Quo Vadis? Batı Nereye Koşuyor!

Batı nereye doğru yol alıyor? Bu gidişatının sonu ne olacak? Acaba bir sonun başlangıcı mı?

Bu ve benzeri sorular, son yıllarda ister istemez zihnimizi kurcalamaya başladı. Özellikle Müslümanlarda olabildiğince endişelenecek hadiseler, olaylar Batı tarafından ortaya konuluyor. Yıllardan beri pompalanan Batı hoşgörüsü, Batı demokratlığı, Batı hümanizmi, Batı insancıllığı kâğıttan bir karton gibi yıkıldı ve zihinlerde yıkılıyor.

Bunun en güzel tarafı; asırlar boyunca "Münafıklığı", ikiyüzlülüğü oynayan bu "şeytani zihniyetin" nihayet yüzlerindeki rüküşlerin yıkılması ile ortaya çıkan "gerçek yüzüdür".

İkincisi; Bu propagandaya kapılan koskocaman İslam dünyasının, hiç beklemediği muamelelerle karşılanması ve Batılılardan tokat üzerine tokat yemesidir. Bir musibet bin nasihatten evladır. Bu bed ve soğuk tavır ister istemez İslam dünyasının gözlerindeki perdeyi yırtacaktır.

Üçüncüsü; Demek ki zahiren musibet gibi gözüken olayların altında nice rahmet ve hikmet güzelliklerin bulunmasıdır. O halde bazı hadiseler sonuç itibarıyla güzeldirler. Narın da hoş nurun da hoş, dizelerinde ifade edildiği gibi.

Dördüncüsü; Her faniyatın bir nihayeti vardır. Baki ancak Allah'tır. Bu İlahî kural kainatın bütün eczaları için geçerlidir. Buna insanoğlu ve onun kurduğu, kurguladığı saltanat dünyası da dâhildir.

Beşincisi; İnsanın bir ömrü tabiisi olduğu gibi, oluşturduğu devletlerin, imparatorlukların ve kurdukları düzenlerin de bir ömrü fıtrisi vardır. Yani insan ölümlü olduğu gibi kurdukları sistemler de zeval ve ölümle malüldür. Bu saatin milleri gibi işiyor. Saliseyi gösteren ibre altmış (60) dönüşünü tamamladığında yerini saniyeye; o da altmış dönüşünü itmam ettiğinde yerini "Dakikaya", ve hakeza yıllara ve asırlara dönüşmekte. Bu devirde bir önceki yaşam yokluğa mahkum olmaktan kurtulmuyor.

Son olarak; insanlık âleminin üstüne kabus gibi çökerek saltanatını Sürdüren Batı Dünyası da yokluk girdabına ve can çekişmesine düşmüştür.

Binaenaleyh bu koca şeytanın ölümü pek de kolay olmayacaktır. Döktükleri masum ve mazlum milletlerin kanının bedelini "Şeriat-ı Fıtriye" öyle bir şekilde alacaktır ki,  sekeratı ve ölümü âleme ibret olacaktır. Bunun ölümü aynı zamanda İslam aleminin ihyasına, ittifakına vesile olacaktır.