Hava Durumu

Türk aydınları ve İstanbul'dan vedanâme!

Yazının Giriş Tarihi: 19.06.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.06.2020 06:30

Bediüzzaman; 2. Meşrutiyet'in hemen öncesinde, başkent İstanbul'da "Medeniyet, demokrasi, söz ve fikir hürriyeti, ülkenin istiklali ve istikbali" hususunda, İstanbul'daki ulemanın ve aydın kesimin kopardıkları fırtınaya, çevirdikleri dolaplara ve ortalığı karıştıran fitne ve fesatlara, şahsi menfaatleri için irtikâp ettikleri Bizans oyunlarına bakarak, ülkenin lokomotifi olması gereken bu kesimden son derece şikâyetçidir. Adeta siyasi bir röntgen çekiyor. Gördüklerini de "İstanbul'dan vedanâme" adı altında bir makaleyle neşrediyor.

Makalesinde şunu net görüyoruz; maalesef aydınlarımız henüz ülkenin menfaatini öncelemekte bir aydından beklenen olgun tavırları sergilemekten uzaktırlar. Ülkenin geleceğini okumakta cahildirler. Kendilerine düşen büyük görevin farkında değiller. Kendi küçük, şahsi menfaatlerini ülkenin menfaatlerine tercih ediyorlar. Ve halkın büyük umutlarla beklediği "demokrasiyi" sağlam temeller üzerine oturtmak yerine; kısır siyasi çekişmelerle ortalığı daha da bulandırıyor, kısacası ülkenin istikbaline ve kalkınmasına bir engel teşkil ediyorlar.

Aradan 100 yıldan fazla bir zaman geçti. Maalesef aydınlarımız, hala aynı kısır boğuşmaları, ağız ve söz dalaşmalarıyla, gerek birbirleri ile ve gerekse hükümet ile yüzyıllık mahalle kavgasını sürdürmekle meşguller.

AYDINLARIN KARŞI ÇIKTIĞI HER ŞEY TÜRK HALKININ YARARINADIR!

Artık şunu anlamalıyız ki; bu aydınlarla (mimsiz), ülkenin geleceğini inşa ve yeniden ihya etmek mümkün değildir. Zira bu uzuv kangren olmuştur, kesip atılması elzemdir. Nitekim, son 10- 20 yılda, bu ülkenin ortaya koyduğu performansa tüm dünya şapka çıkarırken, bu "karanlık aydınlar",her esere, her projeye, her hizmete ve ülkenin, halkın ali her menfaatine adeta adam adama markaj gibi hep karşı çıkmış ve sonuna kadar engellemek için her türlü kanuni gayr-i kanuni yollara başvurmuşlar ve vurmaktadırlar. Engellemek hususunda gösterdikleri tavır düşmandan daha şiddetli, daha da yıkıcı olmuştur.

Biz de hükümete Özal gibi seslenmek istiyoruz:yaptığınız bir icraat ve esere eğer "Türk aydınları" karşı çıkıyorsa, biliniz ki bu ülkenin ve halkın yararınadır; behemehâl yapılmalıdır. Bu zihniyetin bağırışlarına, velvelelerine ve atıp-tutmalarına katiyen kulak asılmamalıdır. Artık bu tiplerin hastalıklı olduğu, tedavinin çare olmadığı, bunların doldurulmuş kıtalar olduğu, yüzyıllık bir tecrübeden sonra kesinleşmiştir.

Bu aydın zihniyeti asrın başında, Bediüzzaman yakinen tanıdıktan sonra şöyle bir teşhis koyup zamanın gazetelerinde kamuoyuna duyuruyor. O makaleden bir pasaj yayınlayalım ki, Türk kamuoyu artık bu zihniyeti muhatap alarak vaktini zayi etmesin ve geleceğe bunlarsız yürüsün:

"Ey koca İstanbul!.Müsâvât ve uhuvveti sende devr-i istibdadda, yalnız tımarhanede..meşrutiyeti, yalnız tevkifhanede gördüm. Elveda ey gelin libası giymiş acûze-i şemtâ!.. Usandım, sen zehirli bala benzersin. Belki medenî libası giymiş vahşi adama benzersin. Sureten ne kadar medenîliğin var; sireten dahi nifak, sefahet, ağraz içinde o kadar, o derece vahşîsin; tam dünyaya benzersin. Dünyaya geldiğime ben de pişman oldum. Riyanın sözünü, seni tasavvur ettikçe tahattur ediyorum.(A.B. Sh:423)

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.