Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'dan enflasyon açıklaması
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye ekonomisinin temel gündeminin enflasyon olduğunu belirterek, hükümetin bu alanda kararlı bir politika izlediğini söyledi.
Yılmaz, “Enflasyon vatandaşın temel meselesidir. Birinci önceliğimiz enflasyonu düşürmektir. Enflasyonu kademeli bir şekilde aşağı çekiyoruz. 2024’te yüzde 44’e düştü, bu yıl yüzde 30 civarında bekliyoruz. Yarın rakamlar net bir şekilde açıklanacak.” ifadelerini kullandı.
“2027’DE YENİDEN TEK HANELİ ENFLASYON HEDEFİ”
Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında fiyat istikrarına yönelik hedeflerin net olduğunu vurguladı:
“2026 hedefimiz yüzde 20’nin altı, 2027’de ise yeniden tek haneli rakamlara ulaşmak. Temel mallarda bu seviyelere geldik, ancak hizmetlerde —özellikle kira, eğitim gibi kalemlerde— biraz geriden geliyoruz. Bu süreci bütüncül bir politikayla yönetiyoruz.”
Yılmaz, enflasyonla mücadelenin üç sütuna dayandığını belirterek, “Para politikası, maliye politikası ve yapısal dönüşümler... Bu üç ayak, programımızın temelini oluşturuyor.” dedi.
“DEPREMİN EKONOMİK ETKİLERİNİ YÖNETİYORUZ”
2023 depremlerinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerine de değinen Yılmaz, 90 milyar doların üzerinde harcama yapıldığına dikkat çekti:
“Bu rakamlar dünyanın en güçlü ekonomilerini dahi sarsacak boyutta. Ancak biz mali disiplini koruyoruz. Depremin mali etkisi sadece o yıl değil, sonraki yıllarda da ortaya çıkıyor. Konutlar, yollar, okullar, altyapı, hastaneler… Hepsini yeniden inşa ediyoruz.”
Yılmaz, 2025 bütçesinde herhangi bir sapma olmadığını, yatırımların planlandığı şekilde sürdüğünü kaydetti.
“TÜRKİYE, DÜNYA EKONOMİSİNDE POZİTİF AYRIŞIYOR”
Dünya ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Türkiye’nin siyasi istikrarı ve üretim gücü sayesinde pozitif ayrıştığını söyledi:
“Pandemiden bu yana dünya ekonomisi sadece yüzde 15 büyürken, Türkiye ekonomisi yüzde 30 büyüdü. İsrail-İran ve Rusya-Ukrayna savaşları gibi küresel krizlere rağmen üretim gücümüzü koruduk. Bu da Türkiye’ye direnç kazandırdı.”
Yılmaz, emeğin milli gelirden aldığı payın yüzde 35,9’a yükseldiğini belirterek, “Bu oran tarihimizin en yüksek seviyesinde. İstihdamı korumaya devam ediyoruz.” dedi.
“YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER LİGİNE GİRMEYE HAZIRIZ”
Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin ekonomik gelişiminde önemli bir eşikte olduğunu vurguladı:
“Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına göre Türkiye, 2025 itibarıyla yüksek gelirli ülkeler ligine girecek. AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye alt gelir grubundaydı. Bu sadece bir rakam değişimi değil, yapısal bir dönüşümün sonucudur.”
Yılmaz, Avrupa Birliği ortalamasına yaklaşan kişi başına gelir seviyesinin Türkiye’nin ekonomik istikrarının göstergesi olduğunu ifade etti.
“KADIN VE GENÇ İSTİHDAMINDA CİDDİ ARTIŞ VAR”
Ekonomik büyümenin kalitesine dikkat çeken Yılmaz, yatırıma dayalı ve verimlilik odaklı büyüme modelini tercih ettiklerini belirtti:
“Büyümeyi tüketimle de sağlayabilirsiniz, yatırım üzerinden de. Biz ikinci yolu seçiyoruz. Bu dezenflasyonist bir büyüme modelidir. İstihdamı da ihmal etmiyoruz; özellikle kadın ve genç istihdamında ciddi artışlar sağladık.”
TARIMDA 888 MİLYAR LİRALIK DESTEK
Yılmaz, tarım sektörünün stratejik önemine vurgu yaparak, gelecek yıl bütçeden 888 milyar liralık kaynak ayrıldığını açıkladı.
“Çiftçilerimizin faizlerinin yüzde 70’ini devlet olarak biz karşılıyoruz. Don, kuraklık ve iklim değişikliği gibi risklere karşı uzun vadeli stratejiler geliştiriyoruz. Gıda Komitesi’miz tarladan markete kadar olan süreçte kayıp-kaçakların önüne geçmek için çalışmalar yürütüyor.”
“SU VE ALTYAPI YATIRIMLARINDA BELEDİYELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
İklim değişikliğiyle birlikte su kaynaklarının kritik hale geldiğini vurgulayan Yılmaz, mahalli idarelerin bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini belirtti:
“Şehir içi su şebekelerinde ciddi kayıplar yaşanıyor. Her ilin su tüketimi ölçülmeli, altyapı yatırımlarına öncelik verilmelidir. Parti farkı gözetmeksizin tüm belediyeler bu konuda adım atmalıdır.”
“ALTIN ÜZERİNDEN EKONOMİ ÖLÇMEK POPÜLİZMDİR”
Son olarak, bazı çevrelerin altın cinsinden satın alma gücü karşılaştırmalarına da değinen Yılmaz, bu tür kıyaslamaların “ekonomik rasyonaliteyle bağdaşmadığını” söyledi:
“Altın üzerinden satın alma gücü ölçmek abesle iştigaldir. ABD’de asgari ücretin altın karşılığı yüzde 87 düşmüş, Türkiye’de ise yüzde 61. Bu kıyaslamalar popülist yaklaşımlardır. Gerçek ölçüm, vatandaşın yumurta, ekmek, pirinç gibi temel ürünleri ne kadar alabildiğiyle yapılır.”