Hava Durumu

Tünelin ucu görünüyor!

Yazının Giriş Tarihi: 01.01.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.01.2021 07:30

Kur'an kıssalarının her birinde pek büyük ibretler vardır. Dikkatle bakıldığında fert ve toplum olarak sağlıklı bir yaşamın şifreleri okunur.

Meselâ; Taha suresinde; "Firavun'a gidiniz, o çünkü azdı. Kendisine yumuşak söz söyleyiniz; belki aklını başına alır, yahud içine korku gelir." 43-44. ayetindeki mesaja bakalım:

"Allah elbette Firavun' un zulümden, tuğyandan vaz geçmeyeceğini, aklını asla başına almayacağını bilirdi. Böyle iken peygamberlerine "Belki..." diye bir ümit veriyor. Siz vazifenizi azimle, itminanla, kalp kuvvetiyle ifaya bakınız. Evet, Resulün vazifesi yalnız tebliğdir. Siz bu tebliği yerine getiriniz. Karşınızdakiler yola gelecek yahut gelmeyecek, onu düşünmeyiniz. Bunu düşünürseniz yeise, ümitsizliğe düşersiniz de Risalet vazifesini hakkıyla eda edemezsiniz, diyor.

Demek ki hakkı, hakikati savunanlar, bütün dünya firavun kesilse, hiç hizmetlerinden geri adım atmayacak, bezginlik göstermeyeceklerdir.

İkinci bir mesaj; Firavun küfrün, inadın, sapıklığın, baskının, zulmün, zalimin bir timsalidir, örneğidir. Musa ile Harun ise birer peygamber. Uluhiyet (Tanrılık) davasına kalkışan Firavun'u yola getirmek için Cenabı Hak bu iki mübarek insanı kahredici mucizelerle gönderebilirdi. Öyle iken  "Sert davranmayınız, yumuşak söyleyin, rıfk ile muamelede bulununuz" emrini veriyor. Buradaki İlahi maksat şüphesiz bize yol göstermektir. Evet, biz savunacağımız fikre karşı ufacık bir itiraz gelse, yumuşak söylemek şöyle dursun, en sert, en acımasız hücumlarla bile kanaat etmeyip ağız dolusu söveriz. Bazen en temiz bir hakikati en murdar, en çirkin sözlerle kabul ettirmek isteriz. En temiz, en meşru bir maksada böyle en pis, en rezil bir vasıtayla varmaya yelteniriz. Söğüşler, dövüşler ancak sefil maksat takip eden rezil, alçak insanlara yakışır birer silah olabilir.

İşte bizi öldüren, zaafa, tefrikaya, parçalamaya düşüren iki sosyal hastalık: Gayretsizlik, terbiyesizlik.

Ülkemizin insanları arasında haksız bir umutsuzluğun, manasız bir karamsarlığın günden güne şiddetini artırarak yayıldığını görüyoruz. Yüce bir maksat uğrunda bütün mesaisini, bütün mücadelesini heder olmuş gören bir adam bile yeise, ümitsizliğe düşmemelidir. Hele bu coğrafyada bizim umutsuzluğa düşmeğe hiç hakkımız yoktur; çünkü hiç çalışmadık. Şüphe yok ki, karamsarlığımız hep uğraşmamaya ve tembellik içinde paslanıp gitmeye hak kazanmak içindir.

Terbiyesizlik ise; adeta Müslümanların açık, belirgin bir sıfatı olmuş! İşte milleti bu iki musibetten kurtarmak bütün vatan evlatlarının boynuna borçtur."

GÖRÜNEN O Kİ; Musibetlerle, belalarla, düşman tokatlarıyla, anarşi, kaos ve krizlerle boğuşa boğuşa bu millet uyanacaktır. Son on-on beş yılda "sanayide, ekonomide, savunmada" devasa atılımlar kaydetti. Ve hem kendine ve hem de İslam âlemine umut ve güç kaynağı oldu. Önümüzdeki çeyrek ve yarım asırda bu gücü tüm dünyanın hayranlıkla izleyeceğini düşünüyorum. Zira bendeniz merhum Akif'in duasının nihayet kabul olduğunu düşünüyorum:

"O nûru gönder İlâhî, asırlar oldu, yeter! ... Bunaldı milletin âfâkı, bir sabâh ister. İnâyetinle halâs et ki, dalga dalga zalâm içinde kaynamasın çarpınıp duran İslâm."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.