Anadolu topraklarında 4 bin yıllık nohut, 8 bin 600 yıllık ekmek kalıntıları
Anadolu’nun kadim topraklarında binlerce yıl öncesine ait beslenme alışkanlıkları, üretim kültürü ve inanç sistemlerine dair yeni izler gün yüzüne çıkarıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Kütahya Tavşanlı Höyük’te 4 bin yıllık nohut, Konya Çatalhöyük’te ise 8.600 yıllık ekmek kalıntılarının bulunduğunu duyurdu.
Kazılar ayrıca, Eskişehir Küllüoba ve Karaman Topraktepe'de de binlerce yıllık ekmek kalıntılarını ortaya çıkardı.
TAVŞANLI HÖYÜK’TE 4 BİN YILLIK NOHUT KALINTISI
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen kazı çalışmalarında Tavşanlı Höyük’te leblebinin ana maddesi olan nohuda rastlandı. Tunç Çağı’nın ortalarına tarihlenen buluntular arasında buğday taneleri, pişmiş toprak kaplar ve gümüş bir saç halkası da yer aldı.
Kazı ekibinden Dr. Doğa Karakaya tarafından yapılan mikroskobik incelemeler, nohut kalıntılarının Anadolu’nun erken dönem tarım kültürüne ışık tuttuğunu ortaya koydu. Aynı höyükte daha önce bulunan 4 bin 200 yıllık fındık kalıntıları, bu bölgedeki zengin bitki çeşitliliğini de gözler önüne serdi.
8 BİN 600 YILLIK EKMEK ÇATALHÖYÜK’TE GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Konya’daki Çatalhöyük kazılarında, 8 bin 600 yıl öncesine ait mayalanmış ekmek kalıntıları bulundu. Bu buluntular, dünyanın bilinen en eski ekmek örnekleri arasında yer alıyor.
Benzer şekilde, Eskişehir Küllüoba Höyüğü’nde 5 bin yıllık, Karaman Topraktepe Antik Kenti’nde ise 1300 yıllık arpa ekmeklerine ulaşıldı. Küllüoba’da bulunan ekmekte gernik buğdayı ve mercimek izlerine rastlanırken, ekmeğin yaklaşık 140 derece sıcaklıkta pişirildiği ve bir ritüel kapsamında evin eşik kenarına gömüldüğü belirlendi.
RİTÜEL VE SOFRA KÜLTÜRÜ BİR ARADA
Kazılarda bulunan ekmek kalıntıları yalnızca beslenmeye değil, ritüel ve inanç sistemlerine de işaret ediyor. Küllüoba’daki ekmek parçasının koparılması ve yakılarak gömülmesi, o dönemin toplumlarında bereketin ve kutsallığın üretimle ne kadar iç içe geçtiğini kanıtlar nitelikte.
ANADOLU’NUN ZENGİN SOFRA MİRASI MÜZELERDE HAYAT BULUYOR
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bilimsel kazılar ve koruma çalışmalarıyla Anadolu’nun gastronomi mirasını gün yüzüne çıkarmayı sürdürüyor. Buluntular, yalnızca geçmişi belgelemiyor, aynı zamanda Türkiye’nin gastronomi turizmi ve kültürel kimliği açısından da büyük önem taşıyor.
Bakan Mehmet Nuri Ersoy, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu buluntular, Anadolu’nun üretim geleneğini, inanç sistemlerini ve sofra kültürünü bir bütün olarak gözler önüne seriyor. Bugün nasıl gastronomide Türkiye konuşuluyorsa, binlerce yıl önce de Anadolu aynı bereketin ve kültürel zenginliğin merkeziydi.”
GEÇMİŞTEN GELECEĞE UZANAN SOFRA KÜLTÜRÜ
Nohut, buğday, fındık ve ekmek gibi temel gıdalar, yalnızca beslenme alışkanlıklarını değil, toplumsal yapıyı ve manevi ritüelleri de şekillendirmiş. Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürütülen bu kazı çalışmaları sayesinde, bugünün mutfak kültürü ile binlerce yıl öncesinin yaşam tarzı arasında güçlü bir bağ kuruluyor.
Elde edilen bulgular, müzelerde sergilenerek hem akademik çevreler hem de ziyaretçiler için zamanlar ötesi bir kültür yolculuğu sunuyor.