Hava Durumu

"Rakibime sorular verilmiş, ben kaybettim..."

Yazının Giriş Tarihi: 10.05.2019 06:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.05.2019 06:40

Sınava giren kişilerin arasında, "rakibime soruların cevapları verildiği güvensizliği" ne neden uygulamalar FETO'dan sonra yaygınlaştı.

Hukuksuzluk, hukukun yerini almıştır kanaati, FETO'nun bu ülkeye yerleştirdiği en önemli hainliktir.

Gücü elinde bulunduran bundan sonra kendi kafasındakini hukuk diye uygularsa, "devlet " olgusu ortadan kalkmıştır. FETO, asıl amacına ulaşmıştır. Hukuku ortadan kaldırılmış, gücü eline alan hukuk kuralı koymuştur, kanaatini toplumdan yıkmak için, ortadan kaldırmak için çok ciddi çalışmaya başlanmalı ve toplum topyekûn tedaviden geçirilmelidir.

Toplumsal travma deniyor.

Ancak tedavi için yapılanları yeterli görmeyenler çoğunlukta! Gayrimüslimin arazisi için Şam Valisi'ne "Camiyi yık, adaleti yıkma" diyen Ömer'in adaletinin savunuculuğunu bıraktılar seçilmişlerimiz. Bizim kesim, bunun acısını yaşıyoruz.

Ümidimizi kırmayın!

Biz, bu sokakların doğurduğu çocuk olarak asla terk etmeyeceğiz. Sokağımızda kalacağız. O sokaklarımızı eskitmeyeceğiz!

"Korkarım ki müminleri bu dünya merakı yakacak" diyen Ömer'in hassasiyetini kaybetti seçilmişlerimiz.

Güç bende vehmine kapıldılar.

"Şimdi biraz geriye dönün ve yine bir mart ayında, 1994 yılında yapılan mahallî seçimlere bir bakın, kazandığınız oylara, belediyelere bir bakın... O yıllarda oturduğunuz evleri hatırlayın. Başörtüsü yasaklarına karşı kilometrelerce uzunlukta el ele tutuşarak oluşturduğunuz demokrasi zincirlerindeki fotoğraflarınıza bakın, emin olun kendinizi tanımakta zorlanacaksınız..."

Bu sözlerin hiçbirisi bana ait değil. Söyleyeni de tanımıyorum...

Ancak, itiraf edeyim güzel tespitler!

Lafa bakarım laf mı? Söyleyene bakarım adam mı?

Dedim ya; söyleyen kim bilmiyorum, ama laf gerçekten laf...

"Siz, bir meclise teşrif ettiğinde ayağa kalkılmasını yasaklayan o 'Mekkeli yetim'in tevâzuunu unuttunuz, "Beni Hristiyanların İsa'yı övdüğü gibi övmeyin" diyen o 'Mekkeli yetim'in tevâzuunu unuttunuz, siz kibrinize yenildiniz..."

Söyleyenle, belki asla hiçbir ortamda bir arada bulunamam ancak bu söylemleri de yok sayamazdım.

Biz ki; verdiğimiz mücadelede gece yatarken devletin en tepesinde "bizden" liderimizi hayal ederek yatardık.

O yıllarda ne de mutluyduk; ne makamımız, ne mevkiimiz ne de dünya malımız vardı...

Bir simidin hesabının yaparak siyaset yapardık.

Paramız bozukluk, yollarımız bozuk, üstümüz başımız eski idi ama biz sağlamdık!..

Hepimiz sağlam adamlardık.

Demokrasiyi savunur; İslam'ın barış ve özgürlüğünün Türkiye'den bütün dünyaya yayılacağına inanırdık!

Hiç taviz vermedik. Acı çektik... Bizi yatırdılar ancak hiç yıkamadılar.

Bugünlerin "başlangıcındaki mutluluğu" böyle yakaladık!

Geldiğimiz noktada günümüzde mutlu değiliz. Ben değilim.

Kazanımlarımızla övünemeyiz. Kişisel...

Toplumsal kazanmalıyız.

"Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkesinde kuşlar aç kaldı demesinler" diyen, "Fırat'ın kıyısında kurdun kaptığı koyundan mesulüm" diyen Ömer'in davasını unutamayız!

Biz hikâyemizi unutabiliriz ama asla kaybetmeyiz!

Biz hikâyemizi kaybedersek işte o zaman mağlup oluruz!

Allah, bize lütfetti.

Kaybedersek, yine Allah'tan geldi der boyun eğeriz.

 Taaa ki, unuttuklarımızı tekrar hatırlayıncaya kadar.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.