Otobüsçülüğü kanser mikrobuna benzeten, Türkiye'de gitmediği şehir kalmayan 32 yaşındaki Hacı Çakır, "Bu meslek insana yapıştığında kopmuyor. Adeta kanser mikrobu gibi. Şikayet ediyorum ancak işimi seviyorum" dedi.
Haber Giriş Tarihi: 12.09.2017 08:35
Haber Güncellenme Tarihi: 12.09.2017 08:35
Kaynak:
Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
Bilal KAYAALTI
Kimimizin birkaç saatlik yol boyunca yüzünü gördüğü kimimizin ise saatler süren yolculukta bile yüzüne bakmadığı, kutsal bir görevi yerine getiren neferdir şehirlerarası otobüs kullanan şoförler. Kimileri yurt içinde yolcu taşıdıkları gibi, tanımadıkları ülkelere de kendi sokağı, caddesindeymiş gibi hareket eder. Evinin ve sevdiklerinin yüzünü bazen ayda bir kere bazen ise iki ay göremediğini söyleyen Hacı Çakır, muavinlikle başladığı otobüsçülüğü Bursa Hayat'a anlattı. 32 yaşındaki genç kaptan, mesleğinin zorlukları olduğu bildiği halde kopamadığını dile getirdi.
OKULA GİDERKEN BİLE MUAVİNLİK YAPTIM
Şunu söylemek istiyorum, ben otobüslerde büyüdüm. Eniştem bu mesleğin duayenidir. Otobüsçülüğe onun sayesinde başladım. Lise çağlarımda harçlığını çıkarırsın diyerek, "gel muavinlik yap, şehirler gör, tarihe dokun" dedi. Dokunuş o dokunuş oldu. Artık boş vakitlerimde otobüs muavinliği yapmaya başlamıştım, harçlığımı çıkarıyordum; eve ekmek parası getiriyordum. Babasız büyümdüm ben, babam ben 5 aylıkken göçüp gitmiş bu dünyadan. Derslerden ayırdığım zamanı şehirleri görerek geçirmeye başladım. Lise bitirip üniversiteye başladım. Hâlâ muavinliğe devam ediyordum. Hiçbir zaman ekmek parası kazanmayı küçümsemedim. Bu iş için de aynı şey geçerli. Yüksekokulu bitirdikten sonra, artık resmen muavin olmuştum. Bu süre içinde eniştemin hakkını teslim etmem gerekiyor, çünkü bizim elimizden tutup sahip çıktı. Benim üzerimde hakkı çok büyüktür. Manevi babamdır.
HALK OTOBÜSLERİNDEN ÇALIŞTIM
Askere gitmeden önce halk otobüslerinde bilet kestim, muavinlik yaptım. Ardından, şehir içinde halk otobüs şoförlüğü yapmaya başladım. Artık, vazgeçilmez büyülü mesleğe adım atmıştım. Üniversite mezunu olmama rağmen mesleğimle ilgili bir iş yapmayı düşünmedim. Dedim ya bu meslek büyülü diye; hep kendi branşımda çalışmaya engel oldu. Kentin caddelerinde belirli bir süre otobüsçülük yaptıktan sonra, uzun yol şoförlüğüne başladım. Şu hususun altını çizelim, şehirlerarası yolcu taşıyan firmalarda maceram uzun sürmedi. Bunun en büyük sebebi, eniştemin tur kaptanı olmasıydı.
PERONDA ÇALIŞAMAZLAR
Bu mesleğin bir başka ilginç yanı, tur otobüsçülüğü yapanlar peronlarda uzun süre barınamaz, yani çalışamaz. Aynısı şehirlerarası firmalarda çalışan meslektaşlarımız için de geçerli. Onlar da tur işinde uzun süre sabredemez. Tur otobüsçüğünde yolcuyla sohbet edersiniz, arkadaş, kardeş olursunuz. Şehirlerarası kaptanlarda resmiyet söz konusudur. 32 yaşındayım, 15 yıldır bu mesleğin içindeyim. Allah'a şükürler olsun hiç kaza yapmadım. Kendimle barışık biri olmam da bu işte en büyük kazanımım. Hâlâ bekârım, evlilik için kısmet ne zaman bilmiyorum.
GEZMEDİĞİM ŞEHİR KALMADI
Türkiye'de gezmediğim şehir kalmadı. Bu kentlerin ilçelerini de görme fırsatı yakaladım. Farklı kültürlere ve onların tarihlerine şahit oldum. Yurt dışında 20 ülke gördüm. Savaş çıkmadan önce Suriye'ye sık sık gidiyordum. Artık, gittiğim, gezdiğim şehirlerin yıkılmış fotoğraflarına bakıyorum. Ülkemizdeki her ilde, ilginç insanlarla tanıştım. Bir seferinde Malatya'nın bir ilçesine cenaze götürmüştük. Kışın en koyu olduğu zamandı. Oradan geri dönerken, yoğun bir kar yağışı söz konusuydu. Alışık olmadığımız bir soğuk, adeta insanın kemiklerine işliyordu. Kocaman araçla tek şerit yolda ilerlerken yol bitti; çünkü kar geçit vermiyordu. Geldiğimiz 3 kilometrelik yolda geri geri gitmeyi kafaya koydum. Yaklaşık 1 km gittikten sonra yolun ortasında arabanın diferansiyeli kayanın üzerine çıkınca, elimiz kolumuz bağlı çaresiz bir şekilde yolda kaldık. İnanılmaz bir soğuk vardı. Otobüsü hareket ettiririm diye çaba sarf etmeme rağmen başarılı olamadım. Adamın birisi bizi fark etmiş yanımıza geldi, nasıl yardım edebilirim diye sordu. Yolda kaldık dedim, durumu izah ettim. Sabah hallederiz hadi bize gidelim dedi. Bizi evinde misafir etti. Sabah kalktık, traktörü olduğunu 2 tonluk da krikosunun olduğunu söyleyince otobüsü kurtardım. O günü hayatım boyunca unutamıyorum, Anadolu insanı hâlâ hesapsız ve iyi niyetli.
MORAL İSTEYEN BİR İŞ
Bizim yaptığımız iş çok zor bir meslek. Dikkat isteyen, moral isteyen bir iş. Can taşıyorsunuz, kolay bir iş değil bu. Belki tek parmağınla çevirdiğin direksiyon, kimi zaman sımsıkı sarılmak zorunda kaldığın hayat ağacın olabiliyor. Yolcularımız kim olursa olsun güler yüzü hiç eksik etmemek zorundayız. Bu anlamda psikolojik destek önemli. Empati yapmak önemli. Şehirlerarası çalıştığım dönemde İzmir- Aydın seferini yaparken, otobanı tercih etmeyip diğer karayolunda yolcu taşıyorduk. Bir gece inanılmaz yağmur yağıyor, sanki gök denilmiş. Diğer firmalarla yarış halindeyiz. Yollarda yolcu topluyoruz. Söke kavşağında elini kaldırmış, yağmurda sırılsıklam olmuş bir yolcu gördüm. Muavine alalım dedim. Muavin bana "Abi alırsak diğer yerde daha fazla yolcuyu kaçırırız "dedi. Ben muavini dinlemedim yolcuyu aldım. Adam teşekkür etti, Allah razı olsun dedi. Tabi biz, bir sürü yolcuyu alamamıştık. Aradan birkaç yıl geçti. Farklı bir şehre eniştemle yolcu taşıyoruz. O şehrin ismini vermeyeyim. Bir ara rampa aşağı inerken, Söke kavşağında yağmur altında bekleyen adamı gördüm, yolun ortasında ellerini kaldırmıştı. Ani fren yapıp durduğumu hatırlıyorum. Otobüsü kenara çektim, o adam yoktu. Yolcular sarsıntıdan uyanmıştı. Sorduklarında köpeğe çarpıyorduk dedim. Eniştem yanıma geldi, kulağıma eğildi ve uyudun mu yoksa dedi. Ben de galiba uyudum diye cevap verdim. Yolda kalmış amca rüyama girmiş, bizi ölümden kurtarmıştı.
BÜYÜSÜNDEN KURTULAMADIM
Bu meslek sıkıntılı, stresli bir iş kolu ama büyülü bir meslek. Girdin mi bırakamazsın, kopamazsın. Adama yılan gibi sarılır. Bırakmaz bir daha. Kanser mikrobu gibi, kurtulamadım gitti. Yollarla, ışıklarla, karanlıkla, sabah güneşiyle, yıldızlarla arkadaş olursunuz. Haftalarca evinize gidemez, mahallenin yolunu unutursunuz. 1 trilyon borca girip otobüs alır, 30 liraya yolcu taşırsınız. Her an riziko altında aracınız bozulabilir, kaza yapabilirsiniz. Düşünün bir kere, bu iş akıl işimi Allah aşkına. Neyse ki tur otobüsçülüğü biraz daha farklı. Daha rahat ve stresi az. Parası biraz daha fazla. Unutmadan halk otobüs şoförlüğü yaptığım yıllarda, izinli olduğum zaman, dostlarımı kendi otomobilimle gezdirirken ilk park ettiğim yer otobüs durakları oluyordu. Düşünün işte bu mesleğin nasıl bir iş olduğunu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Otobüsçülük kanser mikrobundan beter
Otobüsçülüğü kanser mikrobuna benzeten, Türkiye'de gitmediği şehir kalmayan 32 yaşındaki Hacı Çakır, "Bu meslek insana yapıştığında kopmuyor. Adeta kanser mikrobu gibi. Şikayet ediyorum ancak işimi seviyorum" dedi.
Bilal KAYAALTI
Kimimizin birkaç saatlik yol boyunca yüzünü gördüğü kimimizin ise saatler süren yolculukta bile yüzüne bakmadığı, kutsal bir görevi yerine getiren neferdir şehirlerarası otobüs kullanan şoförler. Kimileri yurt içinde yolcu taşıdıkları gibi, tanımadıkları ülkelere de kendi sokağı, caddesindeymiş gibi hareket eder. Evinin ve sevdiklerinin yüzünü bazen ayda bir kere bazen ise iki ay göremediğini söyleyen Hacı Çakır, muavinlikle başladığı otobüsçülüğü Bursa Hayat'a anlattı. 32 yaşındaki genç kaptan, mesleğinin zorlukları olduğu bildiği halde kopamadığını dile getirdi.
OKULA GİDERKEN BİLE MUAVİNLİK YAPTIM
Şunu söylemek istiyorum, ben otobüslerde büyüdüm. Eniştem bu mesleğin duayenidir. Otobüsçülüğe onun sayesinde başladım. Lise çağlarımda harçlığını çıkarırsın diyerek, "gel muavinlik yap, şehirler gör, tarihe dokun" dedi. Dokunuş o dokunuş oldu. Artık boş vakitlerimde otobüs muavinliği yapmaya başlamıştım, harçlığımı çıkarıyordum; eve ekmek parası getiriyordum. Babasız büyümdüm ben, babam ben 5 aylıkken göçüp gitmiş bu dünyadan. Derslerden ayırdığım zamanı şehirleri görerek geçirmeye başladım. Lise bitirip üniversiteye başladım. Hâlâ muavinliğe devam ediyordum. Hiçbir zaman ekmek parası kazanmayı küçümsemedim. Bu iş için de aynı şey geçerli. Yüksekokulu bitirdikten sonra, artık resmen muavin olmuştum. Bu süre içinde eniştemin hakkını teslim etmem gerekiyor, çünkü bizim elimizden tutup sahip çıktı. Benim üzerimde hakkı çok büyüktür. Manevi babamdır.
HALK OTOBÜSLERİNDEN ÇALIŞTIM
Askere gitmeden önce halk otobüslerinde bilet kestim, muavinlik yaptım. Ardından, şehir içinde halk otobüs şoförlüğü yapmaya başladım. Artık, vazgeçilmez büyülü mesleğe adım atmıştım. Üniversite mezunu olmama rağmen mesleğimle ilgili bir iş yapmayı düşünmedim. Dedim ya bu meslek büyülü diye; hep kendi branşımda çalışmaya engel oldu. Kentin caddelerinde belirli bir süre otobüsçülük yaptıktan sonra, uzun yol şoförlüğüne başladım. Şu hususun altını çizelim, şehirlerarası yolcu taşıyan firmalarda maceram uzun sürmedi. Bunun en büyük sebebi, eniştemin tur kaptanı olmasıydı.
PERONDA ÇALIŞAMAZLAR
Bu mesleğin bir başka ilginç yanı, tur otobüsçülüğü yapanlar peronlarda uzun süre barınamaz, yani çalışamaz. Aynısı şehirlerarası firmalarda çalışan meslektaşlarımız için de geçerli. Onlar da tur işinde uzun süre sabredemez. Tur otobüsçüğünde yolcuyla sohbet edersiniz, arkadaş, kardeş olursunuz. Şehirlerarası kaptanlarda resmiyet söz konusudur. 32 yaşındayım, 15 yıldır bu mesleğin içindeyim. Allah'a şükürler olsun hiç kaza yapmadım. Kendimle barışık biri olmam da bu işte en büyük kazanımım. Hâlâ bekârım, evlilik için kısmet ne zaman bilmiyorum.
GEZMEDİĞİM ŞEHİR KALMADI
Türkiye'de gezmediğim şehir kalmadı. Bu kentlerin ilçelerini de görme fırsatı yakaladım. Farklı kültürlere ve onların tarihlerine şahit oldum. Yurt dışında 20 ülke gördüm. Savaş çıkmadan önce Suriye'ye sık sık gidiyordum. Artık, gittiğim, gezdiğim şehirlerin yıkılmış fotoğraflarına bakıyorum. Ülkemizdeki her ilde, ilginç insanlarla tanıştım. Bir seferinde Malatya'nın bir ilçesine cenaze götürmüştük. Kışın en koyu olduğu zamandı. Oradan geri dönerken, yoğun bir kar yağışı söz konusuydu. Alışık olmadığımız bir soğuk, adeta insanın kemiklerine işliyordu. Kocaman araçla tek şerit yolda ilerlerken yol bitti; çünkü kar geçit vermiyordu. Geldiğimiz 3 kilometrelik yolda geri geri gitmeyi kafaya koydum. Yaklaşık 1 km gittikten sonra yolun ortasında arabanın diferansiyeli kayanın üzerine çıkınca, elimiz kolumuz bağlı çaresiz bir şekilde yolda kaldık. İnanılmaz bir soğuk vardı. Otobüsü hareket ettiririm diye çaba sarf etmeme rağmen başarılı olamadım. Adamın birisi bizi fark etmiş yanımıza geldi, nasıl yardım edebilirim diye sordu. Yolda kaldık dedim, durumu izah ettim. Sabah hallederiz hadi bize gidelim dedi. Bizi evinde misafir etti. Sabah kalktık, traktörü olduğunu 2 tonluk da krikosunun olduğunu söyleyince otobüsü kurtardım. O günü hayatım boyunca unutamıyorum, Anadolu insanı hâlâ hesapsız ve iyi niyetli.
MORAL İSTEYEN BİR İŞ
Bizim yaptığımız iş çok zor bir meslek. Dikkat isteyen, moral isteyen bir iş. Can taşıyorsunuz, kolay bir iş değil bu. Belki tek parmağınla çevirdiğin direksiyon, kimi zaman sımsıkı sarılmak zorunda kaldığın hayat ağacın olabiliyor. Yolcularımız kim olursa olsun güler yüzü hiç eksik etmemek zorundayız. Bu anlamda psikolojik destek önemli. Empati yapmak önemli. Şehirlerarası çalıştığım dönemde İzmir- Aydın seferini yaparken, otobanı tercih etmeyip diğer karayolunda yolcu taşıyorduk. Bir gece inanılmaz yağmur yağıyor, sanki gök denilmiş. Diğer firmalarla yarış halindeyiz. Yollarda yolcu topluyoruz. Söke kavşağında elini kaldırmış, yağmurda sırılsıklam olmuş bir yolcu gördüm. Muavine alalım dedim. Muavin bana "Abi alırsak diğer yerde daha fazla yolcuyu kaçırırız "dedi. Ben muavini dinlemedim yolcuyu aldım. Adam teşekkür etti, Allah razı olsun dedi. Tabi biz, bir sürü yolcuyu alamamıştık. Aradan birkaç yıl geçti. Farklı bir şehre eniştemle yolcu taşıyoruz. O şehrin ismini vermeyeyim. Bir ara rampa aşağı inerken, Söke kavşağında yağmur altında bekleyen adamı gördüm, yolun ortasında ellerini kaldırmıştı. Ani fren yapıp durduğumu hatırlıyorum. Otobüsü kenara çektim, o adam yoktu. Yolcular sarsıntıdan uyanmıştı. Sorduklarında köpeğe çarpıyorduk dedim. Eniştem yanıma geldi, kulağıma eğildi ve uyudun mu yoksa dedi. Ben de galiba uyudum diye cevap verdim. Yolda kalmış amca rüyama girmiş, bizi ölümden kurtarmıştı.
BÜYÜSÜNDEN KURTULAMADIM
Bu meslek sıkıntılı, stresli bir iş kolu ama büyülü bir meslek. Girdin mi bırakamazsın, kopamazsın. Adama yılan gibi sarılır. Bırakmaz bir daha. Kanser mikrobu gibi, kurtulamadım gitti. Yollarla, ışıklarla, karanlıkla, sabah güneşiyle, yıldızlarla arkadaş olursunuz. Haftalarca evinize gidemez, mahallenin yolunu unutursunuz. 1 trilyon borca girip otobüs alır, 30 liraya yolcu taşırsınız. Her an riziko altında aracınız bozulabilir, kaza yapabilirsiniz. Düşünün bir kere, bu iş akıl işimi Allah aşkına. Neyse ki tur otobüsçülüğü biraz daha farklı. Daha rahat ve stresi az. Parası biraz daha fazla. Unutmadan halk otobüs şoförlüğü yaptığım yıllarda, izinli olduğum zaman, dostlarımı kendi otomobilimle gezdirirken ilk park ettiğim yer otobüs durakları oluyordu. Düşünün işte bu mesleğin nasıl bir iş olduğunu.
Son Haberler
Bursa’da ehliyetsiz genç tehlike saçtı!
Kaza mı, cinayet mi? Güllü’nün ölümü ile ilgili kritik karar
Bursa’da ev taşıma kabusa döndü! Kullanılamaz hale geldi