sağlığına ve çevresel zararları var. 2030 yılına kadar tüm dünyada tarımsal ilaçların kullanımının azaltılması hedefleniyor. İlk kez Gürsu’da, armut üretiminde yoğun ilaç kullanımı yapıldığı için akademisyenler iş birliği ile kontrollü entegre mücadele çerçevesinde faydalı böcek salımı gerçekleştiriyoruz. Hiç ilaç kullanılmayacak demiyoruz, kullanılan ilacı yarıya düşürmek ve tekrar sayısını azaltmak gibi bir amacımız var. Bu yıl ve 2025 üretim sezonunun sonuna kadar denenecek. Bu deneme sonuçlarında başarılı olursak hem çevreye hem de insan sağlığına faydamız olacak. Kimyasal ilaçları yurt dışından dövizle alıyorduk, böcek üretimi yerli üretim, milli servet cebimizde kalacak. Ayrıca kullanımı rahat, sağlık yönünden faydalı, inşallah başarılı oluruz ve ilaç sayısını azaltırız. Türkiye su zengini bir ülke değil, her ilaç atımında da binlerce ton su da israf ediliyor. Bu yöntemle bu israfın da önüne geçmiş oluyoruz. Aslında bu böcekler doğada var. Çiftçiliğe ilk başladığımızda 4 kez ilaçla sezonu bitirirdik. Şimdilerde tekrar sayısı 20’le çıktı. Bunun nedeni bizim kullandığımız kimyasallar doğada olan faydalı böcekleri öldürdü, dengeyi bozduk. Aslında doğada olan böcekleri tekrar doğaya salarak ve çoğalmalarını sağlayarak zararlı böceklerle mücadele etmesini sağlıyoruz. Bizim en çok zarar gördüğümüz armut psillidi, iç kurdu ve yaprak biti. Şu anda saldığımız böcekler de bunlara karşı etkili olacak” şeklinde konuştu. “ÇİFTÇİYE İLAÇ KULLANMA DİYEMEZSİNİZ, DERSENİZ ÇÖZÜM SUNMANIZ GEREKİR” Daha önce farklı bitkilerde denendiğini ve başarılı sonuçlar verdiğini söyleyen Organik Tarım Programı Uzmanı Şahin Tatlı, aynı başarıyı armutta da yakalamak istediklerini söyledi. Programın başarıyla sonuçlanması halinde çiftçinin tarımsal ilaç kullanma mecburiyetini yarı yarıya azaltacaklarını belirten Tatlı, “Bursa’nın Gürsu ilçesinde tarımsal ilaçların azaltılması ile ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bunu yaparken de biyolojik mücadele temelli entegre mücadele yapıyoruz. Yaptığımız ön incelemelerde bu bölgede çiftçi sezonda 25 kez ilaç kullanıyor, içindeki katkı maddeleri de sayarsak 75 yapıyor bu ciddi bir sayı. Amacımız bu ilaçlama sayısını yarıya indirmek. Bugüne kadar armut haricinde elma, ceviz, domates, mısır gibi bitkilerde ilaçlama sayısını yarıya indirdik. Türkiye tarım ilaçları için 600 milyon dolar para harcıyor. Biz kendi zenginliğimizi ekonomiye çevirmek istiyoruz. 300 milyon yıldan bu yana böcekler var ama biz yoğun ve bilinçsiz kullandığımız ilaçlardan dolayı hem hayvan hem de bitki zenginliğimizi yok ettik. Bu bölgede iç kurdu, armut psillidi, kırmızı örümcek, beyaz sinek gibi zararlı böceklere karşı mücadele ediyoruz. Şu anda ikinci salımı gerçekleştirdik. Saldığımız böcekler zararlı böcekleri imha ediyor. Zararlı böcek sayısı azaldıkça da ilaç ihtiyacı da azalıyor. Üreticiye ilaç kullanma diyemezsiniz, derseniz çözüm sunmanız gerekir. Biz bu çözümü bulduk. Bu böceğin maliyeti tarım ilacının maliyetiyle eşdeğer. Ama tarım ilacının bir sürdürülebilirliği yok. Çiftçi tarım ilacını kolay kullanım ve maliyetinden dolayı tercih ediyor. Bu böcek salınımı oldukça kolay. Tarım ilaçlarında belli bir süre sonra bitkide direnç oluşur ve daha fazla ilaç atmak durumunda kalırsınız. Bu böceklerde direnç problemi olmaz” ifadelerini kullandı.

Çiftçileri yakından ilgilendiriyor! Tarım Bakanı çok yakında açıklanacağını söyledi Haber

Çiftçileri yakından ilgilendiriyor! Tarım Bakanı çok yakında açıklanacağını söyledi

Yumaklı, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla ATO Congresium'da düzenlenen Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Danışma Kurulu Toplantısı'na katıldı. Bakan Yumaklı, buradaki konuşmasında, gıda arz güvenliğinin temeli olan tarımsal üretimin her unsurunda büyük emek ve alın teri döken gizli kahramanlar olduğunu dile getirerek, "Her zorluğa göğüs gerip Anadolu topraklarını karış karış işleyerek üretmekten vazgeçmeyen insanlarımız var. Tarladan sofraya uzanan serüvende, emek ve gayretlerini hiç eksik etmeyen, ülkemiz için hiç durmadan üreten kahraman insanlarımızın, çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyorum." ifadesini kullandı. "85 MİLYON NÜFUSUMUZUN GIDA İHTİYACINI SORUNSUZ BİR ŞEKİLDE KARŞILIYORUZ" Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetleri döneminde tarımsal üretimi stratejik bir alan olarak ele aldıklarını belirten Yumaklı, şöyle devam etti: "Bu dönemde Tarım Kanunu ve sektörü destekleyecek yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Verdiğimiz destekler ve altyapı yatırımlarımızla çiftçimizin üretimini artırdık. Yine bu dönemde ilk olarak çiftçimizin alın terini, doğal afetlere karşı koruyacak Tarım Sigortası'nı hayata geçirdik. Sübvansiyonlu kredilerle çiftçimizin finansman ihtiyacını karşıladık. Diğer yaptığımız çalışmalarla 85 milyon nüfusumuzun, 57 milyon turistin gıda ihtiyacını, hamdolsun, sorunsuz bir şekilde karşılıyoruz." Yumaklı, gıda ihtiyacının giderek artacağına işaret ederek, gıda arz güvenliği için son bir yılda devrim niteliğinde düzenlemeleri uygulamaya koyduklarını söyledi. Bitkisel ve hayvansal üretimin planlı şekilde yapılması sürecini başlattıklarını belirten Yumaklı, şunları kaydetti: "Bu süreci, başta tarımsal örgütlerimiz başta olmak üzere paydaşlarımızın aktif katılımıyla sürdürüyoruz. Artık neyi, nerede, ne kadar üreteceğimizi planlayacak, kaynak israfını azaltacak, kaliteyi ve verimi artıracağız. Çiftçimizin gelirini garanti altına alacak sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması için gerekli düzenlemeleri yaptık. Politikalarımıza yön verecek tarım sayımı sürecine başladık. Büyükşehirlerimize yakın üretim alanları oluşturarak, vatandaşlarımızın ürüne daha kolay ve uygun şartlarla ulaşımını sağlayacak çalışmalarımız devam ediyor. Yeni destekleme modelini de çok yakında açıklayacağız." Bakan Yumaklı, yürütülen çalışmalarda en önemli yol arkadaşlarının tarımsal örgütler olduğunu vurgulayarak, derecelendirme çalışmasıyla örgütlerin etkinliğini artırmak için önemli bir adım attıklarını dile getirdi. Son 22 yılda tarımsal üretimde önemli başarılara imza attıklarını söyleyen Yumaklı, "'Güçlü Türkiye'nin yolu güçlü tarımdan geçer' düsturuyla çalışmalarımıza var gücümüzle devam ediyoruz. Türkiye Yüzyılı'nı üretimin ve üreticinin yüzyılı yapma vizyonuyla politikalarımıza yön veriyoruz." dedi.

Köylerini terk etmediler! Günlüğü 3 bin liradan çalışıyorlar Haber

Köylerini terk etmediler! Günlüğü 3 bin liradan çalışıyorlar

Aydın'ın Germencik ilçesi Dampınar Mahallesi'nin nüfusu yaklaşık 400 kişi. Bu mahallenin az sayıdaki genci, köyünü terk etmeyerek üretimi sürdürdüğü gibi ileri yaştaki çiftçinin de tarlasını ve bahçelerini atla sürerek hem kendilerine ekonomik anlamda destek sağladıkları gibi hem de mahallesindeki vatandaşlara yardımcı oluyor. 18 yaşındaki Kerem Çamkaya ile 22 yaşındaki İbrahim Aydın, küçük yaştan itibaren eğittikleri atları ile dağlık arazide çift sürüyor. Ayrıca kendilerine ait zeytin ve incir bahçelerini işleyip üretime katkı sunuyorlar. Köylerinin geçim kaynağının incir ve zeytin olduğunu belirten Kerem Çamkaya, iki atıyla birlikte her gün farklı bir noktada çift sürdüklerini söyledi. At ile çift sürmenin oldukça zor olduğunu dile getiren Çamkaya; “Köyümü terk etmedim çiftçilik yapıyorum. Köyümüzde çok az sayıda genç kaldı, onlardan biri de benim. İşimiz olduğu için köyde kaldık şehre gitmedik. At ile çift sürüyoruz. Yevmiye hesabı çalışıyoruz. Günlük 3 bin liraya çalışıyoruz. Alnımızın terinin hakkını alıyoruz. Günümüzde gençler böyle işlerle uğraşmak istemiyor. Bence köylerine sahip çıksınlar” dedi. Dedesinden babasına kalan atla çift sürme mesleğini sürdüren İbrahim Aydın ise “Çiftçilik yapıyoruz. Geçim kaynağımız incir ve zeytin. Biz bu incir ve zeytinlerin bakımını yapıp çiftini sürüyoruz. Atların bakımını yapıyoruz. Çiftçilik bizim dede mesleğimiz. Dedem yıllarca at ile çift sürmüş. Sonra babam bu işi devam ettirdi ve şimdi at ile çift sürme işi bize kaldı. Bu işi severek yapıyoruz. Severek yapmazsak zaten bu işi yapamazsın” diye konuştu. Çift sürerken vermiş olduğu komutları anında anlayıp yerine getiren atların nasıl bir süreçten geçtiğini de anlatan Aydın; “Çift sürdüğümüz atları eğitimden geçiriyoruz. Bir buçuk iki yaşından sonra eğitimler başlıyor. Çift sürme eğitimini verdikten sonra incir bahçelerini sürerken verdiğimiz komutları yapıyorlar. Ağaçlara zarar vermeden aynı şeritten giderek çift sürebiliyoruz. Bu atlara gözümüz gibi bakıyoruz. Onları belirli aralıklarla dinlendirerek işlerimizi yapıyoruz. Kendimizi ve hayvanlarımızı zorlamadan sezonu tamamlıyoruz” dedi. Aydın, “Şimdiki gençler hep elinde telefonla uğraşıp zamanlarını boşa harcıyorlar. Bence çiftçilik yapsınlar ata topraklarına sahip çıkıp işlesinler. Arazilerini ekip biçseler daha iyi olur” diyerek tavsiyede bulundu.

Yılın her mevsimine dayanıklı fidan geliştirildi Haber

Yılın her mevsimine dayanıklı fidan geliştirildi

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Demirel, Niğde Teknopark bünyesinde geliştirdikleri TÜBİTAK ve KOSGEB destekli proje ile mevsim şartları nedeniyle çoğaltılması kolay olmayan sert çekirdekli meyvelerin doku kültürü ile yılın her dönemi çoğaltılmasını sağladı. Uygulanan yöntemle hastalıklardan ve virüslerden arındırılmış, her mevsim şartında üretilebilen bitkilerle fidancıların anaç ihtiyacı karşılanmış olacak. Proje ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Ufuk Demirel, "Burada yaptığımız çalışmalarla sert çekirdekli meyve anaçlarının doku kültürü üretimini yapıyoruz. Kiraz, şeftali, erik ve kayısı bitkilerinin anaçlarını mevsime bağlı olmaksızın kontrollü şartlarda yetiştiriyoruz ve çoğaltıyoruz. Bu bitkilerin normalde elma çok kolay bir şekilde mevsime bağlı, toprakta çoğaltılabiliyor fakat saydığım bitkilerin köklendirilmeleri, çoğaltılmaları doğal şartlarında çok zor. Biz bunu geliştirdiğimiz yöntemle daha hızlı ve daha çok miktarda üretebiliyoruz ve bu zorluğu ortadan kaldırıyoruz" dedi. HASTALIK VE VİRÜSLERDEN ARINDIRILMIŞ FİDANLAR YETİŞİYOR Fidancıların çoğu zaman anaç ihtiyacının mevsim şartları nedeniyle karşılanamadığını belirten Demirel, bu ihtiyacın doku kültürü ile giderildiğini ve bu yöntemle geliştirilen anaçların hastalık ve virüslerden arındırıldığını söyledi. Demirel, "Bu yöntemle hastalıklardan, virüslerden arındırılmış sağlıklı bitkileri rahatlıkla çoğaltabiliriz. Çünkü bütün çalışmalar steril şartlarda gerçekleştiriliyor. TÜBİTAK destekli projemiz ise mavi ladinle ilgili. Mavi ladin yine çoğaltılması çok zor ve doku kültürü protokolünde bizim yaklaşımımız biraz farklı. Daha hızlı ve daha çok üretilen bir protokol geliştirmeye çalışıyoruz. Çok pahalı mavi ladin ve peyzajda kullanımı tercih ediliyor ama pahalı. Bu yöntemle maliyetler düşecek ve daha fazla üretilebilecek. Aslında bu protokol geliştirerek patent de alınabilir. Bu sadece Türkiye'nin ihtiyacı değil Avrupa'nın ve diğer ülkelerin de ihtiyaçları doku kültürü ile rahatlıkla karşılanabilir. Genetik açılımından dolayı yeşiller de ortaya çıkabiliyor ama bizim yaklaşımımızla üreteceğimiz ladinlerin tamamı mavi ve bu büyük bir avantaj çünkü kıymetli olan mavi ladin" şeklinde konuştu. Amaçlarının bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ufuk Demirel söz konusu protokol ile verimliliğin artacağını maliyetlerin düşeceğini belirtti. Demirel, "Sert çekirdekli meyvelerle ilgili mevcut protokoller vardı fakat biz burada verimliliği artırmak istedik ve bunun için de KOSGEB'den bir destek aldık. 2 yıllık bir çalışma sonucunda bu projeyi başarılı bir şekilde tamamladık, seri üretime geçtik. TÜBİTAK desteği ile de seramızı tamamladık, bitkilerimiz de seraya aktarılmaya hazır hale geldi. Seri üretim sert çekirdeklilerde tamamlandı ama mavi ladinde araştırma çalışmalarımız sürüyor. Akademi kökenli olduğumuz için bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmeye çalışıyoruz ve burada elde ettiğimiz sonuçları da üreticiye ulaştırmaya çalışıyoruz" ifadelerine yer verdi.

Tarımda planlı üretim aksamaya meydan vermiyor Haber

Tarımda planlı üretim aksamaya meydan vermiyor

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre Yumaklı, Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu ve beraberindeki sektör temsilcileriyle Bakanlık'ta bir araya geldi. Burada yaptığı değerlendirmede, ülkenin gıda arz güvenliğinin teminatı olarak gördükleri hububat, bakliyat ve yağlı tohumlu bitkiler sektörünün gelişiminin kıymetli ve stratejik olduğuna işaret eden Yumaklı, sektör temsilcileriyle istişareye büyük önem verdiklerini aktardı. Yumaklı, tarımda planlı üretime geçilmesi için devrim niteliğinde düzenlemeler hayata geçirdiklerini belirterek, "Kendimize bir takvim oluşturmuştuk, bu takvim halihazırda herhangi bir aksamaya meydan vermeden yürüyor. Bu konular, planlı tarımsal üretime geçilmesi, işlenmeyen arazilerin üretime kazandırılması, tarımsal üretim yapılan alanların kayıt altına alınması ve sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılmasıydı. Tarımsal üretimde hem iklim değişikliği hem de diğer hususlar konusunda dayanıklılığımızı artırmak, daha fazla üretim yaparak gıda arz güvenliğine ilişkin herhangi bir problem olmamasını sağlamak ve bunu garanti altına almak için çalışıyoruz." ifadelerini kullandı. Bitkisel üretimin geçen yıl 137 milyon tona ulaştığına ve bunun Cumhuriyet tarihinin rekoru olduğuna dikkati çeken Yumaklı, şöyle devam etti: "İnşallah bu çalışmalarımız tam manasıyla sahaya yansıdığında bu rakamları çok daha yukarılara taşıyacağız. Sözleşmeli üretim, tarımsal üretimin planlanmasında ana unsurlarından biri. Ülke genelinde yaygınlaşması, üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik pozitif bir etki oluşturacak. Hem üretim hem de sanayi kısmını da içine alan bir bütün halinde hareket etmemizin yegane yolu sözleşmeli üretimdir." "TARIM MÜŞAVİRLERİ HİZMETE HAZIR" Yumaklı, Türkiye'nin, yaklaşık 9 trilyon dolarlık ticaret hacminin oluştuğu bir coğrafyada bulunduğuna, Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika bölgelerindeki en büyük tarımsal ürün ihracatçısı ülkelerden olduğuna işaret etti. Türkiye'nin geçen yıl 212 ülke ve bölgeye 2 bin 200 çeşit tarım ürünü ihraç ederek yaklaşık 31 milyar dolarlık ihracat geliri elde ettiğini aktaran Yumaklı, şunları kaydetti: "Bunlar sizlerin başarınız. Bu tecrübeyi daha da etkin kullanmak gerekiyor. Bakanlık olarak bizler çok farklı vesilelerle sektörün farklı unsurlarıyla bir araya geliyoruz. Özellikle 9 farklı ülkeye tarım müşavirleri atadık. Ancak bu arkadaşlarımız sadece o ülkelerden sorumlu değil. Onlara hinterlantlar belirledik. Tarım müşavirleri başta olmak üzere Bakanlığın bütün birimleri ihracatçıların hizmeti için hazır. Elbette hububat, baklagiller ve yağlı tohumlu bitkiler sektöründe bizlere düşen önemli sorumlulukların farkındayız. Sektördeki gelişmeleri doğru bir şekilde analiz etmeye, etkin politika ve strateji belirlemeye çalışıyoruz."

Tarımda su yönetimi ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesi Haber

Tarımda su yönetimi ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesi

Tarım, insanlığın varoluşundan bu yana temel bir yaşam kaynağı olmuştur. Ancak, artan nüfus, iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması gibi faktörler, tarımsal üretimi tehdit etmektedir. Su yönetimi ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesi, tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. SU YÖNETİMİNİN ÖNEMİ Su, tarımsal üretimde temel bir bileşendir. Bitkilerin büyümesi ve gelişmesi için gereklidir ve tarımsal sulama, suyun etkin bir şekilde yönetilmesini gerektirir. Ancak, su kaynaklarının azalması ve suyun sürdürülebilir kullanımının önemi, su yönetimi konusunu daha da önemli hale getirmektedir. Sürdürülebilirlik: Su yönetimi, su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasını sağlar. Bu, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılamak için mevcut su kaynaklarını korumayı ve yönetmeyi içerir. Verimlilik: İyi bir su yönetimi, sulama suyunun verimli bir şekilde kullanılmasını sağlar. Verimli sulama teknikleri, su tüketimini azaltırken verimliliği artırabilir. İklim Değişikliği ile Başa Çıkma: İklim değişikliği, yağış rejimlerini ve su kaynaklarının dağılımını etkileyebilir. İyi bir su yönetimi, iklim değişikliğine uyum sağlamak için gereklidir. MEVCUT ZORLUKLAR Tarımsal sulama ve su yönetimiyle ilgili bir dizi zorlukla karşı karşıyayız: Su Kıtlığı: Birçok bölgede su kıtlığı yaygın bir sorundur. İklim değişikliği, artan nüfus ve su kaynaklarının aşırı kullanımı, su kıtlığını daha da kötüleştirmektedir. Toprak Bozulması: Yanlış sulama yöntemleri, toprak erozyonuna ve tuzlanmaya yol açabilir, bu da tarım verimliliğini azaltır. Enerji Tüketimi: Bazı sulama sistemleri, yüksek miktarda enerji tüketir. Bu, çevresel ve ekonomik açıdan sürdürülebilir olmayabilir. İYİLEŞTİRME STRATEJİLERİ Tarımsal sulama ve su yönetiminde iyileştirmeler yapmak için çeşitli stratejiler uygulanabilir: Damlama Sulama Sistemleri: Damlama sulama, suyun bitkilere doğrudan damla damla verilmesini sağlayan bir yöntemdir. Bu, suyun verimli bir şekilde kullanılmasını ve toprak erozyonunun azaltılmasını sağlar. Akıllı Sulama Teknolojileri: Sensörler ve otomatik sulama sistemleri gibi akıllı sulama teknolojileri, sulama ihtiyacını belirlemek ve suyun optimum miktarını sağlamak için kullanılabilir. Toprak İyileştirme: Toprak sağlığını iyileştirmek, suyun toprak tarafından daha verimli bir şekilde tutulmasına yardımcı olabilir. Organik gübreler ve toprak işleme uygulamaları gibi yöntemler toprak verimliliğini artırabilir. Eğitim ve Farkındalık: Çiftçilere su tasarrufu ve verimliliği konusunda eğitim vermek ve farkındalık oluşturmak, su yönetimi ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesinde önemli bir rol oynar. Sonuç olarak akıllı sulama teknolojileri, toprak iyileştirme uygulamaları ve çiftçi eğitimi gibi yöntemler, su yönetimi ve sulama tekniklerinin iyileştirilmesine katkı sağlayabilir. Bu stratejilerin benimsenmesi, tarımın sürdürülebilirliği ve gıda güvencesi için önemlidir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.