Hava Durumu

Uyutulmuş bir millet

Yazının Giriş Tarihi: 29.04.2016 10:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.04.2016 10:43

Yıllarca bize öğretilmiş bilgilerle "dünyayı ve kendimizi" değerlendirdik. Zihinlerimize giydirilen "gözlüklerle" nesneleri algıladık. Bir asır belki de daha da fazla bu paradigmadan olayları ve hadiseleri takip ettik. Yegane doğruyu hep bu minvalde gördük. Aslında bakan (olaylara)  "biz idik." Lakin gören "Hans idi, Jean idi." Bizim vücut heykelimize kendi ruhunu geçirmişlerdi. Şu bir gerçek ki; Bizi Dolly'leştirmede ( kopyalanan koyun) başarılı olmuşlardı.

Artık "biz", "onlar" idik. Fakat dikkat ediniz "onlar" hiçbir zaman "biz" olmadı. 600 (altı) yüzyıl İspanya'ya medeniyeti ve insanlığı, adaleti, şefkati, merhameti hakim kılmamıza rağmen; soframızı, ekmeğimizi "onlarla" paylaşmamıza rağmen, "onlar" yine "biz" olmadılar. Fırsat bulur bulmaz, cibilliyetlerinin gereği olarak, vahşetlerini ve canavarlıklarını kustular. Öyle ki, tek tük parçadan gayrı koca "İber yarımadasında", "bizi çağrıştıran hiçbir eseri" ayakta komadılar. Bugün mumla arasan belki de bir iğne bile bulamazsınız.

Halbuki her şeylerini "bize" borçludurlar; insaniyetlerini, hayatlarını, medeniyetlerini, ekonomilerini, refahlarını, zenginliklerini, yükselişlerini, fen ve bilimlerini... Evet, her şeylerini "bizden" aldılar. İstisna kaideyi bozmaz; bir iki tane de olsa bu hakikati ifade edenler şöyle itirafta bulunuyorlar: " Eğer "biz" içimizden "Müslümanları" çıkarırsak, Avrupa kıtası zifiri karanlık ve vahşet içinde kalır ( Filozof La Libre).

SAHİ, BİZ KİMİZ?

Şimdi soruyorum:

1-Neden "onlar", bu kadar iyilik ve nimetlere rağmen "biz" olmadı?

2-Neden "biz", bunca fesat ve zulüme rağmen "onlar olduk?

Bu kaderin bir hissesi mi? yoksa  ihlas şerde de olsa netice verir, olan adetullah kanunu mu? Bir başka ifade ile, nerede hata yaptık ki, kaderin bu tokatına ve belasına hak verdik?

Musibet ve bela; hatanın netice ise; akıbet de mükafatın gizli bir semeresidir, derler. Çektiğimiz bunca zulüm, zillet ve meskenetten sonra acaba mükafatımız da olacak mıdır?

Hem bu musibetten yeterince ders aldık mı ki, bir daha aynı hatalara düşmeyelim?

Hans'ın ruhunu nasıl bırakacağız? Bunun alametleri var mıdır? İçimizdeki taşeronlardan kurtulmak mümkün mü? Lakin şu net bilinmelidir ki; hastalık anlaşılırsa tedavi edilir. Yüz yıl önce Bediüzzaman bizim en büyük düşmanımız; CEHALET, FAKİRLİK VE İHTİLAFTIR, diyerek manevi bir hekim olarak teşhisi koymuştur. Yukarıdaki soruların cevaplarını reçetesi ile birlikte ibraz eden ve bir ömür boyu bunun mücadelesini veren Üstadın Risalelerinden zamanla vermeye çalışacağız.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.