Hava Durumu

Siz bize süflörlük ediniz, fakat sahneyi, rolleri bize bırakınız!

Yazının Giriş Tarihi: 24.12.2021 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.12.2021 04:46

 

Ekonomiden anlamam, lakin “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” mantığından hareketle, bugünlerde ülkemiz üzerinde bilhassa ekonomik olarak bir operasyon yapıldığınıanlamamak için aptal olmak lazımdır. Şöyle biraz geriye gidelim:

Osmanlı Devletinde 20 yıla yakın bir süre diplomatik görevlerde bulunan Fransız sefiri Eduard Ph. Engelhard, 2. Mahmut’un sonlarından 1882’ye kadar gerçekleşen “mühim olaylar ve Tanzimat” hakkında, derinliğe araştırmalarda bulunmuş birisidir.Olayların perde arkasına vakıf, zamanın en önemli diplomat ve yazarlardandır. O dönemleri anlatan “Türkiye ve Tanzimat” eserini özellikle tarih meraklıları için tavsiye edebilirim. Engelhard şöyle diyor:

“1856 Paris Muahedesi, Türkiye’nin arazi bütünlüğü meselesi gibi, Tanzimat meselesini de Avrupa’nın devletlerine ait meseleler arasına soktu.”

“Ali Paşa, Osmanlı teb’asına bahşeden Islahat Fermanını, Paris’te toplanan büyük devletler murahhaslarına tebliğ ettiği günden itibaren Türkiye siyasi vesayete girdi.”

“Paris Kongresi’nde, Osmanlı devletine, Avrupa kanun ve nizamlarını kabul etme hakkı da aynı zamanda tanındı. Neticesi ise hüsran oldu. Çok geçmeden iç ihtilaller, isyanlar başgösterdi. Hristiyan teb’a, ecnebi devletlerin destek ve her türlü yardımlarını alarak iç kamu oyunu (günümüz Türkiye’sinde de olduğu gibi) karıştırmaya başladı. Bilhassa elindeki imkânlarla iktisadi buhranları çıkararak, halkı Saraya, Devlete ve hükümete karşı nefret beslemeğe sevk etti. Daha sonra da güya halkı yatıştırmak için, bu ülkenin iyiliğini istiyorlarmış havasında, bir çeşit bir propagandaya geçildi:

“İş baştan bozuktur. Islahata saraydan başlamak lazımdır”, denilerek Padişah da ikna edildi. Padişah Abdülmecid bizzat Bab-ı Âli’ye gelerek “Hatt-ı Hümayun” irad etmiş; lakin Hükümetin aldığı bu tedbirler de boşa çıkmıştı. Zira el altından tüm ecnebi devletleri krizi besliyor, sokaklarda işin iç yüzünden habersiz halk da galeyan ve nümayişleriyle “kaosu” sürdürüyordu.

İşte bu hengamede ecnebi müdahaleler, ülkenin iç işlerine ait (iktisadi, ekonomik, adli ve yönetime yönelik..)doğrudan açıklamalar ve toplu halde imzaladıkları bildirilerle, Ali Paşa hükümetine muazzam bir pres uyguluyorlardı.

Nihayet 5 Ekim 1859’da, muahedeye imza koyan “büyükelçiler” müşterek bir “nota verdiler”.(Bugünlerin Türkiye’sinde de zaman zaman benzer bildirilerin, açıklamaların, müdahalelerin yabancı büyükelçiler tarafından basına servis edildiği olayı –kanal İstanbul, Osman Kavala, Montrösözleşmesi… vb.hep şahit olduk.)

Bu notada, milletlerarası bir taahhüde bağlı saydıkları ISLAHATIN layıkıyla yapılmamış olduğu beyan ediliyordu. Neticede Ali Paşa Hükümetibaskılara dayanamayarak düşürüldü.

Meselâ; 85 yıl sonra Montrö sözleşmesine atıfta bulunarak, 103 emekli generalin,yani zamanın “paşalarının”, “kanal İstanbul” ile ilgili RTE hükümetine karşı yayınladıkları bildiriyi hatırlayalım. Lakin aradaki en önemli fark;RTE hükümetini düşüremedikleri gibi ilgili paşalar hakkında adli bir soruşturma açıldı ve hükümet de hala görevinin başında.

Siyaset sahnesinde ön koltuk savaşını veren paşalar maalesef tamamen iradelerini dış devletlere ihale etmişlerdi. Meselâ; Reşid Paşa, İngiliz sefirinden (büyükelçi), Ali ve Fuad paşalar da Fransız sefirinden ilham almaktaydılar. Koltuklara oturmak, saltanat sürmek amacıyla yanıp tutuşan, sahne önündeki bu paşaların gözleri o kadar iktidar hırsı bürümüştü ki; Fuat Paşa Fransız Büyükelçisine:

“Siz bize dublörlük ediniz. Fakat sahneyi ve rollerin icrasını bize bırakınız”, diyecek kadar Dış devletlere teslimiyet gösteriyordu.”(Engelhard, Türkiye ve Tanzimat)

İşte sahnede rol alan etkili siyaset adamlarının ve paşaların, bu tarz takip ettikleri basiretsiz politikalar yüzünden, Osmanlı Devleti, birçok Müslüman vilayet ve eyaletlerini kaybetti, adeta Hristiyan teb’a arasında azınlık haline gelmişti. Zaten Engeldhard’ın dediği gibi Tanzimat, Avrupa Devletlerinin bir başarısı oldu. Çünkü müdahalelerini mahkemelere kadar sokabildiler.

Ezcümle; bugün 2020’li yıllardaABD, AB; Nato, politik, askeri, ekonomik, sınırlar, terör, PKK, Deaş, Fetö…vs. içimizde ve etrafımızda çıkarılan bir yığın kaos ve krizlere bir de bu yukarıdaki projeksiyondan bakmalıyız.

Son 30-40 yılda sadece teröre harcanan 1 Trilyon doların üzerindeki paraların bu ülkenin terakkisinden, refahından, geleceğinden nelerin çalındığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Tüm operasyonların nedeni, Lozan’da sarf edilen şu sözde mündemiçtir;

“Türkiye’yi ne tamamen yatağa düşürmeli ne de tamamen ayağa kalkmasına müsaade etmeliyiz.”

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.