Uludağ’ın asırlık serüveni “Bellek Bursa”da anlatıldı
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi Araştırmaları ve Arşiv Şube Müdürlüğü’nün “Bellek Bursa – Kent Tarihi Söyleşileri” kapsamında düzenlediği etkinlikte, Uludağ’ın adının verilişinin 100. yılı vesilesiyle kayakçılık, kampçılık ve doğa sevgisi üzerine geçmişten bugüne uzanan anılar paylaşıldı. Dağcılık Kulübü üyelerinden Selçuk Alpay ve Şinasi Çelikkol, Uludağ’daki maceralarını, dağın ekosistemi üzerindeki tahribatı ve spor tarihine dair hatıralarını katılımcılara aktardı.
“ATEŞ YASAK, DOĞA KORUNMALI”
Selçuk Alpay, kamp alanlarında izinsiz yakılan ateşlerin ormanın dengesini bozduğunu belirterek, “Bir ağaç altına 5-6 farklı ateş izi bırakılmış; metrelerce aşağıya yayılan ısı, mantar ve zemindeki tüm küçük canlıları yok ediyor. Valiliğin ateş yakma ve mangal yasağını sonuna kadar destekliyorum.” dedi.
Fotoğrafçılıkla ilgili tutkusunu da dile getiren Alpay, “Çiçeğin en güzel anını yakalamak için kötü yollara bile katlanırım. Ancak o çiçek orada açtıktan sonra gidip fotoğrafını çekmeden dönmem.” diye konuştu.
Alpay, babası Rauf Alpay’ın 1913 doğumlu olduğunu ve gençliğinde, Atatürk’ün talimatlarıyla ilk kayak gruplarının jandarma refakati eşliğinde Uludağ’a tırmandığını anlattı. “O dönemde konaklama imkânı kısıtlıydı, gruplar piyade olarak yaya çıkıyordu. Valilik, her gruba bir jandarma tahsis ediyordu; dağda yaşanacak olumsuzluklara karşı telefonla iletişim sağlanıyordu. Devlet, malzeme desteği ve teşviklerle kayak sporunun yaygınlaşmasını sağladı.” diyen Alpay, memurların fabrikalarda üretilen bot, mont ve sırt çantasıyla dağa çıkarıldığını söyledi.
FOLKLOR KIYAFETLERİNDEN İSRAİLLİ TURİSTİ KURTARMAYA
Ardından söz alan dağcı Şinasi Çelikkol, kayak eğitimi için Avrupa’ya gidiş geliş sürecini ve İstanbul’daki 6 aylık okulu anlattı. Malzeme temininin ne denli güç olduğunu vurgulayarak, “Aylık kayakseverler için bile ekipman bulmak zordu; biz defalarca para ödeyerek malzeme temin ettik.” dedi.
Çelikkol, bölgedeki bankacı ailelerin kamp anılarına da değindi, “Raif Albay’ın ailesi bankacılıkla iç içeydi. Kamp dönüşlerinde köylere uğrar, dağ köylerinin yaşamına şahit olurduk.” şeklinde konuştu. Folklor kıyafetlerini yeniden canlandırma çabalarından bahseden Çelikkol, “Ne yazık ki emeklerimiz istenilen sonucu vermedi. Oysa kayak tutkusu kadar, bölgenin kültürel zenginliğinin yaşatılması da önemli.” ifadesini kullandı.
Uluslararası yarışlardan da örnekler veren Çelikkol, “1957’de Fransa şampiyonu bir kayakçı Uludağ’a geldi; şampiyonluk burada daha da değer kazandı. 1960’ların başında milli takım antrenörü Has Güzelman liderliğinde eğitimler yapıldı. İsrailli bir turistin kaybolduğu bir günü hiç unutmuyorum: Babam, hava karardıktan sonra el fenerleriyle aramaya çıktı ve yolunu kaybeden turisti kurtardı.” dedi.