Hava Durumu

Sözde değil, özde anayasa! (1)

Yazının Giriş Tarihi: 12.02.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.02.2021 07:30

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Türk idarî yapısı baştan beri demokratik sivil bir yapıya hiçbir zaman bürün(e)memiştir.

Osmanlı Devleti'nin ilk Anayasa'sı, 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de II.Abdülhamit  tarafından askıya alınmış, 1908 İhtilali sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa 20 Ocak 1921 tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını müteakiben 24 Mayıs 1924 tarihine kadar kısmen yürürlükte kalmıştır.

Yani anayasal tecrübemiz öyle pek de yabana atılacak yeni bir şey değildir. Yaklaşık 250 yıllık bir tanışıklığımız vardır.

Peki beklenen şey nedir? Bu tecrübenin giderek olgunlaşması ve kemale ermesidir, değil mi?

Maalesef bu hususta pek de iyimser değiliz. Ülke olarak, tabii ki liderler, politikacılar, ülkeye yön verenler, yöneticiler olarak KARNEMİZ kırıklarla doludur.

Şimdi beklerdik ki, gelişmiş, ilerlemiş ülkelerin sahip oldukları "insan haklarının" aynısı ve bana göre de, daha da "mükemmeli" ülkemizde olmasıydı. Hatta ve hatta kutuplaşmış, hayvanlaşmış ve sadece kendi menfaatini önceleyen, insanları ayırıma tabi tutan, bir kuruşluk menfaati için ülkeleri yakan, yıkan, gasp eden nim medeni dünyaya örnek olmamız idi. Zira buna yeteneğimiz de vardı, imkanımız da vardı, bin yılı aşan tecrübemiz de var idi. Lâkin bunu içteki kısır, fasid kavgalardan dolayı başaramadık.

Maalesef bırakınız dünyaya bir nümune-i misal olmayı, şimdi o gaddar dünyanın 1940'lı yıllarda ifade ettiği hakikatlere (ki bu hakikatler yalnız kendi vatandaşları için olduğunu bilelim) 2020'li yıllarda bile yaklaşamadık.

Bugün anayasal çalışmanın gündeme geldiği bir zamanda, Franklin D. Roosevelt'in 6 Ocak 1941'de yaptığı bir konuşmada "Dört Özgürlük" esası üzerine nasıl bir gelecek vizyonu oluşturmak istediğine kısaca bakalım:

"İlki; dünyanın her yerinde, konuşma ve ifade özgürlüğüdür.

İkincisi; dünyanın her yerinde her kişinin Tanrısı'na kendi istediği biçimde ibadet etme özgürlüğüdür.

Üçüncüsü; dünyanın her yerinde, yoksulluktan kurtulma özgürlüğüdür ve bu özgürlük, her ulusa kendi vatandaşları için sağlıklı ve barış içinde yaşamayı temin edecek ekonomik şartların sağlanması anlamına gelir.

Dördüncüsü; dünyanın herhangi bir yerinde, korkudan kurtulma özgürlüğüdür. Ve bu özgürlük, hiçbir ulusun herhangi bir komşusuna karşı fiziksel saldırıda bulunmak durumunda kalmayacağı bir noktaya gelene dek dünya çapında silahlanmanın azaltılması anlamına gelir."  

Amerika'dan ziyade bu topraklarda yaşayan bizlerin burada ifade edilen hakikatlere ve içte birlik ve dayanışmaya ihtiyacımız vardır.

Roosvelt'in şu cümlesini de anayasal çalışma yapanların dikkatine sunmak istiyorum. Muhalefet olsun, iktidar olsun, diğer sivil oluşumlar olsun, Başkan Roosvelt'in şu cümlesinde ittifak ve hemfikir olmaları gerekir, kanaatindeyim: 

"Ulusal politikamız şudur: Halk iradesinin etkili bir şekilde ifadesi ile PARTİZANLIĞA bakılmaksızın, kendimizi her şey dahil MİLLİ SAVUNMAYA adadık". (devam edecek)

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.