Bursa’nın simgesi haline gelen ipek kozası, yüzyıllardır kentin kültürel ve ekonomik hayatına yön veriyor. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Fatma Güler, geleneksel ipek böcekçiliğinin inceliklerini Bursa Hayat’a anlattı.
Haber Giriş Tarihi: 15.07.2025 10:36
Haber Güncellenme Tarihi: 15.07.2025 11:03
Muhabir:
Damla Dilmeç
Bursa denince akla gelen ilk değerlerden biri ipektir. Yüzyıllardır kenti temsil eden ipek kozası, hem geleneksel üretimiyle hem de kültürel mirasıyla Bursa’nın simgesi olmayı sürdürüyor.
İpek kozasını işleyerek çeşitli aksesuarlar yapan ve bu alanda kadınlara gelir kaynağı sağlayan Fatma Güler, Bursa’da bu geleneği yaşatan önemli isimlerden biridir. Aynı zamanda UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı” unvanıyla tescillenen Güler, ipek böcekçiliğinin köylerde nasıl yapıldığını, üretim sürecini ve geleneksel yöntemleri detaylı şekilde anlattı.
“İpek kozası dediğimiz şey küçücük, bulgur tanesi gibi beyaz bir tohumla başlar” diyen Güler, üretim sürecini şöyle özetliyor: “Önce Koza Birlik gibi kurumlarca ücretsiz temin edilen bu minik yumurtalar, taze yıkanmış dut yapraklarının serildiği kutulara serpiliyor. Sabah olduğunda bu yumurtalardan beyaz, incecik kurtçuklar çıkıyor. Onlar dut yapraklarıyla beslenerek büyüyor.”
Güler, bu besleme sürecinin çok özen gerektirdiğini vurgulayarak, “Dut yaprakları ilaçsız ve temiz olmalı. Kurtçuklar önce küçük kutularda büyür, sonra büyük tezgahlara alınır. Nisan, mayıs aylarında soğuk olursa soba yakılır. Odanın camları açılmaz ki sıcaklık dengede kalsın.” dedi.
Yaklaşık 45 gün süren bu süreçte ipek böceklerinin birkaç kez “uyku” evresi geçirdiğini aktaran Güler, “En sonunda başparmak kalınlığında tombul, bembeyaz tırtıllar olur. Odanın içinde mis gibi yaprak kokusu olur. Sonra dalları üzerine konan tırtıllar kendilerini örmeye başlar. Salya gibi salgılarıyla kozalarını örerler. Bu aşamada kozalar toplanıp köy meydanlarına taşınır. Eskiden at ya da eşek sırtında taşınan kozalar, Koza Han gibi merkezlerde açık artırmayla satılırdı. Kaliteli, beyaz kozalar daha yüksek fiyata alıcı bulurdu.” dedi.
Kozaların en geç 20 gün içinde işlenmesi gerektiğine dikkat çeken Güler, “Eğer 20 gün içinde kaynar suya atılmazsa içindeki kelebek kozanın duvarını deler, iplik ziyan olur. Bu yüzden haşlanarak ipek teli çıkartılır.” diye konuştu.
Haşlama sırasında içindeki canlı tırtıl ölür ve koza iplik vermeye hazır hale gelir. Eskiden çıkrıklarla elle çekilen ipek ipliği, günümüzde modern fabrikalarda işleniyor. Bir kozanın içinden 1000 ila 1500 metre uzunluğunda ipek ipliği elde edilebiliyor.
Fatma Güler’in bir diğer önemli katkısı ise “aksesuar üretimi.” Klasik ipek çekiminde “kusurlu” ya da ipliği kısa çıkan kozalar atılacağına, Güler bunları değerlendiriyor:
“Biz bu tür kozaları kesip şekillendirerek gelin buketleri, yaka çiçekleri, tablolar, masa süsleri yapıyoruz. Kadınlara da ek gelir sağlıyor.”
Ala Sanat Atölyesi'nin kurucusu Fatma Güler, mekanında sadece sanatsal üretim yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kültürü gelecek nesillere aktarmak için de büyük çaba sarf ediyor. Güler, bu özel kültürün tanıtımı amacıyla atölyeler ve sempozyumlar düzenleyerek sanatı bir yaşam biçimi olarak benimsetmeyi hedefliyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursa Hayat Gazetesi
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa’nın ipeği: Kozadan sanata uzanan bir hikaye
Bursa’nın simgesi haline gelen ipek kozası, yüzyıllardır kentin kültürel ve ekonomik hayatına yön veriyor. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Fatma Güler, geleneksel ipek böcekçiliğinin inceliklerini Bursa Hayat’a anlattı.
Bursa denince akla gelen ilk değerlerden biri ipektir. Yüzyıllardır kenti temsil eden ipek kozası, hem geleneksel üretimiyle hem de kültürel mirasıyla Bursa’nın simgesi olmayı sürdürüyor.
İpek kozasını işleyerek çeşitli aksesuarlar yapan ve bu alanda kadınlara gelir kaynağı sağlayan Fatma Güler, Bursa’da bu geleneği yaşatan önemli isimlerden biridir. Aynı zamanda UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı” unvanıyla tescillenen Güler, ipek böcekçiliğinin köylerde nasıl yapıldığını, üretim sürecini ve geleneksel yöntemleri detaylı şekilde anlattı.
“İpek kozası dediğimiz şey küçücük, bulgur tanesi gibi beyaz bir tohumla başlar” diyen Güler, üretim sürecini şöyle özetliyor: “Önce Koza Birlik gibi kurumlarca ücretsiz temin edilen bu minik yumurtalar, taze yıkanmış dut yapraklarının serildiği kutulara serpiliyor. Sabah olduğunda bu yumurtalardan beyaz, incecik kurtçuklar çıkıyor. Onlar dut yapraklarıyla beslenerek büyüyor.”
Güler, bu besleme sürecinin çok özen gerektirdiğini vurgulayarak, “Dut yaprakları ilaçsız ve temiz olmalı. Kurtçuklar önce küçük kutularda büyür, sonra büyük tezgahlara alınır. Nisan, mayıs aylarında soğuk olursa soba yakılır. Odanın camları açılmaz ki sıcaklık dengede kalsın.” dedi.
Yaklaşık 45 gün süren bu süreçte ipek böceklerinin birkaç kez “uyku” evresi geçirdiğini aktaran Güler, “En sonunda başparmak kalınlığında tombul, bembeyaz tırtıllar olur. Odanın içinde mis gibi yaprak kokusu olur. Sonra dalları üzerine konan tırtıllar kendilerini örmeye başlar. Salya gibi salgılarıyla kozalarını örerler. Bu aşamada kozalar toplanıp köy meydanlarına taşınır. Eskiden at ya da eşek sırtında taşınan kozalar, Koza Han gibi merkezlerde açık artırmayla satılırdı. Kaliteli, beyaz kozalar daha yüksek fiyata alıcı bulurdu.” dedi.
Kozaların en geç 20 gün içinde işlenmesi gerektiğine dikkat çeken Güler, “Eğer 20 gün içinde kaynar suya atılmazsa içindeki kelebek kozanın duvarını deler, iplik ziyan olur. Bu yüzden haşlanarak ipek teli çıkartılır.” diye konuştu.
Haşlama sırasında içindeki canlı tırtıl ölür ve koza iplik vermeye hazır hale gelir. Eskiden çıkrıklarla elle çekilen ipek ipliği, günümüzde modern fabrikalarda işleniyor. Bir kozanın içinden 1000 ila 1500 metre uzunluğunda ipek ipliği elde edilebiliyor.
Fatma Güler’in bir diğer önemli katkısı ise “aksesuar üretimi.” Klasik ipek çekiminde “kusurlu” ya da ipliği kısa çıkan kozalar atılacağına, Güler bunları değerlendiriyor:
“Biz bu tür kozaları kesip şekillendirerek gelin buketleri, yaka çiçekleri, tablolar, masa süsleri yapıyoruz. Kadınlara da ek gelir sağlıyor.”
Ala Sanat Atölyesi'nin kurucusu Fatma Güler, mekanında sadece sanatsal üretim yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bu kültürü gelecek nesillere aktarmak için de büyük çaba sarf ediyor. Güler, bu özel kültürün tanıtımı amacıyla atölyeler ve sempozyumlar düzenleyerek sanatı bir yaşam biçimi olarak benimsetmeyi hedefliyor.
Kaynak: Damla Dilmeç
Son Haberler
Bursa’da Ayşe Orakçı’yı sevenleri son yolculuğuna uğurladı
Bakan Yumaklı'dan açıklama! Bursa Harmancık'taki yangın söndürüldü mü?
Meteoroloji duyurdu! Bursa için beklenen haber