Hava Durumu

Soygun ne zaman durur! (2)

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2021 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2021 07:30

Bir önceki makalemizde;  yasaların belirli sınıfa mensup insanlarca oluşturulduğunu vurgulamıştık. Ve insanların doğasında da tamahkârlık bulunduğunu,emeğin ise zahmet gerektirdiğini, ifade etmiştik. Dolayısıyla, yasaların "yasa koyucu" tarafından, kişisel bağımsızlığı kölelikle, özgürlüğü baskıyla ve mülkiyeti soygunla tahrip etmek için niçin kullanıldığı kolayca anlaşılmış olur.

Şimdi soygunun yollarına bakalım. Evet, yasal soygun yolları sınırsız olduğundan, gerçekleştirmek için bir o kadar yöntem vardır:himayecilik, tarifeler, menfaat, sübvansiyon, teşvikler, aşamalı vergilendirme, devlet okulları, iş garantisi, kâr garantisi,, asgari ücretler, borç erteleme hakkı, bedava kredi, vs. Bu yöntemlerin hepsi, yasal soygunu amaçlar.

Bu yasal soygunu kökünden kazımanın sadece üç yolu vardır:

  1. Soygun yapanlar birkaç kişidir amaç çoğunluğu soyar, yağmalarlar.
  2. Herkes herkesi soymakta/yağmalamaktadır.
  3. Kimse kimseyi soymaz, yağmalamaz.

Sınırlı soygun, evrensel soygun ve hiç soygun arasında seçip yapmak zorundayız. Tam da bu noktada F.Bastiat'ın şu örneğini hatırlayalım:

"Bir gün gezgin, kendini vahşi bir kabilenin ortasında bulur. Bir çocuk dünyaya gelmiş; tüm falcılar, büyücüler ve sahte hekimler ellerinde halkalar, kancalar ve sicimler olduğu halde bebeğin etrafını sarmıştır. İçlerinden biri, "Eğer burun deliklerini germezsem, bu çocuk asla barış çubuğunun kokusunu alamayacak," der. Bir diğeri, "Eğer kulak memelerini omuzlarına kadar aşağı çekmezsem asla duymayacak"; üçüncüsü, "Eğer gözlerini yana çekmezsem asla gün ışığını görmeyecek"; dördüncüsü, "Eğer bacaklarını bükmezsem asla dik durmayacak"; ve beşincisi, "Eğer kafatasını düzlemezsem asla düşünmeyi öğrenemeyecek," der.

Gezgin,"yeter!" diye haykırır ve "Tanrı ne yaptıysa iyi yapmıştır. Ondan daha iyi bildiğinizi iddia etmeyin. Tanrı bu çelimsiz yaratığa uzuvlar vermiş; bırakın da onları özgürce kullanarak gelişsin ve güçleşsin", der. Ve devamında, şu şarlatanları ve düzen kurma meraklılarını defedin! Onların halkalarından,, zincirlerinden, kancalarından, kaprislerinden, kıskaçlarından ve suni sistemlerinden... kurtulun", diyerek son noktayı koyuyor.

Evet akıl için yol birdir derler. Fransız yazarın vardığı sonuca Bediüzzaman da şöyle dikkat çekiyor:

ADALET-İ İLAHİ

" İnsan bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak acip ve latif bir mizac ile yaratılmış. O mizaçtan dolayı insanda çeşit çeşit meyiller, arzular meydana gelmiştir. Bu meyil ve arzuların gereği olarak yiyecek, içecek, giyecek ve sair ihtiyaçlarını karşılamada çok sanatlara ihtiyacı vardır. O sanatların tümüne vukufu olmadığı için ebna-yı cinsiyle (diğer insanlar) işbirliği yapmaya mecbur olur ki; herbirisi, çalışmasının meyvesini arkadaşına mübadele suretiyle yardımda bulunsun ve bu sayede ihtiyaçlarını karşılayabilsin.

ŞERİAT

Fakat insandaki duygulara Sâni/Yaratan tarafından bir sınır konulmadığı için muamelatta, uygulamada zulüm ve tecavüzler meydana gelir. Bu tecavüzleri önlemek için insanlar çalışmalarının semerelerini mübadele etmekte adalete muhtaçtır. Lakin her ferdin aklı, adaleti idrakten aciz olduğundan, külli bir akla ihtiyaç vardır ki; ferdler, o külli akıldan istifade etsinler. Öyle bir akıl da ancak kanun şeklinde olur. Öyle bir kanun, ancak şeriattır."(İ.İ S.84)

Bastiat'ın ve Bediüzzaman'ın da; beşerdeki "soygun, yağma ve zulmün" temelinde insanların kendi elleriyle çıkardıkları beşeri kanunlar olduğu, bu kanunların "hürriyeti, eşitliği ve adaleti" sağlayamadığı; bu nedenle "İlahi bir kanuna" ihtiyaç duyulduğu ve böyle bir kanunun da ancak ŞERİAT ile mümkün olduğu ifade ediliyor.

Umarım kanun yapıcılar toplumların bu kaotik durumunu göz önüne alıp, gerçek manada tüm fertlere "eşit" davranan "İlahi Yasalar" dan bundan sonra sarf-ı nazar etmezler.  

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.