Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Iklim Değişikliği

Bursa Hayat Gazetesi - Iklim Değişikliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iklim Değişikliği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Nilüfer’de gençler “İklim Krizi ve Doğa Etkinliği”nde buluştu Haber

Nilüfer’de gençler “İklim Krizi ve Doğa Etkinliği”nde buluştu

Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve Bir Bulut Olsam Derneği iş birliğiyle Fadıllı Havacılık ve Doğa Sporları Merkezi’nde düzenlenen “İklim Krizi ve Doğa Etkinliği”, gençlerin çevre bilincini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir organizasyon olarak dikkat çekti. Etkinlik boyunca doğada vakit geçiren gençler; takım oyunları, doğa aktiviteleri ve geri dönüştürülebilir malzemelerden kukla yapımı gibi atölyelere katıldı. ATÖLYELERDE GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİ PEKİŞTİ Geri dönüştürülebilir malzemelerle gerçekleştirilen yaratıcı atölye çalışmaları, gençlerin hem eğlenmesini hem de çevre konusunda daha bilinçli hale gelmesini sağladı. Doğada düzenlenen ekip oyunları ise katılımcılara çevre ile uyumlu yaşamın önemini gösterdi. Etkinliğin söyleşi bölümünde gençlerle buluşan Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Zerrin Güleş, iklim krizi ve çevre politikaları üzerine kapsamlı bir sunum yaptı. ÖNCÜ ATIK YÖNETİMİ UYGULAMALARI Güleş, gençlerin merak ettiği atık yönetimi konusunda Nilüfer Belediyesi’nin yıllardır örnek teşkil eden uygulamalar yürüttüğünü belirtti. Henüz mevzuat çıkmadan ambalaj atıklarını çöpten ayrı toplamaya başladıklarını hatırlatan Güleş, farklı türdeki atıkların Toplama Ayırma Tesisi’nde cam, kağıt, plastik ve metal olarak ayrıldığını ve her malzemenin ayrı dönüştürücülere gönderildiğini ifade etti. 14 TÜR ATIK, MERKEZDE AYRI TOPLANIYOR Nilüfer Belediyesi Atık Getirme Merkezi’nin 2020 yılından bu yana Alaaddinbey Ek Hizmet Binası kampüsünde hizmet verdiğini hatırlatan Güleş, burada 14 farklı atığın lisanslı firmalar aracılığıyla güvenli şekilde bertaraf edildiğini söyledi. Tekstil, elektronik, pil, akü, motor yağı, tıbbi atık ve bitkisel yağların bu merkezde ayrı toplandığını aktararak, özellikle bitkisel atık yağların çevreye verdiği büyük zararlara dikkat çekti. BİTKİSEL ATIK YAĞLAR BİYODİZELE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR Güleş, lavaboya dökülen bitkisel yağların kanalizasyonu tıkadığını, toprağa karıştığında yeraltı sularını zehirlediğini ve yangın riskine yol açtığını belirterek; su yüzeyinde oluşturduğu film tabakasının su altı yaşamını yok ettiğini söyledi. Belediye tarafından toplanan bu yağların çevreci bir alternatif yakıt olan biyodizele dönüştürüldüğünü de vurguladı. “KÜRESEL SICAKLIK ARTIŞINI SINIRLAMAK İÇİN ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ŞART” Söyleşide iklim krizinin etkilerini değerlendiren Güleş, artık yalnızca bir “iklim değişikliği” değil, günlük yaşamı doğrudan etkileyen bir iklim krizi içinde olduğumuzu söyledi. Su yoksunluğu, sel, yangın ve fırtına gibi aşırı hava olaylarının bunun bir sonucu olduğunu belirtti. Uluslararası hedefin küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırmak olduğunu hatırlatan Güleş, bunun için fosil yakıt kullanımının azaltılması, ulaşım modellerinin yeniden ele alınması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. NİLÜFER’DE KOMPOST ÜRETİMİ YAYGINLAŞIYOR Nilüfer Belediyesi’nin sürdürülebilirlik çalışmalarına değinen Güleş, pazarlardan toplanan sebze-meyve atıkları ile belediye binalarından çıkan çay ve kahve posalarının kompost tesisinde dönüştürüldüğünü aktardı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün budama atıklarının da kompost yapımında kullanıldığını belirterek, üretilen kompostun toprak kalitesini artırdığını ve isteyen vatandaşlara ücretsiz verildiğini söyledi. GENÇLERE ÇAĞRI: “YEREL YÖNETİMLERİ ÇALIŞTIRIN” Konuşmasının sonunda gençlere sorumluluk alan bir çağrıda bulunan Güleş, sosyal medya ve dijital kanallar aracılığıyla çevre sorunlarını belediyelere iletmelerini istedi. Yerel yöneticilerin gençlerin taleplerine büyük önem verdiğini vurgulayan Güleş, gençlerin aktif katılımının iklim mücadelesi için hayati olduğunu ifade etti. FARKINDALIK DOLU BİR GÜN Nilüfer’de düzenlenen etkinlik, gençlere hem doğayla iç içe bir gün yaşattı hem de iklim krizi ve geri dönüşüm konularında derinlikli bir farkındalık kazandırdı. Belediyenin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları ve gençlere yönelik açık çağrısı, Nilüfer’in çevre politikalarında öncü rolünü bir kez daha ortaya koydu.

Bursa’da “Su fakiri bir ülkeye döndük” diyerek uyarılarda bulundu Haber

Bursa’da “Su fakiri bir ülkeye döndük” diyerek uyarılarda bulundu

Dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliği, su kaynaklarını hızla tüketerek hem kent yaşamını hem de tarımsal üretimi tehdit ediyor. Bursa’da son yıllarda yaşanan yağış azlığı ve artan su talebi, tarım alanlarında ciddi riskleri beraberinde getiriyor. Uzmanlar, su kıtlığının üretim verimliliğini düşürerek ekonomik kayıplara yol açabileceği uyarısında bulunuyor. “TÜRKİYE ARTIK SU FAKİRİ BİR ÜLKE” Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, Türkiye’nin artık “su fakiri” bir ülke konumuna geldiğini belirtti. “Su olmadan hayat olmaz, dolayısıyla güvenli bir tarımsal üretimden söz etmek de mümkün değildir” diyen Yazgan, tarımda suyun yalnızca verimlilik açısından değil, sürdürülebilirlik açısından da stratejik bir kaynak olduğunu vurguladı. Yazgan, “Suyun kaynağından tarladaki kullanımına kadar her sürecin doğru yönetilmesi gerekiyor. Bursa’da su kaynaklarımız sınırlı. Bu nedenle yüksek su ihtiyacı olan ürünler yerine daha az su tüketen bitkilere yönelmemiz şart” dedi. DAMLA SULAMA BEKLENEN TASARRUFU GETİRMEDİ Tarımsal alanda son yıllarda yaygınlaşan damla sulama yönteminin, su tasarrufu açısından beklenen verimi sağlamadığını söyleyen Prof. Dr. Yazgan, sistemlerin arazi koşullarına uygun tasarlanmamasının sorunun temel nedeni olduğunu ifade etti. “Damla sulama bilinçsiz kullanıldığında su tüketimini artırabiliyor. Özellikle eğimli arazilerde yapılan yanlış uygulamalar, kaynak kaybını büyütüyor. Buna kış yağışlarının yetersizliği de eklenince su rezervlerimiz hızla azaldı” diye konuştu. “ÜRETİM DESENİ YENİDEN PLANLANMALI” Yazgan, tarımda su kıtlığının etkilerini azaltmak için üretim deseninin yeniden planlanması gerektiğine dikkat çekti. “Su tüketimi yüksek ürünler yerine, kısıtlı sulama koşullarında verim kaybı az olan bitkiler tercih edilmelidir” diyen Yazgan, özellikle mısır ve çeltik gibi yüksek su ihtiyacı olan ürünlerin üretim alanlarının sınırlandırılması gerektiğini belirtti. “Yeraltı suyu kullanılarak yapılan çeltik üretimi, su kaynaklarımız üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Bu nedenle üretim bölgeleri yeniden düzenlenmeli” uyarısında bulundu. “EĞİTİM ŞART: SU HAYATTIR” Küresel iklim değişikliğinin Türkiye’yi doğrudan etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Yazgan, bölgesel üretim planlaması yapılmadan sürdürülebilir tarımın mümkün olmadığını ifade etti. “Üreticilerimizin suyun doğru kullanımı konusunda bilinçlenmesi şart. Kışlık ekimlerin artırılması, yem ihtiyacının bu dönemde karşılanması gerekir. Bu, hem suyun korunmasına hem de verimliliğin artmasına katkı sağlar” dedi. Prof. Dr. Yazgan, açıklamasını “Unutmayalım, su hayattır. Su olmadan ne üretim olur ne de yaşam.” sözleriyle tamamladı.

"Su Şehri" Bursa TÜKENDİ... Baraj doluluğu %0'a düştü Haber

"Su Şehri" Bursa TÜKENDİ... Baraj doluluğu %0'a düştü

Bursa’da etkisini artıran kuraklık, kentte su krizini gün yüzüne çıkardı. Şehrin içme suyu ihtiyacını karşılayan en büyük iki baraj olan 60 milyon metreküp kapasiteli Nilüfer ve 125 milyon metreküp Doğancı barajlarının doluluk oranı, 17 Ekim 2025 itibarıyla %0 olarak kaydedildi. 28 Eylül’de %2,33 olan ortalama doluluk seviyesi, 12 Ekim’de %0,49’a kadar gerilerken, beklenen yağışların düşmemesi sonucu kritik eşik tamamen aşıldı. Böylece barajlar fiilen kurumuş oldu. 12 SAATLİK SU KESİNTİSİ YETERSİZ KALDI Bursa Büyükşehir Belediyesi ve BUSKİ, barajlardaki su seviyesinin kritik düzeye inmesiyle birlikte 1 Ekim tarihinden itibaren Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer, Mudanya, Gürsu ve Kestel ilçelerinde 12 saatlik dönüşümlü su kesintisi uygulamasına başlamıştı. Ancak tüm bu önlemler, kentte günlük 533 bin metreküp olan su ihtiyacının karşılanmasına yetmedi. Su tüketiminin azaltılamaması ve kaynakların beslenememesi, kesinti süresinin 16-22 Ekim tarihleri arasında uzatılmasına neden oldu. ULUDAĞ’A KAR YAĞMADI, YERALTI SULARI ZAYIFLADI Bursa’nın içme suyu kaynaklarının besleyicisi konumundaki Uludağ, beklenen kar seviyesine ulaşamamıştı. Kış aylarında yeterli kar yağışı olmaması, yeraltı su kaynaklarının ve pınarların zayıflamasına yol açtı. Bu durum, sadece barajları değil, yeraltı su rezervlerini de etkiledi. SAĞLIK KURUMLARI KESİNTİDEN MUAF TUTULDU Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ), tarafından uygulanan şehir genelindeki planlı su kesintileri bazı kritik kurumları etkilemiyor. Uludağ Üniversitesi, Bursa Şehir Hastanesi ve diğer devlet hastaneleri, kesintilerden muaf tutuluyor. BUSKİ, sağlık hizmetlerinin aksamaması adına özel önlemler aldığını açıklamıştı. SU TASARRUFU ÇAĞRISI: “KRİTİK EŞİK AŞILDI” Uzmanlar ve belediye yetkilileri, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde su tasarrufu yapılmasının hayati önemde olduğuna dikkat çekiyor. Yetkililer, özellikle evsel tüketimin azaltılması, kaçak su kullanımının önlenmesi ve geri dönüşümlü sistemlere yönelme konusunda vatandaşlara çağrıda bulundu. BURSA KURAKLIKLA MÜCADELE EDİYOR Tüm Türkiye'yi etkileyen kuraklık, "su şehri" olarak bilinen Bursa'yı da vurdu. Barajların tamamen kuruması, gelecek aylarda daha ağır su kısıtlamalarının habercisi olabilir.

İklim değişikliği kene popülasyonunu artırıyor: Uzmanlardan uyarı var Haber

İklim değişikliği kene popülasyonunu artırıyor: Uzmanlardan uyarı var

Sıcak yaz aylarının etkisini artırmasıyla birlikte Türkiye genelinde kene vakaları yeniden gündeme geldi. Özellikle Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bazı şehirlerde ölümle sonuçlanan vakalar yaşanırken, uzmanlar iklim değişikliği ve doğal yaşam alanlarının tahribatına dikkat çekti. 36 BİNDEN FAZLA KEKLİK DOĞAYA SALINACAK Keneyle mücadelede doğal yollar tercih ediliyor. Bu kapsamda doğaya keklik ve sülün salınıyor. 2025 yılı sonuna kadar 36.250 keklik ve 9.000 sülün doğaya bırakılacak. “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POPÜLASYONU PATLATIYOR” Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Umut Toprak, kene artışının temel sebebinin iklim değişikliği olduğunu vurguladı. Toprak, sıcaklık yükselişlerinin kenelerin üreme hızını artırdığını ve yumurtadan çıkma sürelerini kısalttığını belirtti. “Doğal yaşam alanları yok edildikçe habitatlar bozuluyor ve insan-kene teması artıyor. Bu durum, yalnızca kenelerin değil, tüm ekosistemin sağlığını tehdit ediyor.” “DOĞRU PLANLAMA VE HABİTAT KORUMA ŞART” Prof. Dr. Toprak, kırsal-kent geçişlerinin doğru planlanmasının önemine dikkat çekerek, yapılaşmanın ekolojik dengeyi bozduğunu söyledi. “Yeşil alanlar korunmalı ve doğayla uyumlu yaşam alanları inşa edilmelidir” dedi. “BACAK SAYISINA BAKIN: HER EKLEM BACAKLI KENE DEĞİL” Kenelerle diğer böceklerin sık sık karıştırıldığını ifade eden Prof. Dr. Cem Özkan ise, en temel farkın bacak sayısı olduğunu vurguladı: “Keneler 8 bacaklı, böcekler ise 6 bacaklıdır. Kenelerde anten yoktur. Bu farklar yanlış mücadeleyi önlemek adına bilinmeli.” Özkan ayrıca, bazı böceklerin kene sanılarak gereksizce ilaçlandığını, bunun da biyolojik çeşitliliğe zarar verdiğini ve çevre kirliliğine neden olduğunu söyledi. “KENE PANİKLERİNE KARŞI EKOLOJİ EĞİTİMİ” Ekosistemdeki dengenin bozulmasının sadece keneleri değil, yılan gibi diğer canlıları da kentlere taşıdığını belirten Özkan, çözümün bilinçli toplumdan geçtiğini dile getirdi: “Ekoloji farkındalığı anaokulundan başlamalı. Çevre bilinci olmadan sürdürülebilir yaşam mümkün değil.” TARIMDA KENE PANİKLERİNE DİKKAT Prof. Dr. Özkan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) taşıyan kenelerin bitkisel üretime zarar vermediğini belirterek, çiftçileri bilinçsiz ilaçlamadan uzak durmaya çağırdı. “Gereksiz ilaçlama ürünleri etkilemez ama çevreyi kirletir. Kenelerle mücadelede ekolojik çözümler tercih edilmelidir.”

Bursa’nın iklim dirençli geleceği için fikirler yarıştı Haber

Bursa’nın iklim dirençli geleceği için fikirler yarıştı

İklim krizine karşı dirençli bir kent hedefiyle çalışmalarını sürdüren Bursa Büyükşehir Belediyesi, gençlerin yenilikçi fikirlerine alan açmak amacıyla “İklim Değişikliğine Uyum” temalı bir fikir yarışması gerçekleştirdi. 14 Nisan’da başlatılan yarışmaya toplam 127 proje başvurdu. İki aşamalı ön elemenin ardından, uzman jüri tarafından yapılan titiz değerlendirme süreci sonucunda en başarılı 20 proje finale kalmaya hak kazandı. 9 DAİRE BAŞKANLIĞI DESTEK VERDİ Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Strateji Geliştirme Dairesi öncülüğünde, 9 farklı birimin katkısıyla hayata geçirilen fikir yarışmasının final programı, Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleşti. Yarışmaya katılan projeler; teknik açıdan uygulanabilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik, inovatif yaklaşım, etkili sunum ve iş birliği potansiyeli gibi pek çok başlık altında detaylı bir değerlendirme sürecinden geçirildi. “DOĞAYA VERDİĞİMİZ ZARARI ONARMAK ZORUNDAYIZ” Final programında söz alan Bursa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Emin Direkçi, doğaya verilen zararın insanoğluna iklim değişikliği olarak geri döndüğünü vurguladı. Bu yarışmanın, iklim krizine karşı toplumsal farkındalığı artırma ve çözüm üretme noktasında kıymetli bir girişim olduğunu ifade eden Direkçi, projeleriyle katkı sunan tüm katılımcılara teşekkürlerini iletti. KAZANAN PROJELER AÇIKLANDI Jüri değerlendirmesi sonucu ödül almaya hak kazanan projeler şöyle sıralandı: Birincilik Ödülü (100.000 TL): “Yağmur Çarkı” projesi – Berrenur Yalçın ve Sidal Yılmaz İkincilik Ödülü (60.000 TL): “Yapay Zeka ile Güçlendirilmiş Mahalle Temelli Su Yönetimi” projesi – Cemre Koçlu ve ekip arkadaşları Üçüncülük Ödülü (40.000 TL): “Mikroplastik Giderimi için Otomatik Prototip” – Hakan ve Burcu Özkaynak “KAZANAN BURSA OLDU” Finalde konuşan Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Mehmet Aydın Saldız, yarışmanın sadece bir fikir yarışması olmadığını, aynı zamanda kentin geleceğini birlikte yazma vizyonunun bir parçası olduğunu vurguladı. “Ortak akla, katılımcılığa ve bilime inanıyoruz” diyen Saldız, tüm fikirlerin dikkate alınacağının ve stratejik planlara entegre edileceğinin altını çizdi. FİNALİSTLERE PLAKET, KAZANANLARA ÖDÜL TAKDİMİ Etkinliğin sonunda jüri üyeleri ve finalistler plaketle ödüllendirilirken, dereceye giren projelerin ekiplerine para ödülleri Başkanvekili Saldız tarafından takdim edildi. Yarışma, sürdürülebilir şehir vizyonuna katkı sunan projelerin desteklenmesi açısından büyük takdir topladı.

BTÜ'nün projesiyle Bursa'nın iklim değişikliğine çözüm aranacak Haber

BTÜ'nün projesiyle Bursa'nın iklim değişikliğine çözüm aranacak

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ), iklim değişikliğinin şehirlerde yarattığı olumsuz etkileri azaltmak için önemli bir projeyi hayata geçirdi. “İklim Değişikliğine Hazırlık Sürecinde Açık Yeşil Alanlarda Bitkisel, Yapısal ve Konumsal Faktörlerin Kentsel Serinletme Etkisinin İrdelenmesi” başlıklı proje, BTÜ'nün Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü tarafından yürütülüyor ve TÜBİTAK 1002-A desteği alıyor. Projenin hedefi, Bursa’daki açık yeşil alanlarda yer alan bitkilerin, şehri serinletme üzerindeki etkilerini belirlemek ve hangi bitki türlerinin daha fazla serinletme sağladığını tespit etmek. Ayrıca, bitkilendirilmeyen alanlar farklı döşeme malzemeleri ve bina gölgeleri gibi faktörlerin şehirdeki sıcaklık seviyeleri üzerindeki etkisi inceleniyor. ÇOK SAYIDA NOKTADAN ÖLÇÜM YAPILACAK Proje kapsamında, çok sayıda noktadan sıcaklık ölçümleri alınacak. Bu ölçümler, bitki türlerinin gölgelerinden, yer örtücü çalılardan, ağaçlandırılmış ve ağaçlandırılmamış alanlardan, bina gölgesinden, döşeme malzemelerinden ve otoparklarda yapılan ağaçlandırmalardan elde edilecek. Böylece, hangi bitki türlerinin serinletmeye daha fazla katkı sağladığı ve hangi materyallerin sıcaklık artırdığına dair net veriler elde edilecek. “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELEDE YENİLİKÇİ BİR KATKI SUNACAĞIZ” Proje Yürütücüsü ve Araştırma Görevlisi Onur Aksoy, yapılan araştırma ile hedefin, Bursa’nın iklim değişikliğine karşı dirençli bir şehir haline gelmesine katkı sağlamak olduğunu belirtti. Aksoy, “Bursa’nın önemli açık yeşil alanlarında gerçekleştireceğimiz bu çalışma, kentin iklim direncini artırarak biyoklimatik açıdan konforlu mekânların oluşturulmasına katkı sağlayacak” dedi. Proje aynı zamanda, kullanılan döşeme malzemelerinin serinletme etkilerini artırarak, insan sağlığı açısından zararlı ultraviyole ışınlarını ve yansıyan ışık oranını azaltmayı amaçlıyor. Aksoy, “Araştırmalarımız sayesinde daha sağlıklı malzeme seçimleri yapılacak ve su yüzeylerinin çevresindeki serinletme etkisi araştırılarak mavi altyapı alanına katkı sağlanacak” diye konuştu. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇÖZÜMÜ İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, projeyi tebrik ederek, “Akademisyenlerimiz, çevre kirliliği, afet olayları ve sektörel problemler gibi önemli sorunlara kayıtsız kalmayarak çözüm odaklı projeler üretiyor. İklim değişikliği gibi küresel bir soruna yönelik bu önemli proje ile Bursa ve ülkemiz için değerli bir katkı sağlanacak. Akademisyenlerimize teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Bursa Teknik Üniversitesi'nin iklim değişikliğine yönelik bu yenilikçi çalışması, sadece Bursa için değil, tüm Türkiye için önemli bir referans oluşturacak ve şehir planlamasında kullanılabilecek önemli veriler sunacak.

Bursa’da susuzluk riskine karşı yeni içme suyu kuyuları açılıyor Haber

Bursa’da susuzluk riskine karşı yeni içme suyu kuyuları açılıyor

Bursa Büyükşehir Belediyesi, iklim değişikliği, kuraklık ve artan nüfus gibi küresel zorluklarla mücadele etmek için su kaynaklarını korumaya yönelik önemli adımlar atıyor. BUSKİ Genel Müdürlüğü, mevcut derin su kuyularına yenilerini ekleyerek susuzluk sorunuyla karşılaşmamak adına altyapı yatırımlarını hızlandırıyor. BARAJLAR ALARM VERDİ SONDAJ ÇALIŞMALARI BAŞLADI Günümüzde su kaynaklarının korunması, özellikle iklim değişikliği ve küresel ısınma ile mücadelede büyük önem taşırken, Bursa Büyükşehir Belediyesi, bu tehdide karşı harekete geçti. Nilüfer ve Doğancı barajlarındaki su seviyelerinin alarm vermesi üzerine, BUSKİ Genel Müdürlüğü bazı ilçelerde içme suyu sondaj çalışmalarına başladı. Bu çalışmalar, Bursa'nın içme suyu ihtiyacının yüzde 85'inin karşılandığı bu barajlardaki su seviyelerinin düşük olduğu dönemlerde, mevcut su kaynaklarına takviye sağlamayı amaçlıyor. ÇINARCIK BARAJI’YLA 2060 YILINA KADAR SU İHTİYACI KARŞILANACAK 2026 yılında devreye girmesi planlanan Çınarcık Barajı ile Bursa'nın içme suyu ihtiyacının 2060 yılına kadar karşılanması hedefleniyor. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Çınarcık Barajı’ndaki çalışmaların 2024 yılı sonuna kadar tamamlanmasını ve kentin su ihtiyacının uzun yıllar boyunca karşılanmasını planladıklarını belirtti. Başkan Bozbey, "Su sıkıntısı yaşamamak için yeni derin su kuyuları açıyoruz ve barajlardan su aktarımı üzerine de çalışmalar yapıyoruz" dedi. "SUYU TASARRUFLU KULLANMAK HERKESİN SORUMLULUĞU" Bursa'nın son yıllarda iklim değişikliğinden en fazla etkilenen şehirlerden biri olduğunu belirten Başkan Bozbey, su tasarrufu konusunda vatandaşları duyarlı olmaya davet etti. Su tüketiminin azaltılması için, diş fırçalama ve tıraş gibi basit günlük alışkanlıklarda bile suyun açık bırakılmaması gerektiğini hatırlatan Bozbey, "Gri su uygulamalarını tekrar gündeme getireceğiz ve yeni binalarda lavabo ve duş suyunun klozetlerde kullanılmasını zorunlu kılacağız. Aynı zamanda yağmur suyunun depolanarak bahçelerde kullanılmasını sağlayacak sistemleri de hayata geçireceğiz" dedi. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin bu önemli adımları, kentteki su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde kullanılmasını sağlayarak, gelecekte oluşabilecek su krizlerinin önüne geçmeyi hedefliyor. Ayrıca, su tasarrufu için gerçekleştirilen projeler ve altyapı yatırımlarıyla, Bursa'nın su güvenliği önümüzdeki yıllarda daha da güçlendirilecek.

İklim değişikliği ve gıda: Gelecekte gıda üretimini nasıl etkileyecek? Haber

İklim değişikliği ve gıda: Gelecekte gıda üretimini nasıl etkileyecek?

İklim değişikliği, gıda üretimi üzerinde karmaşık ve çok boyutlu etkilere sahiptir. Tarımsal verimlilikteki düşüş, su kaynaklarının azalması ve artan zararlılar gibi faktörler, gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Ancak, sürdürülebilir tarım uygulamaları ve adaptasyon stratejileri ile bu olumsuz etkiler en aza indirilebilir. Gelecekte, iklim değişikliği ile başa çıkma kapasitemiz, gıda sistemimizin dayanıklılığını belirleyecektir. Bu nedenle, hem politika yapıcıların hem de tarım üreticilerinin bu sorunları dikkate alarak hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır. 1. Tarımsal Verimlilikte Düşüş İklim değişikliğinin en belirgin etkilerinden biri, tarımsal verimlilikteki azalmadır. Yükselen sıcaklıklar, bitki büyümesi ve gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Özellikle sıcaklık toleransı düşük olan tarım ürünleri, bu değişikliklere daha duyarlıdır. Ayrıca, aşırı hava olayları, sel ve kuraklık gibi koşullar, tarım alanlarını tahrip edebilir ve mahsul kaybına neden olabilir. 2. Su Kaynaklarının Azalması Su, tarımsal üretimde kritik bir kaynak olarak ön plana çıkmaktadır. İklim değişikliği, bazı bölgelerde kuraklıkların artmasına ve su kaynaklarının azalmasına neden olabilir. Su sıkıntısı çeken bölgelerde, sulama sistemleri üzerindeki baskı artacak ve bu durum, gıda üretimini doğrudan etkileyecektir. Su yönetimi ve sürdürülebilir tarım uygulamaları, bu sorunları aşmak için önemli hale gelecektir. 3. Tarımsal Hastalıklar ve Zararlılar İklim değişikliği, tarımsal hastalıkların ve zararlıları etkileyen faktörleri de değiştirmektedir. Sıcaklık ve nem seviyelerindeki değişiklikler, zararlıların yayılmasını kolaylaştırabilir. Örneğin, daha sıcak iklimlerde zararlı böceklerin üremesi hızlanabilir. Bu durum, kimyasal pestisit kullanımının artmasına ve doğal denge üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. 4. Besin Güvenliği ve Fiyat Artışları Gıda üretimindeki belirsizlikler, besin güvenliğini tehdit edebilir. Ürün verimindeki düşüş, gıda fiyatlarının artmasına yol açabilir ve bu durum özellikle düşük gelirli aileler için önemli bir sorun teşkil eder. Artan fiyatlar, gıda erişilebilirliğini etkileyerek yetersiz beslenme sorununu derinleştirebilir. 5. Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları İklim değişikliği ile başa çıkmanın yollarından biri, sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesidir. Bu, organik tarım, permakültür ve agroekoloji gibi yöntemleri içerebilir. Bu uygulamalar, toprak sağlığını iyileştirebilir, su kaynaklarını daha verimli kullanabilir ve biyoçeşitliliği artırabilir. Ayrıca, yerel gıda sistemlerinin güçlendirilmesi, toplulukların kendi gıda güvenliklerini sağlamalarına yardımcı olabilir. 6. Adaptasyon Stratejileri Gıda üretiminin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığını artırmak için çeşitli adaptasyon stratejileri geliştirilmelidir. Bunlar arasında, iklime dayanıklı tarım çeşitlerinin geliştirilmesi, su yönetimi politikalarının iyileştirilmesi ve tarımsal araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi yer alır. Bu stratejiler, gıda güvenliğini sağlamak ve tarımsal verimliliği artırmak için kritik öneme sahiptir.

Değişen dünyada değişen sorunlar Haber

Değişen dünyada değişen sorunlar

Değişen dünya, yeni sorunları da beraberinde getirmekte ve bu sorunlar, toplumların geleceğini şekillendirmektedir. İklim değişikliği, su krizi, dijital eşitsizlik, sağlık eşitsizlikleri ve sosyal adaletsizlik, çözüm bekleyen acil konulardır. Bu sorunlarla başa çıkmak için toplumun her kesiminin iş birliği yapması, yenilikçi çözümler geliştirmesi ve sürdürülebilir politikalar oluşturması gerekmektedir. Ancak bu şekilde, daha adil, sürdürülebilir ve güvenli bir dünya inşa edebiliriz. 1. İklim Değişikliği İklim değişikliği, günümüzün en acil sorunlarından biridir. İnsan faaliyetlerinin sonucunda atmosferdeki sera gazı emisyonları artmış ve bu durum küresel ısınmaya yol açmıştır. Etkileri: Doğal Afetler: Artan sıcaklıklar, aşırı hava olaylarının sıklığını artırmakta; kuraklıklar, sel ve fırtınalar daha yaygın hale gelmektedir. Ekosistemler Üzerindeki Etki: Biyolojik çeşitliliğin azalmasına ve bazı türlerin yok olmasına neden olmaktadır. Tarım: Tarım üretkenliği üzerinde olumsuz etkiler yaratarak gıda güvenliğini tehdit etmektedir. 2. Su Krizi Dünya genelinde su kaynaklarının azalması, su krizini giderek daha da ciddi bir sorun haline getirmektedir. Artan nüfus, sanayileşme ve iklim değişikliği, temiz suya erişimi zorlaştırmaktadır. Etkileri: Sağlık Sorunları: Temiz suya erişim eksikliği, su kaynaklı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Sosyal Çatışmalar: Su kaynakları üzerindeki rekabet, bölgeler arasında çatışmalara yol açabilir. Tarım ve Gıda Güvenliği: Su kaynaklarındaki azalma, tarımsal üretkenliği tehdit etmekte ve gıda fiyatlarının artmasına neden olmaktadır. 3. Dijital Eşitsizlik Teknolojik gelişmeler, birçok fırsat sunarken, dijital eşitsizlik sorununu da beraberinde getirmiştir. İnternet erişimi ve dijital okuryazarlık, toplumun farklı kesimleri arasında önemli farklar yaratmaktadır. Etkileri: Eğitimde Fırsat Eşitsizliği: Eğitimde dijital araçlara erişim eksikliği, öğrencilerin başarı düzeyini etkileyebilir. Ekonomik Fırsatlar: Dijital becerilere sahip olmayan bireyler, iş bulma ve kariyer geliştirme konusunda dezavantajlı duruma düşmektedir. Sosyal İzolasyon: Dijital dünyaya erişimi olmayan bireyler, sosyal hayattan dışlanma riski taşımaktadır. 4. Sağlık Eşitsizlikleri COVID-19 pandemisi, sağlık sistemlerindeki eşitsizlikleri daha görünür hale getirmiştir. Gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki sağlık hizmetleri arasındaki uçurum, pandeminin etkileriyle daha da derinleşmiştir. Etkileri: Erişim Sorunları: Sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, toplumun en savunmasız kesimlerini olumsuz etkilemektedir. Ruhsal Sağlık: Pandemi sürecinde artan yalnızlık ve kaygı, ruhsal sağlık sorunlarını artırmıştır. Ekonomik Etkiler: Sağlık sorunları, iş gücü kaybı ve ekonomik duraklama gibi sonuçlar doğurmaktadır. 5. Sosyal Adaletsizlik ve Ayrımcılık Dünya genelinde sosyal adaletsizlik ve ayrımcılık, pek çok toplumsal sorunun temelinde yatmaktadır. Irk, cinsiyet, etnik köken gibi faktörler, bireylerin yaşam fırsatlarını etkileyebilmektedir. Etkileri: Toplumsal Çatışmalar: Ayrımcılık ve adaletsizlik, toplumsal huzursuzluk ve çatışmalara yol açabilir. Ekonomik Fırsatların Kısıtlanması: Ayrımcılık, bireylerin eğitim ve iş fırsatlarına erişimini engellemektedir. Ruhsal Sağlık Üzerindeki Etkiler: Sürekli ayrımcılığa maruz kalmak, bireylerin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.