Bursa’da üç kuşaktır cami alemi üreten Rıza Akbalış, Marmara Bölgesi’nin tek alem ustası olarak mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Akbalış, Türkiye’de yalnızca dört ustası kalan sanatın yok olma tehlikesine dikkat çekerek, “Bu sadece bir iş değil, kültürel bir miras” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 11.08.2025 08:31
Haber Güncellenme Tarihi: 11.08.2025 08:35
Muhabir:
Damla Dilmeç
Bursa’da yaşayan Rıza Akbalış, Marmara Bölgesi’nin tek “alemcisi” olarak 120 yıllık aile mirası bir zanaatı sürdürüyor. Türkiye’de yalnızca dört ustası kalan bu kadim mesleğin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Akbalış, mesleğin hem kültürel hem dini bir değeri temsil ettiğini ifade etti. Akbalış,“Dışarıdan bakıldığında kolay gibi görünür ama çok meşakkatli bir iş. Çırak olarak gelen çocuklar en fazla bir hafta dayanabiliyor.” dedi. Akbalış, zanaatın zorlukları nedeniyle yeni usta yetişmediğine dikkat çekti.
“ALEM İSLAM DÜNYASINDA ÖNEMLİ BİR SEMBOLDÜR”
Cami minarelerinin, kubbelerinin ve şadırvanlarının tepelerine yerleştirilen ve İslam ülkelerinin sembolü olarak kabul edilen “alem”in önemine değinen Rıza Akbalış şunları söyledi: “Alem, İslamiyet’te göğe elleri açarak dua etmeyi simgeler. Nasıl ki haç Hristiyanlar için kutsal bir sembolse, alem de Müslüman ülkelerin sembolüdür. Ancak bunu bilen çok az kişi var. Medyada daha çok yer verilirse, gençlerin ilgisi artar.”
DEDEDEN TORUNA ÜÇ KUŞAKTIR
Mesleğin Akbalış ailesindeki serüveni ise Osmanlı dönemine dayanıyor. Rıza Akbalış’ın dedesi bir Ermeni ustanın yanında çırak olarak işe başlamış. Askerlik sonrası ustasının vefatı üzerine kendi başına alem üretmeye başlayan Rıza Akbalış’ın dedesi, mesleği oğluna devretmiş. Rıza Akbalış da babasından aldığı işi 45 yıldır büyük bir özveriyle sürdürüyor: “Ben bu işi üçüncü kuşak olarak yapıyorum. Dedemden babama, babamdan bana geçti. Yaklaşık 120 yıllık bir aile mesleği bu. Bursa’nın yerlisiyiz. Yaşadığım sürece de bu mesleği yapmaktan zevk alacağım.”
“TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINA ALEM YAPIYORUM”
Yalnızca Bursa değil, İstanbul, Ankara, İzmir gibi pek çok ile alem üreten Akbalış, yaptığı işin kalıcılığıyla gurur duyduğunu ifade ederek “Yaptığımız alemler 150-250 yıl arası ayakta kalıyor. Türkiye’nin birçok şehrinde benim yaptığım alemler var. Bir gün yolculuk yaparken bir caminin tepesinde kendi yaptığım alemi görünce onur duyuyorum. Çünkü bu dünyadan göçsem de eserim kalacak.” şeklinde konuştu.
MESLEĞİN İNCELİKLERİ VE ZORLUKLARI
Alemcilik mesleğinin hem fiziksel hem teknik zorluklar içerdiğini anlatan Akbalış, “Çırak yetişmiyor çünkü iş gerçekten çok zor. Torna, tesviye, sıvama, kaynak, parlatma… Hepsi ayrı ustalık ister. Gelen gençler bir hafta sonra bırakıyor. Şimdi gençler internetten para kazanmayı daha kolay buluyor. Oysa dedem bu meslekle ailesini geçindirdi. Babam bizi, ben de çocuklarımı geçindirdim.” diye konuştu
“PLASTİĞE KARŞI BAKIRIN GÜCÜ”
Son yıllarda plastikten alem üretimine yönelik girişimler olsa da bunların uzun ömürlü olmadığını belirten Akbalış, bakırın bu işte vazgeçilmez olduğunu söyledi: “Plastikten yapılan alemler bir iki yıl güneşte yamuluyor. Bakır ise yüzlerce yıl dayanır, toprağın altında bile antika değerini korur. Dedemden kalan alemler hâlâ ayakta.”
“UNESCO ÜYESİYİM, KÜLTÜREL MİRASI KORUMAYA ÇALIŞIYORUM”
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları arasında da yer alan Rıza Akbalış, mesleğinin kültürel miras olarak görülmesi gerektiğini vurguladı:
“Bu sadece bir zanaat değil, bir kültürel değer. İnsanlar bilmiyor. Bir keresinde ilkokul çocuklarına atölyemi gezdirdim. Haçı biliyorlar ama alemi bilmiyorlar. Öğretmenleri bile bilmiyordu. Anlattım, öğrettim. Çünkü bu bizim sembolümüz. Anne-babalar da öğretmenler de çocuklara bunu anlatmalı.”
ÜÇ KUŞAKLIK ESERLER ATÖLYEDE SAKLANIYOR
Atölyesinde hem kendi yaptığı hem babasından ve dedesinden kalan alemleri ve el aletlerini özenle muhafaza eden Akbalış, atölyeyi adeta yaşayan bir müzeye dönüştürmüş durumda. Dededen kalma çalışma tezgâhını (ustaların “eşek” dediği oturma sehpasını), eski torna kalıplarını ve el aletlerini sergileyerek ustalığın izlerini canlı tutuyor.
“GELECEK KAYGISI VAR”
Artan bakır maliyetleri ve zorlu çalışma koşulları nedeniyle cami derneklerinin de siparişlerde zorlandığını belirten Akbalış, “Cami dernekleri artık bakırın pahalı olduğunu söylüyor ama alem takmak da zorundalar. Her camide alem vardır. Türkiye’de yapan dört kişi kaldık. Samsun, Trabzon, Afyon, Kahramanmaraş’ta birer usta var. Marmara Bölgesi’nde sadece ben kaldım. Bu kültürel değeri yaşatmaya devam edeceğim.” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa’da üç kuşaktır süren alem ustalığı!
Bursa’da üç kuşaktır cami alemi üreten Rıza Akbalış, Marmara Bölgesi’nin tek alem ustası olarak mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Akbalış, Türkiye’de yalnızca dört ustası kalan sanatın yok olma tehlikesine dikkat çekerek, “Bu sadece bir iş değil, kültürel bir miras” dedi.
Bursa’da yaşayan Rıza Akbalış, Marmara Bölgesi’nin tek “alemcisi” olarak 120 yıllık aile mirası bir zanaatı sürdürüyor. Türkiye’de yalnızca dört ustası kalan bu kadim mesleğin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Akbalış, mesleğin hem kültürel hem dini bir değeri temsil ettiğini ifade etti. Akbalış,“Dışarıdan bakıldığında kolay gibi görünür ama çok meşakkatli bir iş. Çırak olarak gelen çocuklar en fazla bir hafta dayanabiliyor.” dedi. Akbalış, zanaatın zorlukları nedeniyle yeni usta yetişmediğine dikkat çekti.
“ALEM İSLAM DÜNYASINDA ÖNEMLİ BİR SEMBOLDÜR”
Cami minarelerinin, kubbelerinin ve şadırvanlarının tepelerine yerleştirilen ve İslam ülkelerinin sembolü olarak kabul edilen “alem”in önemine değinen Rıza Akbalış şunları söyledi: “Alem, İslamiyet’te göğe elleri açarak dua etmeyi simgeler. Nasıl ki haç Hristiyanlar için kutsal bir sembolse, alem de Müslüman ülkelerin sembolüdür. Ancak bunu bilen çok az kişi var. Medyada daha çok yer verilirse, gençlerin ilgisi artar.”
DEDEDEN TORUNA ÜÇ KUŞAKTIR
Mesleğin Akbalış ailesindeki serüveni ise Osmanlı dönemine dayanıyor. Rıza Akbalış’ın dedesi bir Ermeni ustanın yanında çırak olarak işe başlamış. Askerlik sonrası ustasının vefatı üzerine kendi başına alem üretmeye başlayan Rıza Akbalış’ın dedesi, mesleği oğluna devretmiş. Rıza Akbalış da babasından aldığı işi 45 yıldır büyük bir özveriyle sürdürüyor: “Ben bu işi üçüncü kuşak olarak yapıyorum. Dedemden babama, babamdan bana geçti. Yaklaşık 120 yıllık bir aile mesleği bu. Bursa’nın yerlisiyiz. Yaşadığım sürece de bu mesleği yapmaktan zevk alacağım.”
“TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINA ALEM YAPIYORUM”
Yalnızca Bursa değil, İstanbul, Ankara, İzmir gibi pek çok ile alem üreten Akbalış, yaptığı işin kalıcılığıyla gurur duyduğunu ifade ederek “Yaptığımız alemler 150-250 yıl arası ayakta kalıyor. Türkiye’nin birçok şehrinde benim yaptığım alemler var. Bir gün yolculuk yaparken bir caminin tepesinde kendi yaptığım alemi görünce onur duyuyorum. Çünkü bu dünyadan göçsem de eserim kalacak.” şeklinde konuştu.
MESLEĞİN İNCELİKLERİ VE ZORLUKLARI
Alemcilik mesleğinin hem fiziksel hem teknik zorluklar içerdiğini anlatan Akbalış, “Çırak yetişmiyor çünkü iş gerçekten çok zor. Torna, tesviye, sıvama, kaynak, parlatma… Hepsi ayrı ustalık ister. Gelen gençler bir hafta sonra bırakıyor. Şimdi gençler internetten para kazanmayı daha kolay buluyor. Oysa dedem bu meslekle ailesini geçindirdi. Babam bizi, ben de çocuklarımı geçindirdim.” diye konuştu
“PLASTİĞE KARŞI BAKIRIN GÜCÜ”
Son yıllarda plastikten alem üretimine yönelik girişimler olsa da bunların uzun ömürlü olmadığını belirten Akbalış, bakırın bu işte vazgeçilmez olduğunu söyledi: “Plastikten yapılan alemler bir iki yıl güneşte yamuluyor. Bakır ise yüzlerce yıl dayanır, toprağın altında bile antika değerini korur. Dedemden kalan alemler hâlâ ayakta.”
“UNESCO ÜYESİYİM, KÜLTÜREL MİRASI KORUMAYA ÇALIŞIYORUM”
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları arasında da yer alan Rıza Akbalış, mesleğinin kültürel miras olarak görülmesi gerektiğini vurguladı:
“Bu sadece bir zanaat değil, bir kültürel değer. İnsanlar bilmiyor. Bir keresinde ilkokul çocuklarına atölyemi gezdirdim. Haçı biliyorlar ama alemi bilmiyorlar. Öğretmenleri bile bilmiyordu. Anlattım, öğrettim. Çünkü bu bizim sembolümüz. Anne-babalar da öğretmenler de çocuklara bunu anlatmalı.”
ÜÇ KUŞAKLIK ESERLER ATÖLYEDE SAKLANIYOR
Atölyesinde hem kendi yaptığı hem babasından ve dedesinden kalan alemleri ve el aletlerini özenle muhafaza eden Akbalış, atölyeyi adeta yaşayan bir müzeye dönüştürmüş durumda. Dededen kalma çalışma tezgâhını (ustaların “eşek” dediği oturma sehpasını), eski torna kalıplarını ve el aletlerini sergileyerek ustalığın izlerini canlı tutuyor.
“GELECEK KAYGISI VAR”
Artan bakır maliyetleri ve zorlu çalışma koşulları nedeniyle cami derneklerinin de siparişlerde zorlandığını belirten Akbalış, “Cami dernekleri artık bakırın pahalı olduğunu söylüyor ama alem takmak da zorundalar. Her camide alem vardır. Türkiye’de yapan dört kişi kaldık. Samsun, Trabzon, Afyon, Kahramanmaraş’ta birer usta var. Marmara Bölgesi’nde sadece ben kaldım. Bu kültürel değeri yaşatmaya devam edeceğim.” dedi.
Kaynak: Damla Dilmeç
Son Haberler
Bursa’da kazada şoke eden an! Polis ne yapacağını şaşırdı
Nilüfer’de spor ve eğitim buluşması: Yeni protokol imzalandı
Alkollü sürücüden 'Pes' dedirten hareketler!