Hava Durumu

"Kimsenin bilemeyeceği şeyler"i yazmak...

Yazının Giriş Tarihi: 17.01.2019 07:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.01.2019 07:03

"Okudukça görüyorum ki yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları, aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zamanları farklı olsa dahi..." diyor,  sinir bilim hocalığı yapan, meslektaşım Biyolog Sinan Canan, "Kimsenin bilmeyeceği şeyler" adlı kitabının girişinde. Aslında aradığı şey "Bir insan neden kitap yazar?" sorusunun cevabıdır. "Bildiği ile yetinmeyenlere yazılmış mektuplar" olarak yorumluyor kitabını.

Gerçekten, günümüzde ne de çok şey bilen insanlarımız var sokakta. Oysa eline bir mikrofon alıp sokağa çıkan bir meraklı soruyor, üniversite (Yandan bitirmiş) mezunu birine; "Van Gölü Türkiye'nin en büyük nesidir?".  "Yandan bitirmiş" diyorum zira parayı veren veya açıktan diploma alan herkesin üniversite mezunu olduğu ülkemizde, bu sorunun cevabını ilkokulda öğrendiği bilgi ile biliyor olması gerekir.

Verilen cevaba bakılırsa değil üniversiteden mezun olmak, TV bile izlemekten aciz bir topluluklar güruhu olduk. Oysa sokak hakemdir, futbolcudur, antrenördür, siyaset bilimcidir, şehir bilimcidir, vel-hâsıl, her şeyi bilenlerle doludur sokak. Ama "Van Gölü Türkiye'nin en büyük nesidir?" sorusuna verecek cevabı yoktur.

Her şeyi bilenlerin topluluğuna yazılmamış kitaplar okunur inşallah.

"ISPANAK 8 LİRA" AMA...

Önceki gün sebze, meyve ve hal sektöründe dönen piyasayı kısmen kaleme almıştım. Mevsimine sebze, meyvenin fahiş fiyatlarla satılmasının nedenleri üzerine birkaç tespitte bulunmuştum.

Antalya'dan bir üretici ile görüştüm. Daha birçok, bu anlatacağım alanda faaliyet gösteren firma olduğunu dile getirerek başladı söze üretici, devamında içini bir çırpıda döktü:

"Ben bir kooperatif yöneticisiyim. İstanbul ve Bursa'da birçok yerde halka doğrudan ve ucuz sebze satmak için satış noktaları açtık, hal çevrelerinden oluşmuş mafya var. Bu mafyalar bizim dükkânlarımızı tahrip etti. Bizleri tehdit etti. Devletin tüm kademelerinin haberi olmasına rağmen gerekli desteği göremedik. Sonunda satış noktalarımızı, ürettiğimiz ürünleri tarladan halka direk satış yapacağımız bu noktaları kapatmak zorunda kalarak mafyaya teslim olduk."

Ne diyeceğimi bilemedim. Biraz buruk, biraz hayretle yetkiliye diyecek söz bulamadım.

Bu duyarlı girişimciler korunmazsa daha çooook, 10 liraya ıspanak "yiyemeyeceğiz" gibi duruyor.

NAZIM'I YAZMAK, NAZIM'I OKUMAK, NAZIM'I ANMAK.

Bizim kuşak, Asımın Nesli, Necip Fazıl Gençliği olarak resmi ideolojinin dayatması ile Nazım Hikmet'i vatan düşmanı olarak algıladık. Algılattılar.

Oysa bir vatanperver olarak hayata gözlerini kapattı. Vatan hasretiyle.

80 ihtilalı yapıldı.... Konya'da, öğrenci evimde, düşüncemin bütün yayınları var... Necip Fazıl eserleri, Mehmet Akif eserleri, Seyyid Kutup, Hasan El Benna ve tabi İslam'ın temel eserleri. Büyük Doğu, İslam dergileri tabi birçok edebi yayınlar. Uzun uzun hepsini yazmayayım, bilenler bilir.

Mili Türk Talebe Birliği Konya Şubesi'nde aktif görev almış birinin evinde başka ne olabilir ki?

Var... Benim evimde, Nazım'ın kitapları ve teybimde de Zülfü kasetleri.

Kaç gün sorguya çekildim bilmiyorum ama sonunda el koydukları kitap ve kasetlerimi geri vermediler. Alamadım. Çok üzüldüm.

Dün Nazım'ın doğum günüymüş... Şiiri bana Necip Fazıl üstadım sevindirmişti... Mekanı cennet olsun. Hayat görüşümün şekillenmesinde en önemli etkendir Necip Fazıl. Allah nasip etmişti, şükür.

Ama Nazım'ın şiirlerini de okumak güzel.

Ben seviyorum.

 Umarım hakkını teslim ederler. Tabi Necip Fazıl, Nazım Hikmet dostluğu da benim Nazım'ı sevmemde etken olmuştur.

"Nasıl etmeli de ağlayabilmeli

Farkına bile varmadan?

Nasıl etmeli de ağlayabilmeli                                

ayıpsız,

aşikâre,

yağmur misali?

Neylersin alışkanlık

İçin kan ağlarken yüzün güler

Dikilitaş gibi dinelirsin yine."

Ruhun şad olsun güzel yüzlü adam.

"

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.