Hava Durumu

Said Nursi ve Voltair'de tartışma adabı !

Yazının Giriş Tarihi: 23.03.2018 07:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.03.2018 07:06

Amerikalı psikolog Carl Rogers, "How ToBecom a Person" adlı kitabında  "netice alıcı bir tartışma kaidesi" sunar.  Rogers'a göre bu kaide şöyledir:

Kişi ancak, muhatabının görüşlerini doğru bir tarzda ve önceden konuşan o kişiyi tatmin edecek şekilde tekrarladıktan sonra kendi adına konuşabilir. Fakat eğer bunu yapmaya teşebbüs ederseniz, bunun o vakte kadar yapmaya çalıştığınız en güç şeylerden biri olduğunu keşfedersiniz. Bununla birlikte bir kez diğer şahsın bakış açısını anlamayı başardınız mı, kendi hükümleriniz muazzam bir şekilde değişikliğe uğrayacaktır. Yine duygu ve heyecanların tartışmadan uzaklaştığını, farklılıkların azaldığını ve kalan farklılıkların makul ve anlaşılır olduğunu görürsünüz."

Dolayısıyla kişi olmak, diğer şeylerin yanı sıra, bir başkasının mümkün olan en iyi şekilde anlayabilmek, yani kendisini başkasının yerine koyabilmek, bir an için başkasının kalıbında yaşayabilmek anlamına gelir. Olgun bir kişi olmanın güvenilir alametlerinden bir budur.

Hak namına ve hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr (fikir çatışmaları)ise; ana maksat ve esaslarda ittifak edilmeli, ancak başvurulan metotlarda, kullanılan vesilelerde farklı bakışlar, ayrılıkların olabilirliği kabul edilmelidir. Bu farklı bakışlardan gidişle, hakikatin her köşesini açığa çıkarıp, hakka ve hakikate hizmet edilir ve edilmelidir. Fakat burada şu noktaya dikkat edilmelidir; Tartışmalarda taraf tutarak, karşısındaki kişiye kötü niyet ve kin besleyerek, kendi nefsini beğenerek, şöhrete düşkün bir şekilde fikir çatışmalarını yapmak; gerçeğin, hakikatin ortaya çıkmasını değil; fitne ateşlerini tetikler.

FİTNE VE ÇATIŞMAYA YER VERMEMEK!

İşte bu tür fitne ve çatışmaya yer vermemek için büyük filozof Voltaire (Helvetius'a yazdığı bir mektupta) , "Sayın bayım, sizinle aynı görüşte değilim, görüşünüz bana tiksinti veriyor, fakat onu ifade etme hakkınızı sonuna kadar savunacağım" diyor.

Aslında Amerikalının yahut Fransız'ın fark ettiği kaide, aynı zamanda dini kültürümüzün de temel kaidelerindendir. Bu hususta Said Nursi (r.a) müminleri uhuvvete ve muhabbete davet eden " Hucurat 10,Fussilet 34, Ali-i İmran 134. ayetlerini yorumlarken şöyle bir ifade kullanıyor:

" Mü'min bir kardeşinden gelen bir yanlışlığı bütün bütün ona verip mahkûm edemezsin. Nefis ve şeytanın hissesini ayırıp, o adama adavet değil, belki nefsine (aldığı eğitime, yetiştiği çevresine) mağlup olduğundan ona acımak ve pişmanlık (yanlışını fark etmesini)  göstereceğini beklemek. Bir de onun vasıtasıyla kendinde görmek istemediğin kusurunu, yanlışını ( mutlak doğrunun sende olmadığını, kendinde de göremediğin yahut görmek istemediğin yanlış ve kusurların olduğunu) gör bir hisse de ona ver.  Sonra geriye kalan küçük bir hisseye karşı, en selametli, en çabuk hasmını mağlup edecek af ve safh ile babacan bir tavır ile mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursun."

İşte toplum ve sosyal hayatımızı zehirleyen bu derece katı ve tehlikeli bir tutum ve davranışa kalbinde yer verme. Eğer kalbine girmiş ise onun sözünü dinleme. Bak, hakikat adamı olan Hafız-ı Şirazî'yi dinle; "Dünya öyle bir metâ değil ki, bir nizâa (üzerinde boğuşmaya, çekişmeye) değsin."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.