Opr. Dr. Melike Karen’den hastalara çağrı! ‘Gecikmeden bir uzmana danışın’
Opr. Dr. Melike Karen’den hastalara çağrı! ‘Gecikmeden bir uzmana danışın’
Makatta ağrı ve kanamanın hemoroid değil, anal fissür belirtisi olabileceğini ifade eden Özel Aritmi Osmangazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Melike Karen, “Anal fissür, ihmal edildiğinde kronikleşen ve yaşam kalitesini düşüren bir rahatsızlıktır. Erken teşhis ve doğru tedaviyle tamamen iyileşebilir.”dedi.
Haber Giriş Tarihi: 11.02.2025 09:12
Haber Güncellenme Tarihi: 11.02.2025 09:48
Muhabir:
Fethiye AKIN
Özel Aritmi Osmangazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Melike Karen, halk arasında makat çatlağı olarak bilinen anal fissür hakkında önemli bilgiler verdi. Hastalığın nedenlerini, belirtilerini ve tedavi süreçlerini ayrıntılı şekilde anlatan Karen, özellikle bu rahatsızlık nedeniyle doktora başvurmaktan çekinen hastalara önemli uyarılarda bulundu.
ANAL FİSSÜR NEDİR?
Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Melike Karen, anal fissürün anüs girişinde meydana gelen bir yara veya yırtık olduğunu belirterek, şu bilgileri paylaştı:
“Anal fissür, makat bölgesinde oluşan çatlak veya yırtıktır. Anüsün giriş kısmında meydana gelir ve dışkılama sırasında ağrıya, kanamaya neden olabilir. En sık karşılaştığımız nedenler kabızlık ve ishaldir. Her iki durumda da dışkının yapısı değiştiği için anüs kaslarının dengesiz çalışmasına ve çatlak oluşmasına yol açar.”
Bu rahatsızlığın gelişiminde, anüsün iç kısmındaki istemsiz çalışan kasın önemli bir rol oynadığını vurgulayan Karen, “Anüsün çıkış kısmında iki ana kas vardır: Biri iç sfinkter, diğeri ise dış sfinkterdir. Dış sfinkter, bizim istemli olarak kontrol ettiğimiz, yani gazı veya dışkıyı tutmamızı sağlayan kastır. İç sfinkter ise beyin kontrolünde, istemsiz çalışan kastır. Anal fissürün oluşumunda en büyük etken, bu iç kasın gevşeyememesi ve sürekli kasılı kalmasıdır. İlk başta basit bir çatlak olarak başlar, ancak zamanla iyileşmezse kronikleşerek daha ciddi bir yaraya dönüşebilir.” şeklinde konuştu.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Karen, anal fissür hastalarının çoğunun, belirtilerini fark ettiklerinde genellikle hemoroid olduklarını düşünerek doktora başvurduklarını belirtti. Hastalığın en sık görülen şikayetlerini ise şöyle sıraladı:
“Hastalar bize genellikle ‘Hemoroid oldum’ diyerek gelirler. Oysa anal fissür ile hemoroid farklı hastalıklardır. Anal fissürün en belirgin özelliklerinden biri, tuvalet sırasında cam kırıkları hissi gibi keskin bir ağrı duyulmasıdır. Bunun yanında tuvalet sonrası sızlama, yanma ve kanama da sık görülen belirtiler arasındadır. Kanama her zaman olmayabilir, ancak çoğu hastada mevcuttur.”
TOPLUMDA GÖRÜLME SIKLIĞI VE RİSK GRUPLARI
Hastalığın toplumda görülme oranı hakkında da bilgi veren Karen, “Anal fissür toplumda yetişkinlerde yüzde 1-2 oranında görülüyor. Oran düşük gibi görünse de bize başvuran hastaların önemli bir kısmı bu rahatsızlıktan şikayetçi. Özellikle kadın hastalarda daha sık karşılaşıyoruz. Bunun en büyük nedeni ise kronik kabızlık. Kadınlar, hormonal değişimler, gebelik ve doğum travmaları nedeniyle daha fazla risk altındalar.” dedi.
Anal fissürün akut ve kronik olmak üzere iki evrede değerlendirildiğini belirten Karen,
“Akut anal fissür, birkaç gün süren ağrılı dışkılama ile kendini gösterir ve genellikle ilaç tedavisiyle iyileşir. Ancak kronikleşen fissürler, yani iki aydan uzun süredir devam eden iyileşmeyen çatlaklar, cerrahi müdahale gerektirebilir. Bu nedenle hastalar belirtileri fark ettiklerinde beklemek yerine bir uzmana başvurmalıdır.” diyerek uyarıda bulundu.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ: İLAÇ, BOTOKS VE CERRAHİ MÜDAHALE
Anal fissür tedavisinde, hastalığın evresine göre farklı yöntemler uygulandığını belirten Karen, akut fissürlerin genellikle ilaç tedavisiyle iyileştirildiğini söyleyerek,
“Eğer hastamız akut evredeyse, yani yeni başlamış bir fissür varsa, genellikle ilaç tedavisi ile iyileşir. Ancak fissür sık sık tekrarlıyorsa ve iki aydan uzun süredir devam ediyorsa, vücut artık kendini onaramaz hale gelir. İç kas sürekli kasılı kaldığı için iyileşme gerçekleşmez. İşte bu durumda devreye diğer tedavi yöntemleri girer.” dedi.
Bu yöntemlerden biri olan botoks enjeksiyonunun anal fissür tedavisindeki etkisini anlatan Karen, “Botoks enjeksiyonu, son yıllarda sıkça başvurduğumuz bir tedavi yöntemidir. Yüzde kullanılan botoks gibi, burada da kasın kasılmasını geçici olarak engellemeyi amaçlıyoruz. Ancak bu işlemin doğru ellerde yapılması çok önemli. Çünkü enjeksiyonun iç sfinkter kasına uygulanması gerekiyor, dış kasa değil. Yanlış uygulamalar ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Botoksun başarı oranı yüzde 70-80 civarında, ancak etkisi en fazla altı ay sürüyor. Eğer fissür bu sürede iyileşmezse ya da tekrarlarsa ikinci bir botoks enjeksiyonu yapılabilir. Ancak sık tekrarlayan vakalarda cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelebiliyor.” diye konuştu.
Cerrahi tedavinin en kalıcı çözüm olduğunu belirten Karen, bu tedavinin başarısının çok yüksek olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Cerrahi yöntem, özellikle botoksun etkili olmadığı veya tekrarlayan vakalar için en kesin çözümdür. Başarı oranı yüzde 90’ın üzerindedir ve uygun hastalarda nüks riski çok düşüktür. Ancak burada en önemli nokta, altta yatan bir bağırsak hastalığının olup olmadığını belirlemektir. Eğer hastada kronik bağırsak hastalıkları varsa, tedavi buna göre planlanmalıdır.”
HASTALIĞI ÖNLEMEK İÇİN NE YAPILMALI?
Anal fissürün tekrarlamaması için hastaların dikkat etmesi gerekenleri sıralayan Karen, “Öncelikle, düzenli dışkılama alışkanlığı kazanmak çok önemli. Tuvalet ihtiyacını ertelememek, tuvalette uzun süre kalmamak ve dışkılama sırasında aşırı zorlamamak gerekiyor. Ayrıca, beslenme alışkanlıkları da hastalığın önlenmesinde büyük rol oynuyor. Lifli besinler, zeytinyağlı sebze yemekleri ve bol su tüketimi bağırsak sağlığını destekleyerek fissür oluşumunu engelleyebilir.” dedi.
UTANGAÇLIK NEDENİYLE TEDAVİYİ GECİKTİRMEYİN
Bazı hastaların utanma nedeniyle doktora başvurmadığını ve hastalığın ilerlediğini belirten Karen, hastalara şu çağrıyı yaptı:
“Anal bölge hastalıkları nedeniyle doktora gitmekten çekinen hastalarımız var. Ancak sağlıkta utanılacak bir şey yoktur. Ne kadar erken başvurulursa, tedavi o kadar kolay olur. Hastalık ilerlediğinde tedavi süreci daha zor ve uzun hale gelir. Bu nedenle herhangi bir şikayetiniz varsa, gecikmeden bir uzmana danışın.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Opr. Dr. Melike Karen’den hastalara çağrı! ‘Gecikmeden bir uzmana danışın’
Makatta ağrı ve kanamanın hemoroid değil, anal fissür belirtisi olabileceğini ifade eden Özel Aritmi Osmangazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Melike Karen, “Anal fissür, ihmal edildiğinde kronikleşen ve yaşam kalitesini düşüren bir rahatsızlıktır. Erken teşhis ve doğru tedaviyle tamamen iyileşebilir.”dedi.
Özel Aritmi Osmangazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Melike Karen, halk arasında makat çatlağı olarak bilinen anal fissür hakkında önemli bilgiler verdi. Hastalığın nedenlerini, belirtilerini ve tedavi süreçlerini ayrıntılı şekilde anlatan Karen, özellikle bu rahatsızlık nedeniyle doktora başvurmaktan çekinen hastalara önemli uyarılarda bulundu.
ANAL FİSSÜR NEDİR?
Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Melike Karen, anal fissürün anüs girişinde meydana gelen bir yara veya yırtık olduğunu belirterek, şu bilgileri paylaştı:
“Anal fissür, makat bölgesinde oluşan çatlak veya yırtıktır. Anüsün giriş kısmında meydana gelir ve dışkılama sırasında ağrıya, kanamaya neden olabilir. En sık karşılaştığımız nedenler kabızlık ve ishaldir. Her iki durumda da dışkının yapısı değiştiği için anüs kaslarının dengesiz çalışmasına ve çatlak oluşmasına yol açar.”
Bu rahatsızlığın gelişiminde, anüsün iç kısmındaki istemsiz çalışan kasın önemli bir rol oynadığını vurgulayan Karen, “Anüsün çıkış kısmında iki ana kas vardır: Biri iç sfinkter, diğeri ise dış sfinkterdir. Dış sfinkter, bizim istemli olarak kontrol ettiğimiz, yani gazı veya dışkıyı tutmamızı sağlayan kastır. İç sfinkter ise beyin kontrolünde, istemsiz çalışan kastır. Anal fissürün oluşumunda en büyük etken, bu iç kasın gevşeyememesi ve sürekli kasılı kalmasıdır. İlk başta basit bir çatlak olarak başlar, ancak zamanla iyileşmezse kronikleşerek daha ciddi bir yaraya dönüşebilir.” şeklinde konuştu.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Karen, anal fissür hastalarının çoğunun, belirtilerini fark ettiklerinde genellikle hemoroid olduklarını düşünerek doktora başvurduklarını belirtti. Hastalığın en sık görülen şikayetlerini ise şöyle sıraladı:
“Hastalar bize genellikle ‘Hemoroid oldum’ diyerek gelirler. Oysa anal fissür ile hemoroid farklı hastalıklardır. Anal fissürün en belirgin özelliklerinden biri, tuvalet sırasında cam kırıkları hissi gibi keskin bir ağrı duyulmasıdır. Bunun yanında tuvalet sonrası sızlama, yanma ve kanama da sık görülen belirtiler arasındadır. Kanama her zaman olmayabilir, ancak çoğu hastada mevcuttur.”
TOPLUMDA GÖRÜLME SIKLIĞI VE RİSK GRUPLARI
Hastalığın toplumda görülme oranı hakkında da bilgi veren Karen, “Anal fissür toplumda yetişkinlerde yüzde 1-2 oranında görülüyor. Oran düşük gibi görünse de bize başvuran hastaların önemli bir kısmı bu rahatsızlıktan şikayetçi. Özellikle kadın hastalarda daha sık karşılaşıyoruz. Bunun en büyük nedeni ise kronik kabızlık. Kadınlar, hormonal değişimler, gebelik ve doğum travmaları nedeniyle daha fazla risk altındalar.” dedi.
Anal fissürün akut ve kronik olmak üzere iki evrede değerlendirildiğini belirten Karen,
“Akut anal fissür, birkaç gün süren ağrılı dışkılama ile kendini gösterir ve genellikle ilaç tedavisiyle iyileşir. Ancak kronikleşen fissürler, yani iki aydan uzun süredir devam eden iyileşmeyen çatlaklar, cerrahi müdahale gerektirebilir. Bu nedenle hastalar belirtileri fark ettiklerinde beklemek yerine bir uzmana başvurmalıdır.” diyerek uyarıda bulundu.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ: İLAÇ, BOTOKS VE CERRAHİ MÜDAHALE
Anal fissür tedavisinde, hastalığın evresine göre farklı yöntemler uygulandığını belirten Karen, akut fissürlerin genellikle ilaç tedavisiyle iyileştirildiğini söyleyerek,
“Eğer hastamız akut evredeyse, yani yeni başlamış bir fissür varsa, genellikle ilaç tedavisi ile iyileşir. Ancak fissür sık sık tekrarlıyorsa ve iki aydan uzun süredir devam ediyorsa, vücut artık kendini onaramaz hale gelir. İç kas sürekli kasılı kaldığı için iyileşme gerçekleşmez. İşte bu durumda devreye diğer tedavi yöntemleri girer.” dedi.
Bu yöntemlerden biri olan botoks enjeksiyonunun anal fissür tedavisindeki etkisini anlatan Karen, “Botoks enjeksiyonu, son yıllarda sıkça başvurduğumuz bir tedavi yöntemidir. Yüzde kullanılan botoks gibi, burada da kasın kasılmasını geçici olarak engellemeyi amaçlıyoruz. Ancak bu işlemin doğru ellerde yapılması çok önemli. Çünkü enjeksiyonun iç sfinkter kasına uygulanması gerekiyor, dış kasa değil. Yanlış uygulamalar ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Botoksun başarı oranı yüzde 70-80 civarında, ancak etkisi en fazla altı ay sürüyor. Eğer fissür bu sürede iyileşmezse ya da tekrarlarsa ikinci bir botoks enjeksiyonu yapılabilir. Ancak sık tekrarlayan vakalarda cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelebiliyor.” diye konuştu.
Cerrahi tedavinin en kalıcı çözüm olduğunu belirten Karen, bu tedavinin başarısının çok yüksek olduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Cerrahi yöntem, özellikle botoksun etkili olmadığı veya tekrarlayan vakalar için en kesin çözümdür. Başarı oranı yüzde 90’ın üzerindedir ve uygun hastalarda nüks riski çok düşüktür. Ancak burada en önemli nokta, altta yatan bir bağırsak hastalığının olup olmadığını belirlemektir. Eğer hastada kronik bağırsak hastalıkları varsa, tedavi buna göre planlanmalıdır.”
HASTALIĞI ÖNLEMEK İÇİN NE YAPILMALI?
Anal fissürün tekrarlamaması için hastaların dikkat etmesi gerekenleri sıralayan Karen, “Öncelikle, düzenli dışkılama alışkanlığı kazanmak çok önemli. Tuvalet ihtiyacını ertelememek, tuvalette uzun süre kalmamak ve dışkılama sırasında aşırı zorlamamak gerekiyor. Ayrıca, beslenme alışkanlıkları da hastalığın önlenmesinde büyük rol oynuyor. Lifli besinler, zeytinyağlı sebze yemekleri ve bol su tüketimi bağırsak sağlığını destekleyerek fissür oluşumunu engelleyebilir.” dedi.
UTANGAÇLIK NEDENİYLE TEDAVİYİ GECİKTİRMEYİN
Bazı hastaların utanma nedeniyle doktora başvurmadığını ve hastalığın ilerlediğini belirten Karen, hastalara şu çağrıyı yaptı:
“Anal bölge hastalıkları nedeniyle doktora gitmekten çekinen hastalarımız var. Ancak sağlıkta utanılacak bir şey yoktur. Ne kadar erken başvurulursa, tedavi o kadar kolay olur. Hastalık ilerlediğinde tedavi süreci daha zor ve uzun hale gelir. Bu nedenle herhangi bir şikayetiniz varsa, gecikmeden bir uzmana danışın.”
Kaynak: Fethiye AKIN
Son Haberler
Bursa'da korkunç kaza! Belediye otobüsünün freni patladı: 8 yaralı
Ekrem İmamoğlu’nun ifadesi ortaya çıktı
Kapıda vize uygulaması genişliyor!