Hava Durumu

Balkanlar'da Türk olmak...

Yazının Giriş Tarihi: 20.06.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.06.2019 07:30

1.Murad Hüdavendigar'ı anma için geçen hafta yaptığımız Balkan gezisi ile oralarda yaşadığımız her dakikanın Bursa açısından çok anlamlar ifade ettiğini yakından yaşadım.

Dünkü yazımda belirtmiştim; neredeyse her genç Türkçe konuşuyor ve gençlerin Türkiye sevgisinin ardındaki gerçeğin Bursa olduğunu gözlemlemek beni çok mutlu etmişti.

Balkan gezisinin ilk günü Makedonya'nın Başkenti Üsküp'te geçmişti.

Üsküp'ün sokaklarının tamamında Bursa izlerini mutlaka görürsünüz. Çünkü oraları Osmanlı toprağı yapan ecdat, Bursa'nın bir benzerini Balkanlar'da oluşturmak isteğinden kaynaklanıyor olmasındandır.

Bu gerçek sadece Üsküp için söylenemez; Kosova'nın tamamı ve Saray Bosna'yı da bu tanımlama içine alabiliriz.

Bugün Üsküp gezisinin Bursa yüzünü gösterirken, gururla ecdadıma dualar gönderiyorum.

Şehri ikiye bölen Vardar Deresi üzerindeki Vardar Köprüsü, ecdadın Balkanlar'daki en önemli mimari eserlerinden birisi.

16 kemerden oluşan Osmanlı mimarisinin eşsiz örneklerinden olan köprün aynen korunuyor. Ancak tüm Osmanlı eserlerinin etrafında olduğu gibi İslami motifleri taşıyan her eserin etrafında mutlaka devasa heykeller yaparak Osmanlı eserlerini kamufle etmeye çalışmışlar.

Oysa ülke gerçekten yokluk ve yoksulluk içinde. Bizim 70'li yıllardaki durumumuzdalar. Buna rağmen Osmanlının izlerini yok edemeyeceklerini anlamış olmaları veya kendileri içinde bir değer olduğunun kabul etmeleri ülkeleri açısından bir kazanım.

Ancak, tüm Osmanlı eserlerinin etrafına devasa, koca, koca heykeller yapmak için çok ciddi bütçeler harcamış olsalar da mimari açıdan turizme artı değer katamamışlar.

Dev heykeller, metrelerce yükseklikte ama estetik ve mimari değer olarak görsel ifadede yetersiz kalmış.

Metrelerce yüksekte ve geniş kaidelerle yerleştirilen heykellerin sanatsal değerini sorguladım. Hemen hiç kimse Makedonya'ya ait bir sanatçının varlığından bahsedemedi. Heykelleri yapanların tamamı neredeyse ya Orta Avrupa'nın diğer ülkelerinden ya da Doğu Avrupa'nın Rusya'sından.

Açık ve seçik görülebiliyor ki; sanatsal yönden bir çaba gösterilerek heykeller o alanlara dikilmemiş. Amaç, Osmanlı'nın İslami motiflerini mümkün olduğunca gizlemek olmuş.

Tüm çabalarına rağmen, halkın Türkiye'ye karşı ciddi bir

Sevgi ve özlemini görebilirsiniz.


15. Asır'da yapılmış Murat Paşa Camii'ni gezerken bizim Türk olduğumuzu anlayıp yanımıza gelen felçli bir Makedon vatandaşı, bizi kucaklayıp öptükten sonra , aslen Arnavut olduğunu Türkiye'ye hiç gitmediğini ve büyük bir Türkiye hayranı olduğunun anlatması orada bulunan arkadaşlarımı çok duygulandırdı.

Felçli olmasına ve zor yürüyor olmasına rağmen "Deseler ki; Türkiye'nin başına kötü bir şey gelmiş, gidip orada canımı Türkiye için vermeye hazırım demesi"  kafileden herkesin gözyaşlarını akmasını sağladı.

Türkiye'yi hiç görmemiş...

Yarım yamalak Türkçesi ile okuduğu kendi güfteleriyle şiirsel duasını Türkiye'ye iletmemizi istedi:

"Ey Allah'ım! İlkbahar yetişti,

Güneş toprakları ısırtıyor.

Çiçekler başlamışlar gülmeye her bir avluda,

Her bir ormanda.

Nasıl yıldızlar ışıldıyorsa havada,

Gülün çiçekler, gülün durmadan; her bir avluda, her bir ormanda.

Nasıl yıldızlar ışıldıyorsa havada, Allah'ın gücü ve kudretiyle Türkiye'de pırıldasın

Allah'ın büyük kudretiyle, ya Rabbi Türkiye'de inşallah ilelebet parlasın...!"

Yarın Kosova; Priştina ve Prizren'i işleyeceğim inşallah.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.