Hava Durumu

Beynimizi tanıyalım

Yazının Giriş Tarihi: 27.02.2017 10:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.02.2017 10:11

Son yüzyılda ne işe yaradığını keşfettiğimiz bir organdan bahsediyorum. Bedenimizde yukarılarda içeride bir yere yerleştirilmiş ortalama bin 300 gram ağırlığındaki komuta merkezi. Ortalama herkeste aynı aslında. Her insan beyni protein, yağ, su, şeker ve tuzdan oluşuyor, dâhilerinkine özel bir çip falan yerleştirilmemiş yani. Ancak kadınlarda erkeklerinkinden ortalama 100 gr daha hafif. Peki, bu erkeklerin daha zeki olduğu anlamına mı geliyor? Maalesef hayır.

ÖNEMLİ OLAN BOYUTU DEĞİL, İŞLEVİ

Beynimizi değerli kılan şey, sahip olduğu ağırlık ya da boyutu değil. Mesele onu ne kadar kullandığımızla ilişkili. Yani senin beynin küçük benim beynim büyük tartışmalarından artık kurtulmak gerekiyor. Şimdi biraz işin teorik kısmına gelirsek, bir beyin hücresi (nöron) diğer beyin hücreleriyle ne kadar bağlantı kuruyorsa, o kadar işe yarıyor bu organ. Ve bir insan beyni toplam uzunluğu 45bin kilometreyi bulacak 100 milyar adet nörona sahip. Bu hücrelerin her biri vücudunuzun uygun şekilde hareket edebilmesi için diğer bir nörona aktarılması gereken mekanizmaya sahip. Yani kolunuzu kaldırmanız için o nöronların kendi aralarında bağlantı kurması gerekiyor. Kötü haberse, bu muhteşem sistem diğer bir sinir hücresiyle bağlantı kurmadığı zaman işe yaramıyor ve budanıyor.

Ana rahminden başlayarak gelişmeye başlayan beynimiz, 9. ayın sonuna gelindiğinde maalesef ne işe yaradığını bilmiyor. Diğer iç organlar olaya hâkim ve görevini başarıyla yerine getiriyor, ancak beynimizin gelişmesi tamamen bizim kontrolümüzde. Nöronlar, inşaatın elektrik tesisatı gibidir. Ancak bir de bina olması gerek. 3 tane özel kattan bahsedeceğim; Birincisi bizde dâhil olmak üzere ilkel canlıların hepsinde bulunan beyin sapı, temel yaşam faaliyetlerinden sorumlu. İkincisi orta kısımlarda bir yerlerde bulunan, limbik sistem. Son zamanlarda çok meşhur oldu. Aşk doktorları bayılırlar ondan bahsetmeye çünkü dürtülerden sorumlu. Primatlara kadar herkes kullanıyor, çünkü herkesin canı bir şey istiyor. 'Anne ben aşık oldum' tam olarak bu bölgeden çıkıyor. Birde 'frontal lob' var. İşte bu kısım yalnızca insanlarda devreye giriyor. Yüksek zihinsel aktivite bölümü. Yani 'anne ben aşık oldum ama, bu adamın işi var mı sigortası var mı? Size uygun mu? ' kısmı. Burayı aklınızda tutun, çünkü beyin denilince aslında protokoldeki şahıs burası.

Çünkü insanı insan yapan şey dürtülerini kontrol edebilmesidir.

Frontal lob ergenlikte gelişmeye başlar, o zamana kadar çocuklar ebeveynlerinin frontal lobunu kullanır. Çocuk, anne baba etrafta olmadığı zaman kendi kontrol mekanizmasını kullanır ve bilgisayar oynar. Ancak, bir süre sonra babası çocuğa o bilgisayarın başından kalk dediğinde de çocuk dinlemez. Burada frontal lobunda çok günahını almamak gerek, çünkü arada tehlikeli bir bölge daha var; 'haz merkezi'.  Bütün bağımlılıklarımızdan sorumlu olan bölge; Alkol, sigara, uyuşturucu, kumar, cinsel ilişki, yemek yemek, spor yapmak, bilgisayar oyunları, facebook, keyif aldığımız her şey için bölgeye dopamin salgılanır. Yani paylaştığınız resim, her beğeni aldığında size dopamin yüklemesi yapılır. Sonuç olarak davranıştan keyif almaya başlarsınız. Bu iş fütursuzca yapılırsa ise bağımlılık gelişir. Bir süre sonra internet olmayan bir yere çocuklarınızı götüremezsiniz.

'Bizim oğlanı sabaha kadar bilgisayarın başında bıraksan oynar.'

Annelerden en fazla duyduğum sözlerden biri. Evet, maalesef oynar. Çünkü frontal lobu gelişmedi. İyi eğitmediğiniz beyin, sorun yaratır. Eğitim almayan, kendini geliştirmeyen kimse ilerleyemez.

O sinir hücrelerindeki bağlantıları çoğaltmak, ancak edindiğimiz bilgileri kullanarak mümkün olabilir. Bütün davranışların beynimizde bir devresi var, edindiğiniz her davranış ve öğrendiğiniz her yeni bilgi için beyniniz yeni bir bağlantı kurar. O devreleri harekete geçirdikçe bağlantılar kalınlaşır ve kalınlaştıkça uygulamak bizim için kolaylaşır.

Yeni gelen bilginin devreleri çok cılızdır, bu yüzden uygulamak bize zor gelebilir. Her pazartesi spora başlamak istersiniz ancak yeni öğrenilen davranışın devresi henüz çok cılız olduğu için, size 'boş ver bugün çok yorgunsun' diye seslenen eski kalın devreler, her zaman daha cazip görünür. İşte bu yüzden, edinmek istediğimiz davranışı, başta istemeden yapmak gerekir. Sonra zaten o devreler kalınlaşınca, istemeden de yaparsınız.

Bu aralıkta size verebileceğim tek ipucu, gülümsemek. Acemiliğe gülünür. Lütfen başladığınız yeni şeyler için kendinize şans verin ve gülümseyin. Çünkü eğer yeni başladığımız şeyler için yaptığımız katı eleştirileri çocuklarımıza yapsaydık, hiç kimse yürümeyi öğrenemezdi...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.