Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul Rumeli Üniversitesi Bilim İletişimi Ofisi tarafından düzenlenen “Deprem Gerçeği ve Dirençli Kentler’’ başlıklı seminere katılarak önemli açıklamalarda bulundu.
Haber Giriş Tarihi: 27.05.2025 11:14
Haber Güncellenme Tarihi: 27.05.2025 11:16
Kaynak:
Haber Merkezi
İstanbul Rumeli Üniversitesi'ndeki seminerde konuşan Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye'nin aktif fay hatları üzerinde konumlandığına dikkat çekti. Görür, 1999'daki Gölcük ve Düzce depremlerinin ardından bilim insanlarının yaptığı uyarılara yeterince kulak verilmediğini belirtti.
"BUGÜN BAŞKA BİR TÜRKİYE KONUŞUYOR OLABİLİRDİK"
"O depremler bir milat olabilirdi" diyen Prof. Dr. Görür, sözlerini şöyle sürdürdü: "1999'dan bu yana geçen 25 yılda merkezi ve yerel yönetimler, kentleri depreme dirençli hale getirmek için gerekli adımları kararlılıkla atsaydı, bugün başka bir Türkiye konuşuyor olabilirdik." Bu ifadeler, kentsel dönüşüm ve deprem hazırlıklarının önemini bir kez daha gündeme taşıdı.
"DEPREMİ DURDURAMAZSINIZ, DÜNYA ÖLÜR"
Prof. Dr. Görür, depremin önlenemez bir doğa olayı olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: "Depremi durduramazsınız, dua etmekle fay hatlarını etkileyemezsiniz. Deprem, dünyanın nefesidir. Eğer deprem durursa, dünya ölür. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken şey, doğayı durdurmak değil, onunla yaşamayı öğrenmektir." Bu sözler, depremle mücadelede odak noktasının doğayı kontrol etmekten ziyade, depreme dirençli yapılar ve yaşam alanları oluşturmak olması gerektiği mesajını güçlü bir şekilde verdi.
75 KİLOMETRELİK FAY HATTINDA YÜKSEK DEPREM POTANSİYELİ
Prof. Dr. Görür, yaklaşık 75 kilometre uzunluğundaki Kumburgaz fay hattının büyük bir kısmının henüz kırılmadığını belirtti. 1999 depremlerinin bu faylara ciddi bir stres transfer ettiğini vurgulayan Görür, şu an itibarıyla Marmara'da, özellikle Kumburgaz segmentinin kırılmaya hazır durumda olduğunu ifade etti. Görür, bu segmentin kırılması halinde 7'nin üzerinde bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu ve bunun da İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara kıyılarını doğrudan etkileyeceğini kaydetti. Bu uyarılar, bölgenin deprem riskini bir kez daha gözler önüne serdi.
"DİRENÇLİ KENT, SADECE SAĞLAM BİNADAN İBARET DEĞİL, BİR ZİHNİYET MESELESİDİR"
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme karşı dirençli bir kentin yalnızca sağlam binalardan ibaret olmadığını vurguladı. Bir kentin tüm bileşenlerinin bu dayanıklılık anlayışıyla ele alınması gerektiğinin altını çizen Görür, kapsamlı bir yaklaşımın önemine dikkat çekti.
"HER ŞEY DEPREMİ GÖZETEREK İNŞA EDİLMELİ"
Prof. Dr. Görür, açıklamasında şunları kaydetti: "Yolundan köprüsüne, altyapısından hastanesine, okulundan kamu binasına kadar her şeyin depremi gözeterek inşa edilmesi gerekir. Ancak o zaman bir kent dirençli olur." Görür, bu meselenin sadece bir inşaat meselesi olmadığını, aynı zamanda bir zihniyet ve yönetim meselesi olduğunu belirterek, yetkililere ve topluma bütüncül bir bakış açısı çağrısında bulundu.
"BİLİMLE HAREKET EDİN, HALKI BİLİNÇLENDİRİN"
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme karşı dirençli kentler yaratmada yerel yönetimlere önemli sorumluluklar düştüğünü vurguladı. Görür, bu süreçte bilimin ve uzmanların rehberliğinde hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
"DİRENÇLİ KENTLER İÇİN SİYASİ KAYGILARDAN UZAK OLUNMALI"
Prof. Dr. Görür, yerel yönetimlere seslenerek şunları kaydetti: "Deprem dirençli kentler yaratmak için yerel yönetimler siyasi kaygılardan uzak, bilimle iç içe, şeffaf ve uzun vadeli planlar yapmak zorundadır." Görür, bu sürecin sadece yöneticilerin değil, tüm toplumun katılımıyla gerçekleşeceğini belirterek, "Halkla birlikte hareket edilmeli, toplumu da bilinçlendirmeliyiz. Çünkü dirençli bir kent, yalnızca yöneticilerin değil, halkın da sorumluluk aldığı bir kenttir" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Naci Görür'den Marmara depremi uyarısı!
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul Rumeli Üniversitesi Bilim İletişimi Ofisi tarafından düzenlenen “Deprem Gerçeği ve Dirençli Kentler’’ başlıklı seminere katılarak önemli açıklamalarda bulundu.
İstanbul Rumeli Üniversitesi'ndeki seminerde konuşan Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye'nin aktif fay hatları üzerinde konumlandığına dikkat çekti. Görür, 1999'daki Gölcük ve Düzce depremlerinin ardından bilim insanlarının yaptığı uyarılara yeterince kulak verilmediğini belirtti.
"BUGÜN BAŞKA BİR TÜRKİYE KONUŞUYOR OLABİLİRDİK"
"O depremler bir milat olabilirdi" diyen Prof. Dr. Görür, sözlerini şöyle sürdürdü: "1999'dan bu yana geçen 25 yılda merkezi ve yerel yönetimler, kentleri depreme dirençli hale getirmek için gerekli adımları kararlılıkla atsaydı, bugün başka bir Türkiye konuşuyor olabilirdik." Bu ifadeler, kentsel dönüşüm ve deprem hazırlıklarının önemini bir kez daha gündeme taşıdı.
"DEPREMİ DURDURAMAZSINIZ, DÜNYA ÖLÜR"
Prof. Dr. Görür, depremin önlenemez bir doğa olayı olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: "Depremi durduramazsınız, dua etmekle fay hatlarını etkileyemezsiniz. Deprem, dünyanın nefesidir. Eğer deprem durursa, dünya ölür. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken şey, doğayı durdurmak değil, onunla yaşamayı öğrenmektir." Bu sözler, depremle mücadelede odak noktasının doğayı kontrol etmekten ziyade, depreme dirençli yapılar ve yaşam alanları oluşturmak olması gerektiği mesajını güçlü bir şekilde verdi.
75 KİLOMETRELİK FAY HATTINDA YÜKSEK DEPREM POTANSİYELİ
Prof. Dr. Görür, yaklaşık 75 kilometre uzunluğundaki Kumburgaz fay hattının büyük bir kısmının henüz kırılmadığını belirtti. 1999 depremlerinin bu faylara ciddi bir stres transfer ettiğini vurgulayan Görür, şu an itibarıyla Marmara'da, özellikle Kumburgaz segmentinin kırılmaya hazır durumda olduğunu ifade etti. Görür, bu segmentin kırılması halinde 7'nin üzerinde bir deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu ve bunun da İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara kıyılarını doğrudan etkileyeceğini kaydetti. Bu uyarılar, bölgenin deprem riskini bir kez daha gözler önüne serdi.
"DİRENÇLİ KENT, SADECE SAĞLAM BİNADAN İBARET DEĞİL, BİR ZİHNİYET MESELESİDİR"
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme karşı dirençli bir kentin yalnızca sağlam binalardan ibaret olmadığını vurguladı. Bir kentin tüm bileşenlerinin bu dayanıklılık anlayışıyla ele alınması gerektiğinin altını çizen Görür, kapsamlı bir yaklaşımın önemine dikkat çekti.
"HER ŞEY DEPREMİ GÖZETEREK İNŞA EDİLMELİ"
Prof. Dr. Görür, açıklamasında şunları kaydetti: "Yolundan köprüsüne, altyapısından hastanesine, okulundan kamu binasına kadar her şeyin depremi gözeterek inşa edilmesi gerekir. Ancak o zaman bir kent dirençli olur." Görür, bu meselenin sadece bir inşaat meselesi olmadığını, aynı zamanda bir zihniyet ve yönetim meselesi olduğunu belirterek, yetkililere ve topluma bütüncül bir bakış açısı çağrısında bulundu.
"BİLİMLE HAREKET EDİN, HALKI BİLİNÇLENDİRİN"
Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme karşı dirençli kentler yaratmada yerel yönetimlere önemli sorumluluklar düştüğünü vurguladı. Görür, bu süreçte bilimin ve uzmanların rehberliğinde hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
"DİRENÇLİ KENTLER İÇİN SİYASİ KAYGILARDAN UZAK OLUNMALI"
Prof. Dr. Görür, yerel yönetimlere seslenerek şunları kaydetti: "Deprem dirençli kentler yaratmak için yerel yönetimler siyasi kaygılardan uzak, bilimle iç içe, şeffaf ve uzun vadeli planlar yapmak zorundadır." Görür, bu sürecin sadece yöneticilerin değil, tüm toplumun katılımıyla gerçekleşeceğini belirterek, "Halkla birlikte hareket edilmeli, toplumu da bilinçlendirmeliyiz. Çünkü dirençli bir kent, yalnızca yöneticilerin değil, halkın da sorumluluk aldığı bir kenttir" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
Kaynak: Haber Merkezi
Son Haberler
Bursa’da 3 aylık takip sonrası masaj salonlarına fuhuş baskını
İnegöl’de kontrolden çıkan araç tarlaya uçtu
Bursa otobanında ters yöne giren araç panik yarattı!