Uludağ’ın eteklerinde üretip Türkiye’nin sofralarına yolluyor

2009 yılında 3 kovanla başladığı bu yolculuk, onu bugün 150 kovanla üretim yapan ve yılda yaklaşık 1 ton bal üreten bir arıcıya dönüştürmüş.

Kendi markasını yaratıp, "Uludağ Bal Evi" adıyla saf ve doğal balını Türkiye'nin dört bir yanına gönderen Şerbetçi'nin arıcılık hikayesi, hem mesleki bir mirası devralmak hem de kişisel bir mücadeleyi kazanmak üzerine kurulu.

Arıcılıkla tanışmadan önce farklı işlerde çalışan Yiğit Şerbetçi, 38 yaşında ve mesleğe olan ilgisi, çocukluğundan itibaren dedesinin ve babasının yaptığı bu işlere duyduğu hayranlıkla şekillendi.

Arıcılık, ailesinde kuşaktan kuşağa aktarılan bir meslek olduğundan, babası ve dedesinin tecrübelerinden yararlanarak, arıcılığı bir iş olarak sürdürmeye karar verdi. Ancak, bu yolculuk çok kolay başlamadı.

Arıcılığa başladığında, arı sokmalarına karşı ciddi bir alerjisi olduğunu fark etti. Doktorlar, alerjisinin çok tehlikeli olduğunu ve arıların ona zarar verebileceğini söyledi. Fakat Yiğit Şerbetçi, bu durumu aşmak için kararlı bir şekilde mücadele etti.

Arılara sokularak, alerjisini zamanla yenmeyi başardı ve bu tecrübe, onun arıcılıkla bağını daha da güçlendirdi. Şerbetçi, 2009 yılında, Bursa'nın Osmangazi ilçesine bağlı Yiğitali Mahallesi'ne yerleşerek Uludağ’ın eteklerinde, 700 ila 900 metre rakımda arıcılığa başladı.

Bölgenin iklimi ve bitki örtüsü, özellikle kestane balı üretimi için oldukça uygun bir ortam sağlıyordu. Başlangıçta 3 kovanla başladığı üretim, kısa sürede büyük bir ilgi gördü. Şerbetçi, arıcılıkla ilgili çeşitli kurslara katılarak, bu mesleğin inceliklerini öğrendi ve işine daha profesyonel bir yaklaşım geliştirdi.

Zamanla kovan sayısını artırarak, bugün 150 kovanla kestane balı üretmeye devam ediyor. Bu yıl, yaklaşık 1 ton kestane balı üreten Şerbetçi, balının kalitesi ve doğallığıyla, hem yerel hem de ulusal pazarda büyük bir beğeni topluyor.

Uludağ'ın eteklerinde üretilen kestane balı, bölgenin kendine özgü bitki örtüsünden beslenen arıların ürettiği çok değerli bir bal türü. Şerbetçi, bu bölgedeki tarıma dayalı ekosistemin, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından "bal ormanı" olarak tescillenmesinin de altını çiziyor.

Bu sayede, üretimin kalitesini ve doğallığını garanti altına almış oluyor. Kestane balının yanı sıra, bazı yıllarda çiçek balı da ürettiklerini belirten Şerbetçi, asıl odaklarının her zaman kestane balı olduğunu vurguluyor.

Ürettiği bal, her yıl İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından analiz ediliyor. Yapılan analizlerde, Şerbetçi'nin balının hiçbir şekilde şeker, glikoz veya kimyasal madde içermediği tescilleniyor.

Şerbetçi, "Saf bal üretiyorum. Ürünlerimde katkı maddesi yok, sadece doğanın sunduğu balı sunuyorum" diyerek ürünlerinin kalitesine olan güvenini ifade ediyor. Balını, yerel pazarlarda ve dükkanlarda satmak yerine, sadece çevresindeki insanlara ve direkt alıcılarına satıyor. Uzun yıllardır bu işi yaptığı için, çevresinde balını almak isteyen birçok sadık müşteri bulunuyor. Ayrıca, ürünlerini kargo ile Türkiye'nin farklı şehirlerine de gönderiyor.

Yiğit Şerbetçi'nin en büyük hayali, bu mesleği sadece kendisi için değil, gelecek nesiller için de sürdürülebilir kılmak. Kızına da arıcılığı öğretmeye başlayan Şerbetçi, "Adı Asel, yani bal demek. İnşallah o da bu mesleği devam ettirir" diyerek, kızının da arıcılığa hevesli olduğunu belirtiyor.

Bu sayede, nesilden nesile devam edecek bir meslek mirası bırakmayı umuyor. Şerbetçi, bu mesleği sadece bir iş olarak değil, bir aile geleneği olarak görüyor ve gelecek kuşakların da bu geleneği yaşatmasını arzuluyor.