Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

BTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan: 'Sismik izolatör okul binaları için de geçerli olmalı...'

BTÜ Deprem Araştırma Merkezi Müdürü ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan, büyük bir depremin ardından belirli binaların kullanıma hazır halde inşa edilmesi gerektiğini söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 05.07.2021 07:30
Haber Güncellenme Tarihi: 05.07.2021 07:30
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
BTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan:  'Sismik izolatör okul binaları  için de geçerli olmalı...'

Sümeyye KAYAALTI

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Deprem Araştırma Merkezi Müdürü ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Beyhan Bayhan, Bursa Hayat'a özel açıklamalarda bulundu. Arkadaşımız Sümeyye Kayaaltı'nın sorularını da yanıtlayan, Prof. Dr. Beyhan Bayhan şu anda 100 yatak ve üzeri hastanelerde uygulanan sismik izolatör uygulamasının kullanıldığını ve bu uygulama sayesinde deprem sonrasında ameliyata devam edilebileceğini söyledi. Ayrıca Bayhan, sismik izolatör uygulamasının okul binaları için de geçerli olması gerektiğini belirtti.

-Öncelikle merhabalar, bize kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba, ben Prof. Dr. Beyhan Bayhan. 2012 yılında ODTÜ'de doktoramı bitirdikten sonra, yurtdışında, Berkley deprem araştırma merkezinde ve Tayvan'da ulusal deprem araştırma laboratuvarında çalışmalarımı bitirdikten sonra, zorunlu hizmetimi yapmak üzere Bursa Teknik Üniversitesi'nde 2012 yılında göreve başladım. Burada kuruluşundan beri İnşaat Mühendisliği proje öğretim üyelerindenim ve 2019 yılında da deprem mühendisliği uygulama ve araştırma merkezini kurduk. Benim çalışma alanım yapı ve binalar üzerine. Deprem mühendisliği uygulama araştırma merkezinde çeşitli branşlarda hocalarımız da bizlere destek vermekte.

-Deprem araştırma merkezi olarak yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Deprem mühendisliği uygulama araştırma merkezi, aslında yeni bir kurum. Biz, elimizden geldiği kadar burada belli olanaklar dahilinde bilimsel çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Bursa'nın en iyi yapı malzeme ve zemin mekanik laboratuvarı bünyemizdedir. Daha önce Elazığ ve Seferihisar açıklarındaki depremlerde gözlemlerde bulunduk. Ve deprem sonrası bina ağırlıklı raporlar yayınladık. Son olarak da deprem araştırma merkezi müdür yardımcımız sayın Doç. Dr. Eyüphan Avcı ve Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Murat Molla Mahmutoğlu'nun 10 senelik çalışması neticelendi. Bu çalışmada çimento enjeksiyonu ile iyileştirilemeyen zeminlerde yerli ve milli olan bor malzemesi ve yine burada üretilen sodyum silikat malzemesinin karışımı ile zemin güçlendirme konusunda patent aldılar. En son bundan bahsedebilirim.

-Bursa'daki binaların yapısını değerlendirir misiniz?

Türkiye'deki binaların dayanıklılığı neyse Bursa'daki genel fotoğraf da bu şekilde. Ancak şunu söyleyebilirim, şehrin merkezinden doğusuna doğru gidildiğinde kaçak yapı dediğimiz, ruhsatsız yapıların veya mühendislik hizmeti almamış yapıların daha çok olduğunu söyleyebiliriz. Tabi batı tarafındaki yerleşim yerleri, daha yeni olduğu için binaların yaşı da yeni. Bu anlamda daha çok mühendislik hizmeti almıştır diyebiliriz. Ama tabi genelleme ile konuşuyoruz. Kesin bir rakam vermek güç fakat açıkça söyleyebiliriz ki Türkiye'nin yüzde 60-70'i mühendislik hizmeti almamış veya dayanıklı olmayan yapı kapsamında ele alınabilir.

-Şiddetli bir depremde en çok hangi ilçelerdeki binalar hasar alır?

Bunu cevaplamak çok güç, çünkü deprem çok karışık bir mevzu; depremin fay ile başlayan, yüzeye yakınlığı,  fayın ve kırılan parçanın uzunluğu, derinliği, alanı, nerede gerçekleştiği, üstündeki binaların özellikleri bunları birleştirince net bir cevap vermek çok zor. Ama şunu diyebiliriz, Bursa pek çok fay kolundan etkilenebilir durumda. Yani Marmara Denizi havzasında İstanbul depremi denilen, depremin gerçekleşeceği söyleniyor. Doğrudur. Çünkü Marmara deniz havzası içerisinde 1766'dan beri aktif olmayan, kırılmayan fay var. Ve bunun içinde deniyor ki tek, iki veya üç parça halinde kırılacak. Mesela bu Bursa'yı etkileyecek depremlerden biri. Ama bunun dışında Bursa'nın şehir merkezinden geçen, 1855 yılında iki büyük deprem atlatılan bir fay kolu var. İznik Gölü'nün güneyinden geçen, Mudanya'dan yine Ege Denizine uzanan bir fay hattı daha mevcut. Açıkçası Bursa 3 fay kolundan etkilenebilir nitelikte. Oluşacak olan depremin hangi fay kolunda olduğu, depremin büyüklüğü, göz önüne aldığımız binaların kaç katlı olduğu, yapım yılları, beton dayanımları, zemin özellikleri bu sorunun cevabını oluşturacak. Ama Bursa'nın büyük bir depremden etkilenebileceği belli, hatta şöyle söyleyeyim, 2019 yılında Silivri açıklarında 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. Bursa da sallandı, insanlar çok korktu, bazı okullarda çatlaklar oluştu. Bu demek oluyor ki; büyük bir depremin Bursa ve civar şehirleri etkileyebileceğini söyleyebiliriz.

- Bir bina nasıl yapılmalı ki, hasar almasın, yıkılmasın?

Bu projelendirme aşamasında başlar. Yani projenin mevcut yönetmeliklere uygun olması gerekir. Bunun içinde proje yapacak kişiler ehil insanlardan seçilmeli. Özellikle vurgulamak istiyorum,  çünkü en son Seferihisar açıklarında meydana gelen depremin sonucunda, yıkılan binaların raporları basına yansıdı. Projelerin 1975 yönetmeliğine bile uygun yapılmadığını yazıyorlar. Doğrudur, böyle pek çok bina var. Birinci aşama proje aşaması daha sonra bu projedeki değerlerin sahada uygulanmasını beklersiniz. Mesela bilirkişi raporundan öğrendik, normal olması gereken beton basınç değeri 20 megapascal , bu değerin 8.27 olduğu öğrenildi. Aksaklıkları olan projeyi dahi sahada gerçekleştiremiyorsanız, sonuçlar maalesef hiç hasar bile görmememiz geren bir depremde de onlarca can kaybına ve maddi hasara neden oluyor.

-Deprem riskini azaltmak için ne yapmalı?

Bence en önemlisi toplumun bilinçlenmesi. Çünkü bununla birlikte şu hususa verilen önem artacaktır. Artık depreme dayanıklı yapı konusunda bilgiye, donanıma, teknolojiye sahip olduğumuzu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Hatta yanlış bir öngörü var, 1975 yönetmeliği dahi bazı eksiklikler olmasına rağmen, iyi bir yönetmelik. İzmir'deki binalar 1975 yönetmeliğine göre yapılmış olsaydı, insanlar ölmeyecekti, binalar hasar görmeyecekti. Deprem sonrası en önemli sorun, denetim sorunu. 2000 yılında yapı denetim sistemi geldi, onun uygulanmaya başlaması belli bir süreç aldı. Ve pilot bölgelerde başladı. Daha sonra 2011 yılında Türkiye geneline yayıldı. Yani denetimin çok iyi yapılması gerekiyor. Eğer iyi denetim olmazsa, iyi bir proje sahaya yansımıyor. Burada yapılanlar sadece kar amaçlı olmamalı, her şey kar amaçlı düşünülünce bazı şeyleri kaçırıyorsunuz. Her firmada aynı kalitede üretim yapılmıyor. Yönetmelik yavaş yavaş yürürlüğe girdi. Ve biz o süreden itibaren belli bölgelerde depremin ardından yapı denetimi görmüş binaların çok büyük bir hasar aldığını görmedik. Daha önce de fenni mesuller vardı. Bu iş, sorumluluk sahibi kişilerin denetiminde ve en iyi kalitede yapılması gerekiyor.

-Bursa'da yeni yapılan binalar depreme dayanıklı mı?

Öyle olduğunu umuyoruz. Seneler içerisinde denetim sıkıntılardan dolayı yönetmeliklerdeki bazı şartlar ağırlaştırıldı. Yani değerler yükseltildi. 1999 depreminin ardından insanlarda deprem bilinci arttı. Şimdiler de ise 20 yaşındaki gençler çok fazla bir şey bilmiyor, yaşı ilerlemiş inanlar işin daha farkında.

-Depremi en hafif şekilde atlatabilmek için ne yapmalıyız?

Dayanıklı binalar içerisinde olmayız. Tabii ki, bir vatandaşın bunu anlaması çok zor. Ama bildikleri firmalara, müteahhitlere binalarla ile ilgili ayrıntıları sorup öğrenebilirler. Ama ben inşaat mühendisi olmama rağmen, bir ev satın aldığımda projesini istemek gibi durum pek kolay olmuyor. Çünkü bunu dile getirdiğinizde bile, sonuçlar yokuşa sürülüyor. Vatandaşlar, güvenilir buldukları kişilerden ev alımı veya kiralama yapabilirler. Bunun dışında zemini güçlü yerlerde ev almayı düşünebilirler. Ama bunlardan da ziyade benim kişisel görüşüm dört kat ve altı binalar daha güvenilir. Çünkü çoğu depremden sonra bizlerin tecrübe ettiği,  4 kat ve altı binaların daha az hasar gördüğü yönündedir. Tabi büyük şehirlerde, öyle binalar bulmak çok zor. Ama bunu yüksek binalar güvensizdir anlamında da söylemiyorum. Mesela 50 katlı bina vardır, işi bilen mühendis tarafından projelendirilmiş, yönetmeliğe uygun yapılmıştır. Tabi ki burada gönül rahatlığıyla oturulabilir. Ama bir vatandaş olarak bunlar bilinemeyeceği için, alçak katlı yapıda oturarak kendi adınıza böyle bir önlem alabilirsiniz.

-Küçük bir depremde dahi binalarda hasar oluşuyor. Peki, zemin mi kötü, bina mı çürük?

Zemin ile yapı etkileşimi diye bir çalışma alanı var. Yani bunların birbirinden bağımsız olduğunu düşünemezsiniz. Zaten projelendirme aşamasında da zemin sınıfları ortaya çıkarılır. Zemine göre bina yapılır. Örneğin gevşek zeminli yer varsa, yüksek bina yapacaksanız bu zemin mutlaka çeşitli yöntemlerle güçlendirilmesi gerekiyor. Zemin ve yapı konusu, karşılıklı ilişkili bir şey. Zemine göre bina yapılmalıdır. Bizler, uygun zemine uygun bina diyoruz.

-Son olarak, Marmara'da beklenen depremin sonuçları neler olabilir?

2002 yılında Uluslararası Japon ajansı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin deprem raporunda var. Tahmini olarak senaryoda, bu meydana gelecek depremde, İstanbul'un yüzde 1'i can kaybı, yüzde 1 buçukta yaralanma. Ve yüz binlerce insanın barınma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bunu çok dile getirdik. Bu son depremler lokal, büyük çaplı değiller. Silivri ve Seferihisar açıklarında meydana gelen depremin sonuçlarını incelediğiniz zaman, onlarca ve yüzlerce can kaybından bahsediyoruz. Tabi ki 1999 depreminin ardından da arama kurtarmada da ilerledik. Dünyada örnek gösterilecek çalışmalar yapıyoruz. Sayıya da dikkat etmek gerekiyor. Deprem sonrasında arama kurtarma ihtiyacı yüzlerce insandan bahsedilirken, bu rapora göre yüz binlerce insandan bahsediliyor. Dediğim gibi, Marmara havzasında 7 ve üzerinde deprem meydana gelirse, raporda da yazdığı gibi maddi hasar ve can kaybı çok büyük derecelerde olacak. Bizim bu konuda yapmamız gereken, bir an önce depremde koordinasyonu sağlayacak AFAD, Valilik, belediye, sağlık ve eğitim yapılarını elden geçirmek. Eğer bunları elden geçirmek mantıklı değilse, yıkıp yeniden yapmak gerekiyor. Çünkü depremden sonra en acil durumda kullanılacak binalar bunlar. Öncelikli binaların güçlendirilmesi lazım. Ve çok güzel bir uygulama var. 100 yatak üzeri hastanelerde sismik izolatör kullanılıyor. Bu,  depremden sonrada binanın hayatını devam edeceğini, mesela hastanede ameliyat varsa bunu gerçekleştirebileceğini söylüyor. Mesela 5,8 Silivri depreminden sonra çok sayıda okulda eğitime ara verildi. Şimdi bu konuda da yanlış bir kanı var, binamızın hasar almayacağımızı düşünüyoruz. Hâlbuki bizim deprem yönetmeliğimiz bu hedefte değildi. Büyük bir depremde can güvenliği sağlanır. Yani eğer siz evim güvenli deseniz bile, can güvenliği sağlanacak. Bu yüzden de sağlık ve eğitim yapıları çok önemli. Bir ebeveyn çocuğunu tuğla duvarları yıkılmış okul binasına göndermek istemiyor. Bu binaların hiç hasar almadan, depremden hemen sonra kullanıma hazır halde inşa edilmesi gerekir. Şu an bu 100 yatak ve üzerine hastaneler için geçerli. Ama onun dışında bununla ilgili zorlayıcı yönetmelik yok. Biz Deprem Araştırma merkezi olarak uzun bir süredir bu genelgenin sismik izolatör uygulamasının okul binaları için de geçerli olmasını çok dile getirdik. Söylemeye de devam edeceğiz. Çünkü Bingöl depreminde gördük ki, 80'nin üzerinde öğrenci hayatını kaybetti. Okul binalarına da aynı ehemmiyeti göstermemiz lazım.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.