Hava Durumu

Bu bir parvo hikayesi

Yazının Giriş Tarihi: 23.01.2021 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.01.2021 06:30

Ekimin sonunda kedim Sisi'yi solunum sıkıntısı sebebiyle veterinere götürmüştüm. Veteriner kliniğinin açılmasını beklerken bir kadın kucağında dünya tatlısı bir köpekle geldi. "Peşime takıldı, baksanıza tasmalı, benimde acelem var ama kıyamadım veterinere getirdim" dedi. Yavru köpek o an hopluyor, zıplıyor ve oyunlar oynayarak kadının etrafında geziniyordu. Klinik açılınca Sisi'min durumu ciddi olduğundan onu hemen muayeneye ve ardından yoğun bakıma aldılar, birkaç gün Sisi'yi veterinere bırakmam gerekecekti. O Köpüşü de bir kafesin içine koydular ve ben su almak için yan tarafa gittiğimde köpüşü getiren ve çok acelesi olan kadını gördüm. Oturmuş çayını yudumluyor hiç de acele etmiyordu. O köpek onundu ve terk etmişti. Zaten köpeğin etrafında fır dönmesinden belliydi. Yine de nasıl suçlayabilirdim ki?

Ben Sisi için gidip geldikçe köpeği görüyordum ve her gördüğümde zavallı yavru kafesin içinde ağlıyordu. "Bir iki güne sahibi çıkmazsa bakımevine yollayacağız" dedi veteriner. İşte o an kalbime bir bıçak saplandı sanki. Bakımevi demek hastalık, açlık, sevgisizlik ve ölüm demekti. Kedim kalp hastasıydı ve strese maruz kalmaması gerekiyordu. Ayrıca evde hastam vardı ve köpek bakmak gerçekten büyük bir sorumluluktu. Ona yuva bulabileceğimden de emin değildim. Fakat onu kaderine terk edemezdim. Elbet bir yol bulunurdu. İç dış parazit aşısını yaptırdım ve bir hafta sonra karma aşısının birinci dozunu yapmak üzere veterinerle sözleştik.

Köpüş eve geldiğinde sahipli bir can olduğuna emin oldum. Gel, git ve otur komutlarını anlıyordu ve tam bir insan canlısıydı. Yanımızda durmak için can atıyordu. Bir yandan da ona kalıcı yuva arıyordum. Biz ismini Murcu koyduk. Murcu benimle uyudu, benimle uyandı, bizi çok sevdi. Bir arkadaşımızın tanıdığı köpek sahiplenmek istiyordu. Görüştük, konuştuk ve daha evvel de köpekleri olduğunu ancak yaşı ilerleyince kaybettiklerini öğrendiğim bu aileye içimden hiç gelmese de köpüşü sahiplendirmeye karar verdim. İyi bir aileydi, bahçeleri vardı, köpek için güzel bir kulübe bile hazırlamışlardı ve köpeği sahiplenmeyi çok istiyorlardı. Köpüşü taşıma çantasına koyduğumda nasıl baktığını anlatabilsem keşke size.

Köpeği sahiplenen beyefendiye karma aşısını muhakkak yaptırılması gerektiğini, karma aşının dozları bitmeden yıkanır ya da dışarı çıkartılırsa ne gibi hastalıkların ortaya çıkacağını anlattım ve ekledim. "Aşıların ücretini size ben vereceğim. Sakın yaptırmamazlık etmeyin hayatidir" dedim. Taşıma kafesi, mama kabı, tasması ve mamasıyla köpeği sahiplendirdim, sahiplenen beyin çocukları da yanındaydı ve gerçekten iyi insanlara benziyorlardı. Yine de içimde bir kuşku vardı. Biz hayvanseverlerin her sahiplendirmesi bir kabustur. Ne zaman içimiz rahat ederek sahiplendirme yapabildik ki ? Hayvana şiddetin böylesine fazla olduğu bir dönemde nasıl rahat olabilirdik zaten? En azından bakımevine gitmedi, aile evine gitti ve bahçeli diye avutuyordum kendimi bir yandan.

 İlk başlarda neredeyse her gün haberleştik ve ben her fırsatta aşıyı hatırlattım. Fotoğraflar attılar, oldukça mutlu görünüyordu ama bir türlü aşıyı yaptırmıyorlardı. Her seferinde teklifimi yeniledim, ücretini ben vereceğim lütfen yaptırın diye. Ama sürekli yazmak taciz gibi geliyordu bana. Üstelik veteriner kliniğinin adres ve numarasını da atmıştım yaptıracağız demişlerdi. Yaptırmamışlar...

Ve Salı akşamı sahiplendirdiğim beyefendinin eşi aradı beni. Önce sakince sonra ağlayarak onların koyduğu isimle Ares'in iştahsız, halsiz olduğunu, kustuğunu ve ishal olduğunu anlattı. Beynimden vurulmuşa döndüm, aklıma gelen başıma gelmişti. Ertesi gün Ares'in tahlillerini yaptırdık. Ares o korkunç hastalığa yakalanmıştı. Parvo pozitifti. Zavallı yavrumun kanla beraber bağırsakları çıkıyordu. Veteriner , "Bu gece ya da yarın kaybedebiliriz. Durumu çok ağır" dedi.

 Vicdan azabı her yanımı sardı. Onlar suçluydu ama ben daha çok suçluydum. Perşembe sabahı Ares'in öldüğü haberini aldım. Patisinde hala serum için açılmış damar yoluyla minicik bedeni buz gibiydi. Koşan, çoşan ve neşe dolu köpüşü kanlı ishal sonucu kaybetmiştik. Bakımevine gidip hasta olmasın, ölmesin dediğim can buz gibi karşımda duruyordu. Bu yazıyı yazarken gözyaşları içindeyim. Bir köpek işte deyip geçebilen milyonlarca insan var biliyorum. O bir candı, o ettendi, kemiktendi ve en önemlisi bizim gibi duyguları vardı. Ben onu sahiplendirirken önce Allaha sonra o aileye emanet etmiş ve hata etmiştim. Onlar da yaptıkları hatadan dolayı pişman ve gözyaşları içindeler ama bu pişmanlık onu geri getirmeyecek. Ve ben biliyorum kendimi, bu vicdan azabı ömrümün sonuna kadar kavuracak içimi. Elimde sana çok yakışan ve hevesle aldığım kemikli tasman kaldı. Çok üzgünüm yakışıklı oğlum, zeytin gözlerin söndü çok üzgünüm...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.