Alper Taban büyük fırsat kaçırdı

Siyasilerin sosyal medyadan -haklı haksız- linç yemesine, hatta hakarete varan saldırılara maruz kalmasına artık hepimiz alıştık.

Bir tek siyasiler bu duruma alışamadı.

Haksız da sayılmazlar.

Bizim toplumumuzda çoğu kimse 'kötü söz sahibine aittir' deyip öfke kapısını örtmez, örtemez.

***

Geçtiğimiz hafta İnegöl'de yaşanan bir 'küfür' hadisesinin devamı, 'siyasilere hakarette' bir ilk oldu.

Belediye Başkanı Alper Taban, kendisine sosyal medya hesabından küfür eden bir vatandaşı hem görsellerle ifşa etti, hem de 'yargı yolunu' göstererek haklılık teşkil eden bir sertlikle özür beklediğini ifade etti.

Çok geçmeden vatandaş da ettiği ayıbın farkına vararak kallavi bir özür yazısı paylaştı.

Siyasilerin kendilerine edilen hakaretlerden sonra, bu şekilde bir metotla karşı tarafa özür dilettiği hadiseyi daha önceden hatırlamıyorum.

Başkan, bence en iyi yolla bu can sıkıcı konuyu kapatmış oldu.

Ayrıca...

Eşine rastlanmamış bu adımıyla, az da olsa ülke gündemine geldi.

Aslında...

Halkla ilişkiler açısından artı getiren bu adımın bir ötesini gerçekleştirseydi, bence ulusal TV'lerin ana haberler bültenlerinde ilk sıralarda yer bulur, gerçekçi bir takdir alırdı.

Ben söyleyeyim:

Vatandaşla başkanlık makamında bir araya gelip verilecek çiçekli bir kare fotoğraf, Taban'ın haricinde bağlı olduğu AK Parti'ye bile artı yazardı.  

Nasıl olacak o iş demeyin?

Günümüzde imajın yeri, susuzluğun da üstüne geçti.

İletişim çağında sizi üst sıralara çıkaran ne yaptığınızdan çok nasıl yaptığınızdır.

"Ben vicdanımda affettim, konu kapandı" da bir tarz ama diğer taraftan da kamuya mal olan bir yaşam tarzı var.

Bence Sayın Taban, bu konuda geç kalmış sayılmazsınız.

Gönderin bir haber vatandaşa 'biz büyüklük yapalım, kapımız da gönlümüz de açık' diye...

Böylece hem vatandaş ilçe halkının vicdanında daha fazla beraat eder, hem de İnegöl'ün hoşgörü anlayışı içinde yönetildiğine dair gündeme sağlam bir not düşülür.

Ne dersiniz Sayın Başkan?..

YAZA YAZA ANLATAMADIK!

Bazen kendimi Çöpçüler Kralı filminde camdan hararetle sarkıp 'Yazacağım bunu gazeteye' diyen rahmetli usta oyuncu Ertuğrul Bilda gibi hissediyorum.

Son iki senedir ne zaman gazetelerimizde 'Siyah İncirde Hasat Coşkusu... Fiyatlar Tavan Yaptı... Kraliçe İnciri Avrupa'yı Fethe Çıkıyor' haberleri çıksa, hemen bu konuda kangrene dönen 'alım fiyatlarını' köşeme taşıyorum.

Çünkü...

Memleketim olan Mudanya'da eş-dost incirle uğraşan kim varsa, yaşadıkları büyük hayal kırıklığına şahit olup ben de kederleniyorum.

Kolay değildir; verilen emeğin karşılığını alamamak.

Bir de işin içinde geçim kaygısı var.

Neyse konuyu toparlarsak;

İhracat firmalarının incirde "sabit fiyat" uygulamasına yanaşmaması, üreticinin incirinin tarlalarda çürümesine neden oluyor.

İlk alım günlerinde fiyat üst seviyelerde tutulup, sonrasında ölü paraya kapatılıyor.

İlk gün şirketler tarafından kilosu 25-30 TL'den alınan incirin, çok yakında üreticisini üzeceğini yazmıştım...

(Gazetemizin web sitesini takip eden okuyucularımız için söz konusu yazının linki şurada dursun)

 https://www.bursahayat.com.tr/yazarlar/suleyman-turunc-57/siyah-incirde-rituel-bugun-bolluk-yarin-yokluk-5747.html

***

Bu sene rekolte yüzde 50 düşük olmasına rağmen, incirin kilosu 30 TL'den birkaç günde hop 12 TL'ye geriledi.

Üretici de bastı yine o isyan dolu soruyu:

"Bunun tanesi Avrupa'da 1 Euro'ya satılırken, biz niye kilosunu 12 TL'den veriyoruz?"

Ağabeyler, kardeşler bakın o iş öyle değil!

Siz benden daha iyi bilirsiniz tüccar kurnazlığını, ama ilk günler ağzınıza çalınan bir parmak bal sonrası hakkınız olanı dile getirmeyi unutuyorsunuz.

Vermeyin inciri ihracatçı firmalara bakalım ne olacak!

Nereden bulacak?

Neticede dünyada sadece Bursa'nın 40 köyünce yetişen bir ürün.

Eee Avrupalı işin sonunu belirlemeden anlaşma da yapmaz.

Mecburen hakkınızı verip çekecekler sizden inciri.

Neyse dedim ya kendimi bazen 'camdaki adam' gibi hissediyorum diye...

Bu sene geçti,

Seneye birilerinin aklına gelirse, inciriniz için sabit fiyat baskısı yaparsınız artık...