Şu bizim siyaset!

Üzülerek ifade edeyim ki, çok partili siyasi hayata geçtiğimiz andan beri ülkemizin siyaseti üzerinde her daim harici güçler etkin olmuşlardır. Bu etkinliğin şiddet ölçüsü de kişilere ve zihniyete göre farklı olmuş; kimin de küçük miktardaki deprem şiddeti gibi, kimi zamanda 6 (altı) ve üzerinde seyretmiş, akabinden artçı sarsıntıları devam etmiştir.

Millet, şöyle gönlünce bağımsız ve salt kendi yararına bir politikayı maalesef yaşamadı ve yaşayamadı. Bunun da birçok sebepleri vardır. Bunları tek tek, etraflıca tahlil etmek mümkündür. Lakin ben bu yazımda kişilerin profili açısından bir parantez açmak istiyorum.

Daha asrın başında Bediüzzaman, bu minvalde şöyle bir tahlilde bulunuyor:

" Her zamanın insi bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el- hannas (şeytan), altı hutuvatıyla (adımıyla) alem-i İslamıifsad (karıştırmak) için insan cemaatlerindeki habis menba'ları ve tabiatlarındaki muzır madenleri fiili propaganda ile işlettiriyor, zaif damarları buluyor;

1. Kiminin intikam hırsını,
2. Kiminin cah yani makam/şöhret hırsını,
3. Kiminin hırs-ı tama'ını, yani doymak bilmezliğini,
4. Kiminin humkunu, yani ahmaklığını,
5. Kiminin dinsizliğini,
6. Hatta en garibi de kiminin taassubunu işletip siyasetine vasıta yapıyor."

Şimdi başımızı iki elimiz arasına alıp, şöyle vicdanımızın şahitliğine başvuralım:

Bugünün siyaset tablosunda şu altı ikaz lambasının yanıp söndüğünü görüyor muyuz, görmüyor muyuz?

Etrafımızda, ekranlarımızda arz-ı endam eden, cirit atan ve bu özellikleri taşıyan siyasi aktörleri her gün seyrediyor muyuz, etmiyor muyuz? 

Kendisini halkın menfaatine adamış diye ifade eden şahısların söz, fiil ve davranışlarına baktığımızda yukarıdaki sıfatlardan birini yahut bir kaçını müşahede ediyor muyuz, etmiyor muyuz?

Hatta açıkça harici/dış güçlerin destek ve yardımlarını alıp, halkın yerine dünya aktörlerinin desteği ile hedeflediği koltukta oturmakta hiçbir beis görmeyen, hırsı tüm aklî melekelerinin önüne geçmiş, siyaset sahnesinde oynayan şahısları, ibretle ve hayretle seyrediyor muyuz, etmiyor muyuz?

Bu soruları çoğaltmak, yukarıdaki sıfatları ve özellikleri daha da ayrıntılandırmak elbette mümkündür.

Bu ülkede yaşayan akl-ı selim ve kalb-i selim sahibi olan insanlarımızı yukarıdaki ilkeler üzerinde uyarıyor ve ülkenin ve halkının menfaatini önceleyen bir politikanın yerleşmesine ön ayak olmalarını ve büyük fotoğrafı görmelerini temenni ediyoruz.