Hava Durumu

Anahtar...

Yazının Giriş Tarihi: 24.02.2019 07:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.02.2019 07:20

Halden hale geçen kainatta, her şey kendini değiştirir. En çok da insan...
Ve her değişim, her sorun, yeni çözümler geliştirir. Bu sebeple çağı değiştiren de, yeni çağa ayak uydurmak zorunda kalan da yine biz insandır. Tıpkı kapıyı kilitleyen de açan da bir anahtar olduğu gibi...
Anahtar eski kilide uymaktadır, ama kilit değişmiştir.

Tasavvuf kapısını açan bir anahtarın üzerindeki ayrıntılar gibi özel olsa gerek, müslüman olmanın özellikleri...
İnsan olmanın gerekliliği...
Her kapıya farklı bir anahtar gerektiği gibi, her insanı da farklı metotlar uygulayarak geliştirebiliriz. Önce bilmek, tanımak ve anlamak gerek. Anlamakla başlar yolculuk. Bazen açmaya çalıştığımız kapıyı, yanlış bir hamle ile kilitleyebiliriz de,
Önemli olan anahtarı elden bırakmamak. Kilitlediğimiz kapıyı açmak, yine aynı anahtar ile mümkün olacaktır.
Kırdığımız her gönlü tamir etmek, yaratılmış her varlığa bir nazar-ı ilahi gözü ile bakmak, tebliğ vazifemizi mizaca göre dosdoğru bir sünnet üzerine yapmak, imtihanları tahammü Mevlana bir nimeti ile karşılamak, kul olmayı, eş olmayı, anne-baba olmayı, evlat olmayı, çalışan ve yöneten olmayı, rıza kapısı açabilecek doğru bir anahtar gibi kullanabilmek gerek. Hakkıyla yerine getiremediğimiz her vazife, gireceğimiz kapının anahtarını eğer, büker ve paslandırır. Sonra elimizde bulunan, doğru fakat rıza kapısını açamayan bir anahtar bulunur. Anahtarı düzeltmek, paslarından kurtulmak, yine bir marifet ehline teslim olmakla başlar.  Yeniden işlevini yapabilmesi için bazı darbeler alması gerekir anahtarın. Bizim elimizle eğip büktüğümüz anahtar, bu kez sert bir cisimle düzeltilmeye çalışılır...

Hani mesnevide bahsedilir ya,
Mevlana Celaleddin, rıza kazanmak için açılması gereken 4 kapıdan bahsedince,
Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş; "Efendim, bu dört kapı mes'elesini ben pek anlayamadım, bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"
Mevlana buyurur ki,
"Karşıda bulunan medresede dersini çalışan dört talebe var, hepsi rahlelerine eğilmişler, sen de git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım."

Adam gitmiş birincinin ensesine bir tokat indirmiş, tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlâna'nın talebesini yere sermiş. Talebe dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradan'a güvenip ikinciye de bir tokat atınca, o da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Talebe devam etmiş üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.

Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Talebe Mevlana'ya dönmüş ve olanları anlatmış.
Mevlana;
"İşte sana istediğin örnekler;

Birinci; şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için tokadın aynısını sana iade etti.

İkinci; tarîkat kapısındandır. Tokadı yiyince o da kalktı tam tokadı iade edecekti ki, verdiği söz aklına geldi: "Sana kötülük yapana bile iyilik yap." Onun için döndü, yerine oturdu.

Üçüncü; marifet kapısına kadar gelmiştir, iyinin ve kötünün tek Yaradan'dan geldiğini bilir, inanır.  Allah bu kötülüğe hangi melunu alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.

Dördüncü; hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu bilir. Bu sebeple dönüp bakmadı bile." der...



 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.