Bursa Büyükşehir Belediye Sanatçısı ve Belediye Konservatuvarı'nda hocalık yapan bestekâr ve orkestra şefi Salih Berkmen ile müzik üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Salih Berkmen, müzikle olan derin bağını ve mesleğiyle ilgili deneyimlerini içtenlikle paylaştı.
‘Ömür boyu mutlu olmak istiyorsan, sevdiğin işi yap’ Konfüçyüs’ün sözüyle başladı; Salih Berkmen…
Sevdiğim işi 40 yıldır yapıyorum. Mesleğimin kendi içinde ilerleyişine, sanatın geleceğe taşınmasına umutla bakıyorum diyerek sözlerine devam etti.
Sanatını icra eden sanatla uğraşan ve sanatla yollarını her fırsatta birleştiren sanatseverlerin; umuttan, birlikten, üretmekten bahsetmeleri kendilerini aydınlattıkları gibi bizlerin dünyasını da aydınlatıyor.
Hocam hoş geldiniz.
Müzik yolculuğunuz nasıl başladı? Kariyerinizden biraz bahseder misiniz?
Hoş bulduk. Babam Türk Sanat müziğini çok sever, benim de müzikle ilgilenmemi istedi. 12 yaşında babamın teşvik etmesiyle 1985 yılında Konservatuara giriş yaptım, belediye konservatuvarının ilk öğrencilerindenim. Lise 3. sınıfta konservatuvardan mezun oldum. Konservatuarı bitirdikten sonra ücretsiz olarak konservatuarda öğretmenlik yapmaya başladım. Lise devam ederken okulumu ve öğretmenliği devam ettirmek, beni olumlu yönde geliştirdi. Uludağ üniversite Fizik bölümünü kazandım. Sonrasında birini seçmem gerekiyordu konservatuarı tercih ettim. Yaklaşık 40 yıldır buradayım.
Öğrencilik döneminizde ve kariyerinizin ilk yıllarında yaşadığınız zorlukları nasıl yönettiniz?
Erken yaşlarda öğretmenliğe başladığım için birçok sorumluluk da beraberinde geldi. Beni hem ileriye taşıdı hem de bazı durumlardan mahrum etti. Gençlik dönemimi pek anlamadan yetişkinliğe geçtim. Her dönem disiplinli olmak zorundaydım. Mesleğimi icra ederken ve hocalık yaparken, hem sosyal çevreme hem de bireysel davranışlarıma dikkat etmek zorundaydım. Disiplinli olmak, karşılaştığım zorlukları epey kolaylaştırdı.
Yeteneğimizi keşfedecek olan biz miyiz, yoksa başkası mı?
Aileler erken yaşlardan itibaren çocuklarını takip etmeli ve yönlendirmeli. Benlik yavaş yavaş oturunca çocuğun ilgisinin hangi yöne doğru olduğunu anlayıp desteklemeliler. Gençlik dönemlerinde çocuklar, ilgilendikleri alanlara yönelik doğal bir istek duyarak kendilerini o alanlarda geliştirirler.
Aileler her dönem çocuklarının yanlarında olup onları teşvik etmeye çalışmalılar. Yeteneğinin sonucunda başarılı olduğunda orada yaşadığı tatmin çocuğun ilerlemesini sağlar. Yeteneklerini keşfetmek ve bu yetenekler üzerine yeni şeyler inşa etmek bu yüzden çok önemlidir. Akademik kariyerleri için de geçerlidir bu durum…
Sözel alanda başarılı olan bir çocuğu sayısal derslere yönlendirmek olumlu sonuçlar getirmez. İlgili olduğumuz alan bizi başarıya götürür.
Erken yaşlarda farklı alanlarda yaşanılan tecrübelerin çocuklara ne gibi katkıları olur?
-Çocuklara, deneme yanılma yöntemiyle farklı alanlarda tecrübe kazanmaları için aileleri olarak fırsat tanımalıyız. Sporla, enstrümanla çocukları buluşturmalıyız. Profesyonelleşip uzmanlaşma değil buradaki gaye; sosyal çevreleri genişlesin, iletişimleri kuvvetlensin beyinlerinin farklı yerlerini kullanabilsinler, hafızalarını farklı değerlendirsinler diye yönlendirmeliyiz. Farklı bir disiplini, çeşitliliği yaşayıp, takım çalışmasının katkılarını yaşayarak öğrenmelerini sağlamalıyız. Başarılı da olmayabilirler. Deneyerek kendi yaptıklarını ya da yapamadıklarını fark etmelerini sağlamalıyız. Çocuklar sonrasında ilgi alanlarına göre zamanla yol alıyor. Şöyle bir durum da var, çocuğum illa ki keman çalmayı öğrensin. Ailelere, kendi çocukluklarında gerçekleştiremedikleri hayaller üzerinden değil, çocuklarının yetenekleri doğrultusunda ilerlemelerini tavsiye ediyorum.
Müzik kulağı olmayan bir çocuğa ne yaparsak yapalım müzikte yol aldıramayız. Hepimizin kabiliyetleri farklı farklı, örneğin öğrencilerimden bazıları tiz sesleri çıkaramıyorlar. Bu eksiklik ya da kusur değildir. Yaratılış olarak birbirimizden farklıyız. Birinin yapabildiği bir şeyi, diğerinin yapmakta zorlanması gayet doğal bir durumdur.
Sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak, dinleyici ya da seyirci olmak hayat yolculuğumuza ne gibi katkı sağlar?
Hepimizin sorumlu olduğu rutinleri var. Kendi rutinlerimizden çıkıp keyif aldığımız ortama girmek bizi dinlendirir. Sanatın herhangi bir dalıyla buluştuğumuzda, bu olumlu anlamda bizi dönüştürür ve zindelik katar. Benim rutinim müzik, ancak rutinimden çıkıp keyif aldığım bir şeylerle buluştuğumda yenilendiğimi hissediyorum.
Sinemaya ilgisi olan biriyim, mesleğim müzik olmasaydı seçeceğim meslek sinema ve televizyon üzerine olurdu.
Gençlerin cover yaptığı şarkıları farklı enstrümanlarla harmanlayıp sunmasına nasıl bakıyorsunuz?
Türk Sanat Müziği'nin enstrümanlarının sesleri ile Batı Müziği enstrümanlarının seslerinin tamamen örtüştüğü pek fazla nokta bulunmamakta. Müzik yapıları, sistemleri farklıdır. Bazı yerlerde birbirlerine renk katılabilirler fakat eseri bütünüyle icra etmek doğru değildir. Duyulan sesler doğru olmadığı için sesler itici de gelir. Farklı tarz çıkarmaya çalışılıyor ama ortaya farklı tarz çıkmaz. Doğru da bulmuyorum. Ney ve tamburdaki sesi, piyano karşılamıyor. Yanlış sesler ortaya çıkıyor. Bu yüzden uygun eserleri seçmek çok önemli. Hiç yapılmasın, karşıyım demiyorum. Ortak buluşulan yerleri tayin edip doğru seslere ulaşıp dinleyiciye ulaştıktan sonra yapılsın.
Konfüçyüs’ün sözüyle başladık sohbetimize, ben de farklı bir sözüyle devam etmek istiyorum.
‘Eğer planınız bir yıllıksa, pirinç ekin
Eğer planınız on yıllıksa, ağaç dikin
Eğer planınız yüz yıllıksa, çocukları eğitin.
Kanatları olan bir çocuğa sahipseniz onu yüzdürmeye çalışmayın. Ebeveynleriniz tarafından yüzmeye zorlanmış ve öyle büyütülmüş olabilirsiniz, şans verin kendinize uçmayı deneyin. Sanatın bütün dalları her yaşta kollarını size açıyor. Sanatta; “Geçti bizden” kelimesi pek geçerli değil. Sizi her an kabulde...
Konservatuara girmek için ne gibi şartlar gerekli? haftaya sohbetimize bunlar üzerinden devam edeceğiz. Keyifli hafta sonları dilerim.